Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Hepimiz haklıyız da haksız olan kim?

Hepimiz haklıyız da haksız olan kim?

Herkes haklı ve dedikleri doğru. Çünkü; “Suç kaftan olmuş giyen bulunmamış.”

Peki bu kadar yanlışı kim yapıyor? Neredeyse şikâyetlerimizi uzay bile almayacak.

Nefsimizle dünyaya, dilimizle ahirete sahip çıkarak; doğruya, iyiye, güzele, adalete kavuşacağımıza inanır hale geldik.

Dini ve milli değerler nefsimize ağır geldiği için, nefsin istediği gibi bir din üretmeye ve ürettiğimizi tatbik etmeye başladık.

Herkesin gözü bir başkasının üzerinde. Kimse kendisini hesaba çekmiyor. Hepimiz karşımızdakini denetliyor ve onun düzgün olmasını istiyoruz.

Bu dediğim sınıfın içinde ben de varım. Daha doğrusu olmayan kimse yok ki, kendimi nasıl dışarıda tutayım.

Belki toptancı gibi oldu ama nefsimizle hareket edip, mazeretlere sığınmadan, gözlerimizi kapatıp şöyle yürekten bir tefekkür edebilsek, ne demek istenildiğini anlarız.

Yalnız bunu yapabilmek için öncelikle; Allah’ın gördüğüne, bildiğine, işittiğine inanıp; kendisine ve başkasına karşı yalan söyleyenlerden olmamamız lazım.

¥

Önceki gün “İş Hayatında Erdemli İnsan” konulu bir toplantıdaydım. Bu mevzuda bir kitap hazırlanmış.

Kitabın tanıtımıyla ilgili daha sonra yazacağım için bugün girmiyorum. Toplantıda konuşulanlar arasında gezinirken, yukarıda yazdıklarım aklıma geldi.

Kitapta sözü edilen her şey doğruydu. Çünkü yazılanların kaynağı, biz Müslümanların kitabına dayanıyordu.

İyiydi, güzeldi, şahaneydi de bütün mesele, bu yazılanlara uyan kişi ya da kişiler neredeydi?

Gözlerimi kapatıp o insanları aradım. Ararken bir baktım ki, ben de kaybolmuşum.

Oysa bu toplantıdan birkaç saat önce bir grup genç insana; “Beden dilinde beş duyu organını” anlatmıştım.

Beş duyu organımızın vazifeleri arasında; “dedikoduya, kötülüğe, yanlış anlamaya, ön yargı ve peşin hükme, yalana” sebep olacak şeylerin görülmemesi, duyulmaması ve paylaşılmaması üzerine sözler sarf etmiştim.

Erdemli insan, “güzel bakar, güzel düşünür, güzel konuşur” demiştim. Bunların hepsi lafta güzeldi ama icraata niye koyamıyoruz.

İşte soru bu!..

Şimdi bu soruya cevap verecekler çıkabilir. Onlardan ricam, hemen cevap vermek yerine, söyleyeceklerini bizzat kendilerinde tatbik edip; aileleri başta olmak üzere çevresindeki insanlara örnek olmalarıdır.

Yoksa laf çok, gerekçe çok, nasihat çok, örnek çok. Bunu en çok yapanlar da ben ve benim gibiler.

Eli kalem tutanlarla, ekranlarda ve kürsülerde konuşanlar; söylediklerini, yazdıklarını önce kendileri yaşasalar, eminim başkalarına örnek olacaklardır.

¥

Ne söylesem batıyorum. Hangi teşhisi koysam, çok bilen, az bilen, doğru bilen, yanlış bilen herkes bir şeyler söyleyecek.

En iyisi aklıselim sahibi hiçbir Müslümanın itiraz edemeyeceği ve görmezden gelemeyeceği kitabımız Kur’an’a müracaat edeyim.

“Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır.” (Bakara, 10)




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi