Travma Geçiren Toplum
BİRDENBİRE, haber verilmeden, tartışılıp müzakere edilmeden tepeden inme yapılan temel değişiklikler elbette travma meydana getirir, insanları allak bullak eder, dengelerini bozar.
örnekler veriyorum:
Bir sabah uyandınız, alfabe konusunda devrim yapılmış, bundan sonra Türkçe, Lâtin alfabesiyle değil, İbranî yazısıyla yazılacaktır. Lâtin alfabesiyle yazmak yasaktır. Bu emre karşı gelenler Bağımsızlık Mahkemelerinde idam cezasıyla yargılanacak, suçlu bulunurlarsa ertesi gün asılacaklardır. Yargıtay’a müracaat etme hakkı yoktur... İbranî yazısını bilmeyen siz bu durumda travma geçirmez misiniz?
Beş vakit namaz kılan dindar bir Müslümansınız. Bir sabah ezanla uyandınız ama okunan garip bir ezandır. Bütün İslâm dünyasında okunduğu gibi okunmuyor, Yakut dili ile okunuyor. “Yahu böyle ezan okunur mu?..” demeye kalkıyorsunuz ve anında tutuklanıp Karakuş Mahkemesine götürülüyorsunuz. İdam edilebilirsiniz... Travma geçirmez misiniz?
Adam Mason birader. Mensup olduğu loca kapatılıyor, Masonluk uykuya geçiriliyor. Haftanın muayyen günleri locaya gidip gizli ayinler yapan o adam travma geçirmez mi?
Vatandaş tarikat mensubu, haftada en az bir kere tekkeye gidiyor, yatsı namazından sonra zikrullah yapıyor. Şeyhini çok seviyor, tekke terbiyesinden feyz alıyor; daha iyi bir insan, daha iyi bir vatandaş, daha iyi bir Müslüman olmaya, olgunlaşmaya çalışıyor. Bir gün bakıyor ki, tekkeler kapatılmış, tarikatlar yasaklanmış, zikrullah yapmak suç olmuş. çok sevdiği şeyhi olağanüstü Devrim Mahkemesine verilmiş ve kısa bir muhakemeden sonra asılmış. Travma geçirmez mi?
Misalleri çoğaltmayayım. Bu gibi âni değişiklikler hem fertlerde, hem toplumda travmalara sebep olurlar.
Böyle temel değişiklikler halk oylaması yapılarak, yeterli bir müddet tartışılarak yapılabilir ancak.
Ezanın Arapça okunmasını istemiyor musun? Arapça yerine Tunguzca veya Tannu Tuva diliyle mi okunmasını istiyorsun? Halka sorarsın. Bakalım onlar böyle bir değişikliği kabul edecekler mi? üniversitelerde başörtüsünün (Fransa dahil, istisnâsız bütün Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi) serbest olup olmaması halka sorulsa iyi olmaz mı?
Yazın güneş çarpmaması, kışın soğuk vurmaması için bütün erkeklerin başlarına külah geçirmesini mi arzuluyorsun, halka sor halka sor...
Külah giydirme işini halka sormadan, hiç habersiz aniden yaparsan halk travma geçirir. Bir kısmı da göz dağı vermek için asılır...
Toplumsal travma geçiren bir halkın dengesi bozulur ve bir sürü sosyal hastalık meydana çıkar.
Travma iyi bir şey değildir.
Allah hiçbir halkı travmatik yapmasın.
Yüksek Sesle Konuşan, Sorgulayan Cesur Türkiye
TüRKİYE artık yüksek sesle konuşmaya, itiraz etmeye, fikrî planda karşı koymaya başladı. Türkiye’ye cesaret geldi. Bu çok iyi, çok güzel bir gelişmedir.
Sevan Nişanyan’ın “Yanlış Cumhuriyet... Atatürk ve Kemalizm üzerine 51 Soru” adlı kitabının yayınlanması başlı başına bir cesarettir.
Taraf gazetesi cesurâne yayın yapıyor.
Star gazetesi Lale Mansur ile harika bir röportaj yaptı. Fikirlerini, görüşlerini korkusuzca ve yüksek sesle beyan etti Lale hanım.
İleriye sürülen düşünce, görüş ve tenkitlerin yüzde yüzü de doğru mu? Orası önemli değil. önemli olan Türkiye’nin cesaretlenmesi ve yüksek sesle konuşmaya başlamasıdır.
Statükocular neye uğradıklarını bilemediler. Şaşırdılar.
Türkiye vesayet demokrasisine baş kaldırmıştır. Türkiye gerçek demokrasi istemektedir.
Türkiye artık tepeden inme andıçlar mandıçlar istemiyor.
Türkiye, siyasete kesinlikle karışmaması gereken kurumların siyaset yapmasını istemiyor.
Türkiye yakın tarihini sorgulamak istiyor.
Türkiye tabuları reddediyor.
Türkiye devlet idaresinde şeffaflık ve temizlik istiyor.
Türkiye’de tepeden inme elitizme karşı genel bir isyan başlamıştır.
Türkiye lâikçiliği, lâikperestliği, lâikliğin sapık bir din haline getirilmesini, lâiklik bahane edilerek Müslüman halkın en temel haklarının kısıtlanmasını kabul etmiyor.
Türkiye resmî ideoloji cenderesinden kurtulmak, nefes almak, hürleşmek istiyor.
Türkiye birtakım üst tabaka bürokratların feodal idaresinden memnun değil. Türkiye efendi istemiyor, hizmetkar istiyor.
Eskiden halk, okur-yazarlar, basın, sokaktaki vatandaş bu kadar cesur değildi. Höt denilince susuyor, hizaya geliyordu. Şimdi höt möt para etmiyor,
Türkiye birilerinden hesap soruyor.
Tabucular, statükocular, feodal güçler, “daha eşit” olanlar, despotlar, ülkenin sahipleri, halkın efendileri konuşan Türkiye’yi susturabilecekler mi? Hiç sanmam.
Bu isyan derin devletin resmî yalanlarına karşıdır, ideolojik hurafelere ve mitlere karşıdır.
Halkın ezici çoğunluğunu hor görenlerin, onlara beyinsiz cahiller diyenlerin işleri bu sefer çok zor.
Medya sahasında tekelleri kırılmıştır. İnternet medyasında kırasıya bir yarışma var. 27 Mayıs 1960’da devletin bir radyosu vardı. Onu ele geçirenler darbe veya ihtilalde başarılı oluyordu.
Şimdi ise ülke çapında örümcek ağı gibi salkım saçak gazeteler, radyolar, TV kanalları var. Hangisini ele geçireceksin, hangisini susturacaksın?
Gizli ve derin iktidarlarını, hakimiyet ve saltanatlarını, baronluklarını kaybetme tehlikesi karşısında iyice tedirgin oldular. Sertleştiler, saldırganlaştılar.
Gizli diktatörlükler korku ve dehşet üzerine kuruludur. Halk korkmamaya başlayınca yıkılırlar.
Türkiye cesaretlendi, Türkiye artık korkmuyor, susmuyor, pusmuyor...
Bu çok iyi bir gelişmedir.
Yüksek sesle konuşmaya, sorgulamaya, hesap sormaya devam...