Şans var mıymış, yok muymuş!
Fatih Terim hoca öteden beri olduğu kadar, bugün de şansın futbolda yerinin olmadığını vurgulayıp duruyordu. Hatta bunu, bu kupada üst üste üç defa şansla yarı finale kadar geldiğimizi inkar edercesine… Ama şans futbolda vardı. Tıpkı hayatın bütün kademelerinde, bütün yıllarında olduğu gibi… Bu gerçeği inkar etmenin bedelini de ne yazık ki, Almanya maçında ödedik sanki…
Hemen şunu da vurgulayayım; Milli Takım, Alman takımını resmen çime gömdü. Yani futbol olarak… çağın futbolunun bütün gereklerini yerine getiren Milli Takım, rakibinden üç misli pozisyona girdi… Bunlarda kah kaleci Lehman, kah seçim yanlışı ama çokça şans gole engel oldu. Kazım’ın Alman kalesinin direğini parçalarcasına çektiği şut gol olmaz mı? Ama şans istemedi. Aynı şans, Kazım’ın ikinci plasesinde üst direkten döneni Uğur’un önüne indirdi, o da iyi vuramadı ama top kalecinin bacakları arasından kaleye gitti. Sizce, bu trafiği Terim hocanın bilgisi, futbolun teknikleri mi ayarladı derseniz? Acaba, şansı, Allah’ın geride bıraktığımız üç maçta yanımızda olduğunu kabul etmeyip, bilim, ilim dümenlerine sığınmamız mı bizi bu defa yaktı? Bilmem… Bilmek de istemem… çünkü benim bildiklerim, düne kadar yazdıklarımdır… Bu defa Terim hocanın yanlış yapma şansı da kalmamıştı. çünkü elinde 13 futbolcu vardı… Yani kaleci hariç, en fazla iki oyuncu değiştirebilecekti. Ama o ne yaptı? Tümer’i aldı ve oyuna 30 saniye önce girmiş oyuncunun frikik atmasını seyretti. Olur mu? Olmaz tabii ki… Daha vücudunda bir damla ter oluşmamış, beyni ve adalesi ısınmamış futbolcu bu atışı yapar mı? Yapmaz… Başkası atsa, mutlaka gol olur mu? Tabii ki olmaz… Ama doğruyu yapıp, kaybetmek aslan gibi durmayı sağlar, o kadar…
Milli Takım alanı daraltıp, koca Alman takımına, özellikle de ünlü Ballack’a futbol oynamayı yasak etti. Şayet bu Alman ligi bu kadar bir milli takım üretebiliyorsa, ben her defasında Almanlarla aynı grupta buluşmayı yeğlerim… Tabii Lahm, Swhansteinger hariç… Semih, nasıl bir uç adamı olduğunu, bu defa doksan dakika oynayarak her herhalde bu ülkedeki zeka özürlü, bilgi kıtlığı çeken otoritelere de anlatabilmiştir. Ayhan’ın her zaman iyi oyuncu olduğu bir kere daha ortaya çıktı. Ama Hamit’in bu kadar top kaptırdığı bir maçı ilk defa izledim… Herhalde takım arkadaşlarına karşı oynamak onu olumsuz etkiledi. Hiç oynamayacağı bir yerde oynayan ve yediğimiz iki golde hatalı olan Topal’ı yine de kutlamak gerekir… Hele Sabri… Hakan Balta, Uğur ve tabii ki her zaman 7 numaralık oynayan Aurelio… Ah Rüştü ah! Kim bilir belki de Topal’ın Klose ile kafaya çıktığını görüp, eksik kalır diye o çıkışı yaptı. Gerçekten de Topal arada eksik kaldı…
Neyse… Bu takım görevini yapmıştır. Avrupa’nın en başarılı dört takımı arasına girmiştir… Ama bunu dün yapmamıştır. Bu iki yıllık bir birikimin sonucudur. Bu nedenle Ulusoy federasyonunun da hakkını vermek gerekir… Hatta Terim’i göreve getiren Bıçakçı’nın bile… Biz, değerlerimizin hepsine sahip çıkarsak, bir yerlere gelmeye devam ederiz. Şimdi önemlisi olan bu çekirdek kadroyu koruyup, bir iki küçük rötuşla bir sonraki kupaya hazırlanmak… Sakın birileri çıkıp da, “ Bu takım yarısı değiştirilecek” demesin… Yani Şenol Güneş gibi akıllı olalım… Ve de şansa inanmaya devam edelim…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.