M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Hangi Âlimlere ve Fakihlere Tâbi Olmalı?

Hangi Âlimlere ve Fakihlere Tâbi Olmalı?

Âlet ilimlerini ve 'âli ilimleri öğrenmiş, din âlimi ve fakih olmuş ama öğrendiği ilimlerin, edindiği bilgilerin, hayata mutlaka geçirilmesi, uygulanması gerekenlerini yerine getirmiyor, yaşamıyor... Böyle bir âlimi sakın kendine rehber ve mürşid edinme.

Yine âlim olmuş ama ilmini dünyalık edinmeğe, zengin olmaya âlet ediyor, Allahın ayetlerini ucuza veya pahalıya satıyor... Bunun da peşine düşme.

Âlim ve fakih olmuş ama Ehl-i Sünnete aykırı inanç, görüş ve fikirlere sahip... Ondan bucak bucak kaç.

Âlim ve fakih olmuş ama din konusunda bid'atçi... Sakın onun tuzaklarına düşme.

Âlim ve fakih olmuş ama Ashab-ı Kiramın bir kısmını reddediyor, onlara dil uzatıyor... Ondan vebadan kaçar gibi kaç.

Âlim ve fakih olmuş ama Allah'ı kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh bilmiyor; O'nu zamanla, mekânla, cihetle kayıtlıyor, O'na cisim ve şekil isnad ediyor, O'nu yaratıklardan bir şeye benzetiyor Böylesine inanırsan küfre düşebilirsin. Kaç kaç kaç.

Bildiklerini Allah rızası için öğretmeyen; âyetleri, hadîsleri, fıkhı, mukaddesatı paraya ve maddî menfaate âlet ve tahvil eden âlim taslağından uzaklaş.

Lüks, israf, tebzir, gösteriş, gurur, kibir içinde yaşayan, halktan para toplayan, bunların bir kısmını zimmetlerine geçirenler sahte âlimlerdir.

Zalimlere yağcılık yapan, fâsıkları şakşaklayan âlimler bir vâdidedir, sen başka bir vâdide ol.

Tabakat-ı fukahanın en alt derece ve rütbesi olan müftülük makamında olduğu halde müctehidlik taslayanlara mağrur ve mütekebbirlere sırtını çevir, onları dinleme.

Mutlak müctehid bile olsa hiçbir âlim, Kur'anı ve Sünneti kendi re'yi ve hevası ile yorumlayamaz. Öyle yapanları gözün görmesin. Uzaklaş uzaklaş uzaklaş.

Peki hangi alimlere tabi olmalısın? Onların sıfatlarını sayıyorum:

* İlimleriyle âmil olacaklar, yâni bilgilerini hayata uygulayacaklar.

* İlmi Allah rızası için öğrenmiş ve yine Allah rızası için öğretir olacaklar.

* Muhlis (ihlaslı) olacaklar,

* Muttaki (takvalı) olacaklar.

* Müteverri (veralı) olacaklar, şüpheli şeylerden kaçınacaklar.

* Zalimleri ve fasıkları övmeyecekler, zaruret olmadıkça onların huzurlarına gitmeyecekler.

* Allahın ayetlerini, Peygamberin (Salat ve selam olsun ona) hadîslerini ucuza veya pahalıya satmayacaklar.

* Kur'ana, Sünnete, Şeriata, Ehl-i Sünnet akaidine ve fıkhına hizmet yolunda icabında canlarını bile fedaya hazır olacaklar.

* Ücret ve mükafatlarını mahlukattan değil, Haliq Tealadan bekleyecekler.

* Dünyada değil, âhirette mükafatlandırılmalarını ve ücretlendirilmelerini isteyecekler.

* Selef-i Sâlihîn yolundan kıl kadar ayrılmayacaklar.

* Dinde reform, dinde yenilik, dinde değişiklik taraftarı olmayacaklar.

