Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

Kardeşlik edebiyatından kardeşlik hukukuna

Kardeşlik edebiyatından kardeşlik hukukuna

“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur!” ‘varta’sından ve sapkınlığından, “Mü’minler ancak kardeştirler” ‘istikamet’ine gelmek hiç de kolay değil! Tahribat o kadar büyük ki, pozitivist eğitim çarkı o kadar öğütmüş ki ruhları, marifetten o kadar nasipsiz kalmış ki kalpler, ‘kardeşlik’ten bahis açınca bile onu bir ‘edebiyat’ gibi telakki ediyor, kardeşliğin bir ahlak ve ‘hukuk’ doğurduğunu, doğurması gerektiğini aklına bile getirmek istemiyor!

Mesele tam da burada düğümleniyor işte: Bu hukuk ve şuur nasıl tespit ve tesis edilebilir?

Hiç şüphesiz bu hukukun ve şuurun tespit ve tesisi, sağlam bir ‘marifet zemini’nin inşasına bağlı.

“Biz Biriz Bir’deniz Kardeşiz” sloganıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın başlattığı ‘kardeşlik’ konulu Kutlu Doğum faaliyetleri için denebilecek tek söz ancak “Tam isabet!” olur bunun için. “Bir’deniz!” şuurunda olmayan bir kalbin, “Biriz, kardeşiz” diyebilmesi mümkün değildir çünkü! Dese de defalarca, işte bu ‘deyiş’ edebiyattan öte bir mana ifade etmiyor çünkü!

Sözde değil özde kardeşlik, hakiki ve samimi ittifakı, dayanışmayı ve fedakârlığı gerektirir. Bu bağlamda, Mehmet Görmez’in geçen Cuma günü hutbede sarf ettiği şu cümlesinin altını çizmek gerekir: “Bugün İslâm coğrafyasının bir ilim ve medeniyet coğrafyasından bir zulüm ve mazlûmiyet coğrafyasına dönüşmesinin en büyük sebebi, kardeşlik ahlâkı ve kardeşlik hukuku ihlâlidir.”

Bu ihlâlin sebep olduğu ihtilâller hep yeni ihlâlleri netice verdi. İlk düğmeyi yanlış iliklemenin cezası olarak bu coğrafya hep üşüdü, zulüm gördü ve acı çekti! Kışırla kabukla uğraşırken, havanda su döverken, kimi zaman isabetli bile olsa yan yollarda, arka sokaklarda adres ararken esas yola bir türlü giremedi, girmeye yeltenince, niyetlenince de bir şekilde engellendi bu coğrafya maalesef!

Onun için Türk Kürd’ü, Kürt Türk’ü anlayamadı hakkıyla! Türk Arab’ı, Arap Türk’ü ayıplamaktan vazgeçemedi bir türlü! Kocaman harflerle anayasalarında ‘İslam Cumhuriyeti’ yazan kimi ülkelerde bile şimdi ‘kabilecilik’ esas ilke oldu!

Türklerin Kürt sorunu veya Kürtlerin Türk sorunu aynı meş’um kaynaktan beslendi bugüne kadar! Kimse Türk olduğu için de Kürt olduğu için de mutlu olmadı; olamazdı zaten!

Aynı mihraklar bu toprakların ayaklarına prangalar vurmak için her dönem yeni bir tertip sahneledi! Kürt gençlerini dinsizleştirmek için yıllardır kampanya yürüten terör örgütü ile 28 Şubat türü darbeler yapıp dindarlaşan halkın üzerinde korku bulutları gezdirerek ülkeyi kara kâbuslara sürükleyen kadrolar ve onların kökleri dışarıda destekçileri de aynı yerde duruyorlar bugün.

Dikkat edin, odaklandıkları noktalar aynı: Marifet zemini, inanç esası! Burası sarsılınca hiçbir şeyin kıymeti kalmayacak çünkü! Burası sarsılınca iki taraf bir kısır döngü içine sürüklenecek çünkü! Biri isteyecek öbürü vermeyecek, bir taraf “alırım!” diyecek öbür taraf “olmaz!” diyecek, bir taraf kan dökecek diğer taraf kanla cevap verecek, zalim ve mazlum sıfatları zaman zaman yer değiştirecek ama hep var olacak!

Son ayların sıcak meselesi Suriye konusundaki kalp eğriliklerinin ve akıl tutulmalarının temelinde de aynı ‘kardeşlik hukuku ihlâli’ var. Marifetten bîbehre komplocu kafaların kardeşlik hisleri on binlerin katlinden sonra bile uyanmadı! “İçimiz sızlıyor!” yalanından sonra gemilerle zulüm makinesinin değirmenine silah taşıyan odakla, “Bize ne Suriye’den!” diye saçmalayan seküler zihniyet aynı kör kuyunun kirli suyundan nemalanıyor.

En az kavmiyetçi anlayışla savaştığımız kadar; kardeşliği, tahakküm sebebi, edebiyat malzemesi, istibdat perdesi veya zulme maske yapan ‘zihniyet’le mücadele etmek de ‘kardeşlik hukuku’nun tesisi için şart!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi