Yazar dediğin küstah biridir
Her iş gibi yazı yazma da bir moral meselesi. Moral (maneviyat) yoksa insanın canı hiçbir şey yapmak istemez.
Maneviyat insanın yalnızca kendi beniyle değil, fakat dış dünyayla barışık olmasıyla da bağlantılı.
İkisi aynı anda, bir arada olmak zorunda.
Kendi beninle barışık olduğunu farz ettiğin bir saatte dış dünyayla küskünsen işe yaramaz. Bunun tersi de doğru: dış dünyayla barışık olduğunu düşünüyorsan kendinle küskün olamazsın. Bu iki faktör birbirini karşılıklı besler ya da ifna eder.
Yazar tayfası her an kendiyle barışık olma durumunu yaşamak zorundadır. Evet, aynen.. zorundadır.. kelimeyi bilinçli olarak kullanıyorum.
Yazarlık bir meslek midir, bilemem. Yazarlık marifetiyle ekmeğini yiyen için öyledir kuşkusuz. Yani teknik olarak yazarlığı bir meslek kategorisine sokmak mümkündür. Fakat ben şunu öğrenmek istiyorum: yazarlık herhangi bir masa memurluğu bağlamında bir meslek sayılabilir mi?
Masa memuru, acımasız bir yargı olduğunu kabul etsek de, her koşul altında işini görmek zorundadır. Eğer işinin başındaysa, bir banka tezgâhında iş görüyorsa, bir posta servisinde işinin başında duruyorsa, her halükarda yürütmek zorunda bulunduğu işin üstesinden gelmek zorundadır. özel bir moral takviyeye ihtiyacı olmayabilir.
Ama yazar?
Yazar, bir kere konumu itibariyle muhalif bir tavırdadır. Muhalefetini layıkıyla yapabilmek için kendini özgür hissetmesi gerekir. Yazar kendine ve ülkesine karşı bir özeleştiri tavrında bulunmak zorundadır.
özeleştiri ve özgürlük.. bu ikisi yazar indinde, birbirini besleyen iki ana kaynaktır.
özeleştiri için özgürlük asal şarttır. özgürlüğün geliştirilmesi için de özeleştiri ortamının açık bulunması gerekir.
Şunu göz ardı ettiğim sanılmasın: özgürlük ve özeleştiri ortamı yalnızca çevrede aranan ve çevreden beklenen faktörler olarak hesaba katılmıyor. Her iki kavram da yazarın bizzat kendi yaratısı olarak da tezahür edebilmelidir.
Yazar yasayla kısıtlandığını ileri sürerek söyleyeceği şeyi erteleme zorunluluğuna boyun eğmeyi reddeder. Hiçbir mazeret, onu, söylemesi gereken şeyi söylemekten alıkoyamaz, alıkoymamalı.
Ne ki, özeleştiri de, özgürlük de cesaretten biraz daha fazlasını talep eder: cüret!
Cüret, içinde küstahlığı da barındırır.
Yazar tayfası küstah ve cüretkârdır…
özgürlük ve özeleştiri ise küstahlık ve cüretle meydana çıkartılır. Ikınıp sıkınmayla değil…
Onu bir kez meydana çektikten sonra çelebice tavrın sakıncası görülmeyebilir; dahası çelebice tavır belki de istenebilir bir şeydir; ancak davete icabeti sağlamak için küstahlık gerekecektir. çünkü özgürlüğün ve özeleştirinin de kendine göre bir küstahlığı varbulunmaktadır. Bu demektir ki, çelebice küstahlıkla özeleştirinin küstahlığı da birbirine meydan okuma tavrındadır. İki cambazı bir ipte oynatmaksa yazarın marifetine bağlı…
Onun büyüklüğü bu işin (iki cambazı bir ipte oynatma marifetinin) üstesinden gelmesiyle ortaya çıkar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.