Şu Hocaları Bir Tanıyalım
Üniversitelerde başörtüsü zulmünün sembol mekanları, şüphesiz İstanbul Üniversitesi’nde kurulan ikna odalarıydı. 28 Şubat’ı yaşayanlar için hâlâ sıcaklığını koruduğuna şüphe yok.. Ancak bugünün öğrenci kesimi için aynı şeyi söyleyemem.. 2014’teki ve 2015’teki seçimlerde 5 milyona yakın yeni seçmen sandık başına gideceği için, zaman zaman bu hadiseleri hatırlamakta ve hatırlatmakta fayda görüyorum.. Yakın zamanın bu aktörlerini tanısınlar, yaşattıkları zulüm hakkında fikirleri olsun, kararlarını ona göre versinler istiyorum.. Nur Serter’i mesela, doğru tanısınlar istiyorum.. Ne var bunda?.. Hanımefendi, baskıcı dönemin üniversite yöneticisiydi ve başörtülü genç kızlarımızı, başını açmaya ikna etmek için odalar kurmuştu.. Bu odalarda yapılan görüşmeleri de videoya kaydettirip arşive attığı biliniyor.. Bunu da reddetmiyor zaten.. Fakat o kasetler kendisinden istendiğinde vermiyor da.. Ve sanıyorum çok da haksız değil. Eğer yanılmıyorsam, bugüne kadar her hangi bir savcı kapısını çalıp da; “Nur Hanım bize o ikna odalarında kaydettiğiniz görüntüleri verir misiniz?” demedi. Eğer 28 Şubat’la ilgili bir yargılama yapılacaksa, o kasetler çok önemli.. Kaybolup gitmesine izin verilmemeli.. Çünkü kasetlerde kimleri göreceğimizi ben çok merak ediyorum!!!
KİMLER VARDI O ODALARDA?
Evet çok ilginç değil mi?.. Bugüne kadar ikna odalarında Nur Serter’in tek başına 24 saat görev yaptığı gibi bir algı oluşmuştu.. Oysa Nur Serter, değil tümüne katılmak sembolik olarak birkaç oturuma ya katıldı ya da katılmadı.. Bu işi Nur Hanım kadar can-ı gönülden yapacak başka akademisyenler de vardı belki, kim bilir?.. Kim bilir sahiden de? Mesela 1997’de İstanbul Üniversitesi’nde rektörlüğe yakın katlarda çalışan genç akademisyenler bilebilir.. Sarışını, esmeri... Kim vardı o zaman arkadaşlar?.. Ufuk Uras, “aralarında, bugün dekan olanlar bile var” demişti.. Bugün dekan olan kim mesela?.. Ya da o yıllardan sonra fikir değiştiren hocalar var mı acaba? Bugün demokrat tavırlarıyla tanıdığımız güzel-sarışın bir akademisyen, mesleğinin ilk yıllarında, o baskıcı yönetimin maşası olarak zulüm etmiş midir ki çocuklara?.. Bence Nur Serter, kasetlerin sorumluluğunu üstüne alıp, arkadaşlarını koruyor.. Oysa o arkadaşlarından önemli bir bölümü şu anda kendi temsil ettiği siyasi fikrin karşısında pozisyon almış durumdalar..
VE TUTANAKLAR
O dönemin tek garabeti ikna odaları değildi.. Başörtülü genç kızlarımızdan bazıları, ikna odaları evresini geçip okullarına girdiğinde tekrar başlarını örttüler.. Her sabah, güvenlik görevlisinin önünden geçerken başlarını açıyor, sınıfa girdiklerinde ise örtmek istiyorlardı.. Oysa sınıfta da asistan ve hocalar, o baskıcı yönetimin talimatlarına harfiyen uymak adına, tutanak tutup öğrenciyi sınıftan atıyordu.. O tutanakları tutup, öğrencileri karga-tulumba atan öğretmen de mi Nur Serter’di.. Değil.. O kim peki?.. Başörtülü kardeşimin, sadece başında örtüyle sınava girdiği için kağıdını kaptırdığı hoca, bugün görevde mi hâlâ?.. Söyleyelim mi o isimleri artık birer birer.. Hadi iknacıları açıklamıyorsunuz, deşifre etmiyorsunuz madem direnenleri açıklayın be dostlar.. Kim ya da kimler üniversite yönetiminin bu insanlık dışı, hukuk dışı uygulamalarına direndi?.. Hangi hocalar, her şeye rağmen derslerinde başörtüsü takılmasına izin verdi?.. O gün direnenleri bugün açıklayın da, onlarla gurur duyalım en azından... Kalın sağlıcakla.