Para durumlarınız nasıl?..
Ekonomik açıdan rahat sayılabilecek bir durumda mısınız; yoksa ayın sonunu ya da ortasını zor getirir bir halde misiniz?..
“Yüksek siyaset” yapan gazeteciler meselenin bu tarafıyla pek ilgilenmezler ama işin aslı da fesli de budur; tencerenin kaynayıp kaynamadığı...
Biz Ankara’da genellikle “tencere” endişesini çoktan aşmış “varsıl” kesimle birlikte olmak durumundayız.
Ankara’da üç beş bin kişinin arasında dönen muhabbet halkaları var ve oralarda konuşmalar “milyon dolarlardan” başlar.
Baktım ki, bu “varsıl” kesimler de hayli endişeli gidişattan.
Ankara Sanayi Odası’nın çalışmasına katılan sanayi önde gelenlerinin değerlendirmelerini aldım...
Söylediklerinin özeti şu:
“İhracat artıyor ama ithalat patlıyor.
Dış ticaret açığı 100 milyar dolar, cari açık 80 milyar dolar.
Avrupa ve ABD ekonomilerindeki seyir berbat.
Özellikle Avrupa tarafının işi toparlaması son derece zayıf ihtimal.
İhracatının neredeyse yarısını AB ülkelerine yapan Türkiye, 2011’de işi iyi götürdü, 2010 ve 2011’de dünyanın en hızlı büyüyen iki ülkesinden biri oldu. Ama, 2012’nin özellikle ikinci yarısı çok sıkıntılı geçecek. Merkez Bankası, dövizi baskı altında tutacağını açıkladı; bu demektir ki, ihracatımız kur baskısı altında ezilecek...”
•
Özellikle cari açığın seyri endişe verici;
2010’da, 71 milyar 661 milyon dolar, 2011’de yüzde 47.’lik artışla 105 milyar 879 milyon dolar.
İhracatın ithalatı karşılama oranı, yani sattıklarımızın aldıklarımızı karşılama oranı sadece yüzde 56.
Her güne, açığı biraz daha büyümüş, borcu biraz daha artmış bir ülke olarak uyanıyoruz...
AK Parti iktidarı, uzun yıllar boyunca işi iyi götürdü, kesintisiz ve yüksek oranlı büyüme oranlarını tutturdu ama...
Global tsunaminin boyutları o kadar büyük ve Türkiye özellikle “enerji maliyetleri” bakımından öylesine büyük bir ağırlığın altında ki...
Bütün sanayiciler, “2012’de herkes ayağını yorganına göre uzatsın, hatta dizlerini biraz kırsın!” çağrısında bulunuyor.
•
Yazının başında “dargelirli” kesimlere seslenmiştim.
Bundan sonrasında da oraya hitap etmeyi düşünüyorum...
Sanayici işini şu veya bu şekilde toparlar; ihracattan kaybettiğini ithalattan kurtarır ya da tam tersi; bir şekilde kurtarır.
Olan da son planda garibana olur!..
•
Uyarım o taraflara; bugünlerde mütevazı bütçeniz üzerinde “sıkıyönetim” ilan edin.
Öncelikle sigara; sigara içiyorsanız mutlaka bırakın.
Sağlık yönü ortada; ekonomik boyutu da korkunç, sıradan sigara hesabıyla ayda 150 dolarlık bir kaynağı havaya üfleyecek kadar zenginseniz, ekonomik sıkıntıdan bahsetmeye de fazla hakkınız olmaz.
Şık ve pahalı cep telefonları görüyorum garibanların elinde; bugün 1500 dolara aldığın telefonu sıkışıp da satmaya kalksan 300 dolar vermezler.
Her evlenmek isteyen, evinin bütün eşyaları tam tekmil ve en kalitelisinden düz-dürtül-müş bir şekilde başlamak istiyor; her evlenmek isteyen düğün işine mümkün olduğu kadar çok fazla para harca-t-maya bakıyor...
Şan, şöhret, itibar buralarda aranıyor...
Çalgı, çengi işlerine milletçe ayırdığımız kaynak en az üç milyar dolardır desem abartmış olur muyum?..
Millet, marketlerde arabaları tepeleme dolduruyor; kredi kartının verdiği cesaret...
Lakin, kredi kartı da cüzdanda durduğu gibi durmuyor!..
Takside bayılıyoruz; bölünmüş kazıklar hoşumuza gidiyor!..
“Yürümeyi” gündemimizden atmışız, en yakın mesafelere bile arabayla gidiyoruz; Mercedes’i olan Mercedes’le, Şahin’i olan Şahin’le, ama mutlaka araba ile, yakıt ile...
Neredeyse kimse kendi arabasını yıkamıyor, kendi evini boyamıyor, kendi söküğünü dikmiyor!..
Pakistan gibi kazanıp İsviçre gibi tüketiyoruz...
Borç yiyen de haliyle kesesinden yiyor!..
FACE-NOTUMUZ: Bu sütunda yer alan bazı konuların ayrıntılarına yer yetmezliğinden dolayı giremiyorum. Ayrıntılar için, http://www.facebook.com/serdararseven1 adresinde buluşabiliriz. Oraya da desteğinizi bekliyorum.