28 Şubat medyacıları hesap vermeden
Öyle anlaşılıyor ki adalet; millet hesabına cüzdan yerine vicdanla çalışıyor.
Darbeciler, mafya ve gasplı imtiyaz sahipleri, sonları gelinceye kadar halka hesap verecekler.
Vatanına, milletine, şerefine, ekmeğine, aşına, işine bağlı her vatandaşın beklentisi bu yönde.
Türkiye rahat bir nefes alacak. Elbet nefesleri daralacak olanlar da çıkacaktır ama adaletin gayesi, topluma nefes aldırmak değil midir?
Halkın huzurla nefes alabilmesi ve her güne umutla uyanabilmesi için 28 Şubat ve Ergenekon benzeri tüm oluşumcularla kol kola yaşayan medya mensupları hesap vermelidir.
Adalet dağıtma işi tabii ki hukukçularındır. Hukukçular ne darbecilerin ne de başka karanlık odakların tehditleri altında değil artık.
Bu sebeple; hakimler, savcılar ve diğer ilgililer, işlerini milletin reyi doğrultusunda yapacaklardır. İnsanımız böyle inanmaktadır.
¥
Hukuku ehline bırakarak şöyle bir onbeş yıl öncesine gidip, o günkü gazete manşetlerini, başyazarları, televizyon habercilerini ve özellikle spikerleri hatırlayalım.
Gazetemin temiz sayfasını kirletmek istemediğim için o günün şer simalarının isimlerini yazmak istemiyorum. Bir de herkes kim olduklarını biliyor.
O günün ünlü başyazarları, spikerleri, yorumcuları ve diğer avantacı gazeteciler şunu iyi bilmeliler ki, kıyamete kadar beddualarla anılacaklardır.
Çünkü bu coğrafyanın her yerleşim bölgesinde; darbelerden, muhtıralardan, 28 Şubattan, Ergenekondan zarar görmüş milyonlarca masum ve günahsız insan vardır.
Bu aileler, uğradıkları haksızlıkları anlatırken, aile bireylerinin yaşadıklarını dile getirirken, malum kışkırtıcı medyacılar da akla gelmekte ve lanetle anılmaktalar.
¥
Şimdi o günleri hatırlayanlar; Neydi o halleri diyeceklerdir. Müslüman düşmanlıkları gözlerinin pörtleklerinden çıkıp adeta insanı boğar gibiydi.
Habere başlarken o bencil ses tonlarıyla yaptıkları imaları, gurur ve kibir dolu ifadeleri, halka meydan okuyan duruşları, hafızalardaki canlılığını hâlâ koruyor.
Bir de başyazar ve başyazarın izinden gidenler vardı. Resepsiyonlarda bir bardak içkiye, birkaç iltifata memleketi satanlar.
O karanlık yılların bu karanlık aktörleri, adalet önünde hesap vermeden, eğer hiçbir kötülükleri yoksa aklanmadan, milletin zihninde temizlenmeleri mümkün değildir.
Esas olan halkın hafızasında temizlenmek ve adalete kavuşmaktır. İnanmazlar ama yine de söyleyelim.
Bu yerin bir de altı vardır.
¥
Bu yeryüzü ne güçlü insanlar gördü. Günleri geldiğinde hepsi de toprağın içine girdi. Hiç yeryüzünde yaşayan güçlü kimse kaldı mı?
Malum taife toprakla buluşmadan, arkalarındaki beddualardan kurtulmalılar.
Yalnız bu dediklerime inanmış olsalardı, beddua alacak konumda iş yapmaz, milletin gecesini gündüzünü karartmazlardı.
Benimkisi de laf işte.
Neyse kul hakkını kullar almasa da vermese de Allah zerre iyiliklerin ve zerre kötülüklerin karşılığını verecektir.
İlahi adalet şaşmaz. Müslümanlar böyle inanırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.