Çoçuk şarkısı üzerinden yeni "usta" yorumu
“Yağ satarım.”
“Bal satarım.”
“Ustam ölmüş, ben satarım.”
Bir çocuk oyununun şarkı sözleri…
Ancak biraz zorlayarak da olsa günümüz gerçeğine dönelim.
Eskiden, süte su katılırdı…
Zeytinyağına pamukyağı karışırdı…
Kaymağa, yoğurda margarin konurdu…
Kar artardı, ürünün görüntüsü ve tadı değişirdi…
Vatandaş aldansa da “zarar” görmezdi…
Eee, şarkıda ne diyordu: “ustam ölmüş ben satarım.”
Şimdikiler karı az buluyor…
“D. Eti” yazıp, domuz etini dana eti zannettirip yediriyorlar…
“%100 dana eti” yazıyor ama kemik tozu dahil her şeyi içine ilave ediyorlar.
Sucuk etiketinde bir de “ % 40 iç yağ içerir” ibaresi mevcut. Bu yağ hangi hayvanın onu bilemiyoruz tabii. “%100 dana”ya inanırsak içimiz ferah, tahlil sonuçlarına bakarsak ne idüğü belirsizleşiyor.
Koşer belgeli somon balığını duyunca…
Ülkem adına, halkımız adına üzüldüm…
Üç kuruş daha fazla para kazanacaklar diye bize reva gördüklerine bakın. Bir de eloğlunun kendi vatandaşı için yaptıklarına.
Onlar dünyanın neresine giderse gitsin rahatça, güven içinde beslenebilirlerken; biz kendi ülkemizde, “bizim oğlan”ın dolandırıcılıklarıyla uğraşıyoruz.
Kısaca, Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar.
Ayrıca Korkuyorum da…
En azından “ ‘helal gıda’ belgeli ürünler sağlamdır” diyerek tercihlerimi bu yöne çevirdim. Bu ürünlerin de analizi kötü çıkarsa…
Kime güveneceğiz? Ne yiyeceğiz?
Birisi tek tek açıklasa da gıdadaki üç kağıtçılık nasıl yapılıyor öğrensek? Ve de öğretsek.
“Uğur Abi” yok diye meydan boş sanmayın. Tarım Bakanlığı “üçkağıtçı” listesini çarşaf çarşaf yayınlayabilecek artık.
Tabii “ticari sır”, “siyasi sır”a dönüşmezse.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.