* Masonluk, Dr. Moon dini gibi İslam dışı sektlere mensup olmayacaklar, onlarla işbirliği yapmayacaklar, onlardan para almayacaklar.

* Haysiyetli ve vakarlı olacaklar.

*Âmirîne bi'l-mâruf ve nâhine 'âni'l-münker olacaklar.

* Resulullah Efendimize (Salat ve selam olsun ona) biatli, rabıtalı ve onunla irtibatlı olacaklar.

Böyle gerçek âlimlere tâbi olan, onları mürşid ve rehber edinenler Mevlâyı bulur.

Sahte ve bid'atçi âlimlere tâbi olanlar, onları kılavuz edinenler de belâlarını bulur.

Kılavuzu karga olanın...

* (İkinci yazı)

Bizim Camiler, Minareler, Şerefeler, Hoparlörler...

Bizim minare sizin minareden daha yüksek...

Ya öyle mi?.. Ama bizim minare üç şerefeli, sizinki iki...

Bizim caminin kubbesinin üzerindeki alem altın yaldızlı pırıl pırıl ışıldıyor güneşin altında, göz kamaştırıyor...

O ne ki... Bizim caminin hoparlörleri 130 desibel ezan okuyor, cihanı çın çın çınlatıyor.

Bizim cami alttan ısıtmalı, sizinki öyle mi ya...

Bizim caminin klimaları en lüksünden...

Ama bizim caminin ışıkları lazerli...

Lazer nedir ki, bizimkinde ültrafeniks şualar var...

Bizim caminin şadırvanından kışın sıcak, yazın soğutulmuş su akıyor...

Bizim caminin muslukları elini uzatınca akar, kapatınca kesilir...

Bizim camide kapalı devre dijital kamera sistemli koruma var...

Hah hah hah!... Bizim koruma sizinkinden daha sofistik...

Bizim cami... Sizin cami... O cami... Bu cami... Şu cami...

Yaylamsı bir yerde küçük torun:

-Deda deda ezan okuniya...

-Sus velet, o bizim ezan değul, komşu mahalle camiinin ezanidur.

Kubbeli camiler... Uzun minareler... Şerefeler şerefeler şerefeler... Halılar, mermerler, yaldızlar... Şadırvanlar... Camiin WC'leri... Men women one lira...

Güneşin doğmasına bir saat var... Şehrin binlerce camiinin hoparlörlerinden aşırı yüksek sesle ezan okunmaya başlar... Yer gök inler...Civardaki evlerin camları zangır zangır titrer... Çocuk uyanır ağlamaya başlar... Yakındaki otelde kalan bir turist yataktan düşer...

Ezan biter, Eyüb Sultan ve bir iki cami dışındaki öteki binlerce camiye birkaç ihtiyardan başka cemaat gelmez... Camilerde sabah vaktinde liseli ve üniversiteli bir genç bulamazsınız...

Dindar, radikal, İslamcı gençlik ve halk ya yataklarında leş gibi yatar, yahut namazı gece kıyafetiyle, uyku sersemliğiyle alelacele kılar ve tekrar tumba yatağa girer...

Nerede kalmıştık?

Bizim caminin minareleri...

Bizim caminin kubbesi...

Bizim caminin hoparlörleri...

Bizim caminin klimaları...

Bizim caminin halıları...

Bizim caminin mermerleri...

Bizim cami mi büyük sizin cami mi büyük?

Sarı Hafız güzel Kur'an okuyor... Öyleyse camiye gelip dinlesene...

Camiler, minareler, yaldızlar, hoparlörler, klimalar, kaloriferler, soğuk su cihazları, cami kapısındaki ayakkabı poşetleri, sıcak günlerde fıldır fıldır dönen vantilatörler, İslamda millî birlik ve beraberliğe dair hutbeler, 19 Mayıs'ta M. Kemal'e yapılan dualar...

Ah hele şu sabah vakitlerinde camilerimizin hali...

Ah ah ah!...

Eyvah!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi