NATO'yu sorgulamak
Afganistan'da düşen helikopterimizin acı bilançosu bazılarımızın aklına haklı olarak "Afganistan'da ne işimiz var?" sorusunu getirdi.
Aslında ondan önce "NATO'nun Afganistan'da ne işi vardır?" diye sormak gerekiyor. Ya da NATO'nun hala dünyada ne işi var diye sormak gerekir.
ABD ve İngiltere Bin Ladin ve Taliban bahanesiyle Afganistan'ı işgal etmek üzere harekete geçti biliyorsunuz. Umdukları gibi Afganistan'a hâkim olamadılar.
En azından başkent Kabil'de güvenliği temin için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından 20 Aralık 2001'de ISAF(International Security Assistance Force) Uluslararası Güvenlik Destek Gücü kuruldu. 2003 yılında da NATO'ya devredildi.
Bu güce Türkiye'de asker verdi. Komuta da etti.
NATO'nun Prag'da yapılan zirvesinde savunma konseptinin değiştiğini biliyoruz. NATO savunma yerine terörün bulunduğu ortama müdahale ilkesini benimsedi. Dolayısıyla NATO sadece Afganistan'a değil terörizm gerekçesiyle dünyanın her tarafında görev alabileceği esasını vurgulamış oldu.
Bu konsept değişikliği ABD'nin 11 Eylül'den sonra savunma ilkesinde yaptığı değişikliğin neredeyse birebir aynısı. Hatırlayacak olursanız o zaman da, ülkede savunma yerine ülkeyi tehdit eden gücü bulunduğu yerde imha esası kabul edilmişti. Irak işgalinin de Afganistan işgalinin de arkasında bu konsept yatıyordu.
Şimdi bu konsept NATO'ya da kabul ettirildi.
Dolayısıyla NATO artık küresel bir güç haline geldi. (Küresel bir tehdit haline geldi de diyebiliriz.) Çünkü komünizmin yıkılmasından sonra misyonu sona eren NATO'nun da dağılması gerekiyordu. Dağılmadı, aksine hedefine terör bahanesiyle İslam dünyasını koydu. Hatta 28 Şubat sürecinin NATO karargahıyla ilişkisi ortaya çıkarsa şaşırmayacağız.
Peki Türkiye neden hala NATO üyesi sorusu geliverir aklımıza.
NATO'dan ayrılmakla üye kalmanın artıları ve eksileri tartıldığında artılarının ağır bastığını tahmin ediyorum.
Türkiye NATO'nun günahlarına ortak olmak yerine mesela Afganistan'da olduğu gibi Afganlılarla Türkiye'yi birbirine yakınlaştıran bir misyon ifa ediyor. Çatışmalara katılmıyor. Güvenlik eğitim ve sağlık gibi alanlarda görev yapıyor.
Ayrıca bizim Afganistan'da bulunmamız gayet normal, Afganistan bizim kardeşimiz, dostumuz, gerçek dostumuz. İstiklal savaşında bizi canından aziz tutup desteğini eksik etmeyen bir ülke Afganistan.
Normal olmayan bizim değil NATO'nun orada bulunmasıdır.
Türkiye büyük bir devlet doğru, bölgesel güç oldu küresel güç olma yolunda bu da doğru ama bir doğru daha var ki o da Türkiye'nin henüz ABD ile ve Avrupa ile boy ölçüşecek güçte olmadığı.
Burnumuzun dibindeki Suriye'ye bile müdahale edemeyen Türkiye'nin NATO'dan ayrılması onu daha da güçsüz kılmaz mı?
Sadece soruyorum.
NATO içinde kalarak gücü nispetinde NATO'nun doğrularına katkıda bulunup yanlışlarına engel olmaya çalışması daha mantıklı değil mi?
Ayrıca biliyoruz ki yabancı ülkelerdeki askeri birlikler bir bakıma diplomatik görev ifa etmektedirler. Bulundukları ülkenin halklarıyla kaynaşan bu unsurlar ülkelerinin tanıtımına önemli katkılarda bulunurlar. Afganistan'da bulunmak da öyle. Türk birlikleri orada savaşmıyor aksine dost ve kardeş Afgan halkına yardım elini uzatıyor.
Sadece Afganistan'da değil Bosna'da, Lübnan'da ve Kosova'da da askeri birliklerimiz var. Ve hepsinde bulunmak bizim en tabii hakkımızdır. Dostlarımızın ve kardeşlerimizin yanında olmak bizim tarihi görevimizdir. Onları tepesi atınca sivilleri bile tarayan gözü dönmüş NATO askerlerinin insafına terk etmemeliyiz.
NATO'nun üyesi olabiliriz ama NATO sütten çıkmış ak kaşık değildir, NATO'yu da sorgulamaktan geri duramayız/durmamalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.