Zamanaşımı yoluyla af!..
Zamanaşımı sebebiyle ortadan kalkan davalar konusu gündemimize sık sık gelmeye başladı. Zamanaşımı sebebiyle davaların düşmesi örtülü af olarak nitelendirilse de sanıyorum bu yolla davaların düşmesi aftan öte bir anlam ifade ediyor. çünkü, afta alınmış cezanın affı söz konusu, halbuki zamanaşımında zanlıların mahkumiyeti bile söz konu olmuyor. Kısacası, bir davanın zamanaşımından düşmüş olması aftan da ileri uygulama oluyor.
Elbette bu noktada zamanaşımının neden ileri geldiği üzerinde durulması gerekiyor.
İlk akla gelen mahkemelerin iş yoğunluğu oluyor. Bir mahkemeye yılda onbinlerce davanın düşüyor olması ister istemez davalarda gecikmeye yolaçıyor. Verilen kararlar geciktiği gibi, verilemeden zamanaşımından düşen davaların sayısı da az değil. Sadece 2006 yılında 300 bin civarında dava dosyası zamanaşımı ile ortadan kalkmış, sanıklar ceza almadan kurtulmuş.
Bu arada zamanaşımından en çok yararlananlar devleti soyanlar, kamu görevlileri ve işkenceciler oluyormuş. Bu bilgi doğru ise görünen o ki, zamanaşımında önemli unsur mahkemelerin iş yoğunluğundan ziyade şu ya da bu sebeple bazı sanıklara yönelik koruma gündeme geliyor.
Söz gelimi, zamanşamı sebebiyle batık bankalar ve kaçakçılık suçlarıyla açılan davaların bir çoğunun ortadan kalkmış olması Hayata Dönüş operasyonuyla ilgili görevlilerle, kötü muamele ve işkence nedeniyle emniyet görevlilerinin zamanaşımı sebebiyle davalarının düşmüş olması ister istemez insanın aklına bu tip davalarda özel bir korumanın devreye girdiğini getiriyor.
Görünen o ki, bazıları mahkemeleri oyalamayı becerebiiliyor ve davaları düşüyor, buna karşılık 20-25 yıldır süren davalar bulunuyor. Diyebiliriz ki, devleti hedef aldığı iddiası ile açılan davalar uzun yıllar sürebilirken, devleti soyanlar zamanaşımından sonuna kadar yararlanabilmekte.
Denebiilir ki, zamanaşımı hukuki bir netice. Elbette doğrudur. Kanun koyucunun her ceza ile ilgili belirlediği bir zamanaşımı süresi vardır. Bu bakımdan bu noktada mahkemelerin bir ihmali söz konusu olamaz. Bu yaklaşım doğrudur ama, özellikle bazı davalarla ilgili olarak emniyet görevlilerinin zamanşamından yararlanarak ceza almaktan kurtulmuş olmaları devletin bazı görevlileri koruduğunu gösteriyor.
Devletin böyle bir hakkı var mıdır? Böyle bir hak var ise hukuk devleti anlayışına gölge düşürmez mi? Bir başka ifade ile bazı emniyet görevlilerinin her ne sebeple olursa olsun ceza almadan kurtulması bazı kişilerin suç işleme imtiyazına sahip olduğunu akla getirmez mi?
Diyebiliriz ki, zamanaşımı hukuki bir süreç ve hukuka uygun bir netice olmakla birilkte zamanaşımı sebebiyle bazı sanıkların cezadan kurtulması istisnai bir sonuç olması gerekir. Ama, bir yılda 300 bin civarında dosya zamanaşımından düşüyorsa bunun en önemli sebebi mahkemelerin iş yoğunluğudur. Buna en kısa zamanda çare bulunmalıdır. çünkü, bırakın zamanaşımı sebebiyle yargılamanın sonuçsuz kalması, geç gerçekleşen yargılama bile vicdanları rahatsız eder. Bir bakıma geç tecelli eden adalet adalet olmaktan çıkar. İnsanların giderek mahkemeler yoluyla hakkını elde edebileceği düşüncesinden uzaklaşmasına yol açar.
Sanıyorum bir toplum için en büyük tehlike adalete duyulan güvenin sarsılmasıdır. Her sene yüzbinlerce dosya zamanaşımından düşüyor, yüz binlerce dosyanın sonuca bağlanabilmesi için hak arayanlar uzun yıllar beklemek zorunda kalıyorsa böyle bir ülkede adalet mülkün temeli olabilir mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.