Abdülhamid Han, Tekke ve Zaviyeler
Abdülhamid Han, hatıralarında şöyle der: “Padişah tebasının ne düşündüğünü, hangi şikayetleri olduğunu, bir yandan valilerinden, kadılarından hükümet yoluyla öğrenir, bir taraftan ülkenin dört bucağına serpilmiş tekkelerin şeyhlerinden, dervişlerinden haber toplar ve buna göre ülkeyi idare ederdi. Ceddim Sultan II. Mahmud, buna gezginci dervişleri de ekliyerek istihbaratı genişletmişti. Ben tahta çıktığım zaman durum buydu ve böylece devam ediyordu.”
Abdülhamid Han, tekke ve zaviyelerin, valilerin ve kadıların nüfuz edemediği mahfillerde sultanın ve devletin aleyhine önemli faaliyetlerin olduğunu öğrenince buna karşı ek önlemler almaya karar verir. İşte bu aşamada Mahmud Paşa’nın önerisini benimser ve yeni bir istihbarat teşkilatı kurar. Şöyle demektedir:
“Yabancı devletler kendi emellerine hizmet edecek kimseleri vezir ve sadrazam mertebesine kadar çıkarabilmişlerse, devlet güven içinde olmazdı. Doğrudan doğruya şahsıma bağlı bir istihbarat teşkilatı kurmaya bu düşünce ile karar verdim. İşte düşmanlarımın “jurnalcilik” dediği teşkilat budur. (Abdülhamid’in Hatıra Defteri, İsmet Bozdağ)
***
“Abdülhamid döneminde eski ile yeni, ikisi birden vardır. Her konuda olduğu gibi, istihbarat konusunda da iikili yapı sürdürülmüştür.”
“Mustafa Kemal ise bir askerdir ve bir inkılapçıdır. İnkılapçı bir asker için hem o hem bu, ikisi bir arada olamazdı. Bu nedenle vahdet-i kuvva, yani tek ordu; tek parti, tevhid-i tedrisat, tek meslek odası, tek dil, tek istihbarat... Tercih edilmiştir. Bu bağlamda hem tarikatlar, hem “Yıldız Sarayı uzantısı” bir arada olamıyacağına göre ikisinden biri tasfiye olacaktı. özellikle İstihbarat faaliyetlerinin yoğunluğu, tarikatların nüfuz edemediği alanlara kaymışsa, Yıldız Sarayı uzantıları kalacak, tekke ve zaviyeler tasfiye olacaktı.”
“Gerçekte şu ayrıntıyı belirtmek yararlı olacaktır. 6 Ocak 1927’de kurulanMah. YıldızSarayı Teşkilat-ı Mahsusa, Karakol Cemiyeti, Hamza ve Felah grubu, âkîfîler, Askeri Polis Teşkilatı, Müdafaa-i Milliye’nin devamı değildir. Ama Mah. (Milli Emniyet Hizmeti) yeni bir anlayış ve kadroya dayansa da büyük ölçüde eskinin devamıdır. Küçümsenmiyecek kadar bir kısmı da tarikatçılardan oluşturulmuştur.”
***
Harun özdemir şöyle devam ediyor:
“Osmanlı devletinde tekke ve zaviyelerin tek fonksiyonu halkın dini inançlarına hitap etmek değildir. Devletin yüce amaçlarına hizmet etmek gibi siyasi fonksiyonları da vardır. Tekkeler ve zaviyeler bugünkü anlamda Osmanlı devletinin istihbarat kuruluşlarıydı. Bir devletin yapısında istihbarat faaliyetleri ne kadar önemli idiyse tekke ve zaviyeler de Osmanlı devleti için o kadar önemliydi.”
***
Tarikatları da bilmek lazım. Haklarında cahilce laflar etmemek lazım. Yozlaşmışlarsa bunu da belirtmek ama işin aslını mutlaka öğrenmek lazım. Hepsi bizim tarihimiz ve tarihi kurumlarımızdır ama vakt-i merhunu gelince yerlerini başka kurumlara bırakmışlardır. Bay Fırat’ın dediği gibi hiçbiri de bir gecede olan değişiklikler değildir. Onların değişiklikleri bile bir gecede olmadı. Yani Millî Görüş’ü değiştirmeleri bile bu kadar çabuk ve kolay olmadı. Koskoca İmparatorluğun kurumu nasıl bir gecede değişsin!
Abdülhamid Han’ın da “jurnal”ler dolayısıyla günahı alınıyor, işte jurnallerin iç yüzü buydu. Bu karmaşık tarihi yapıyı bütün siyasiler, başta Bay Fırat olmak üzere, incelemeli ve öğrenmelidirler.