Yamayasaya Devam !
12 Eylül ve 28 Şubat’ın gayri meşru tasarruflarının yargı önüne getirilmesinden sonra, eli yüzü düzgün bir anayasa hazırlama süreci tekrar gündeme geldi…
Mevcut Anayasa’nın ıslaha muhtaç bir anayasa olduğu açık ve nettir. Önemli olan yeni anayasa yapmak değil, sağlıklı bir anayasa yapabilmektir. Anayasalar eski oldukları için değil, hatalı oldukları için ülke ihtiyaçlarını karşılayamazlar.
Kemalist sistemin gücünü aldığı içinde sosyolojik olarak birçok saçmalığı, anlamsızlığı barındıran, bu memleketin sosyolojik kodlarının tamamına yakınını ıskalamış bir ana yapının rafa kaldırılması şart oldu…
Şart oldu olmasına da…
Anayasa değişikliği sürecinde gömleğin ilk düğmeleri yanlış iliklendi. Hani gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince diğerleri de yanlış gider ya… Aynen öyle oldu.
Önce müstakbel anayasa ile alakalı muazzam bir mit ve beklenti oluştu. Memleketin en asli ‘siyasi’ meselesi ve hakiki sorunu haline geldi bu yeni anayasa yapmak işi. Müstakbel anayasa beklentisi herkesin iki dudağı arasında bütün sorunları çözecek bir anahtar, demokrasinin kapısını aralayacak yeni bir ışık halini aldı adeta…
Sonra TBMM’de temsil hakkı elde eden partiler arasında bir “Uzlaşma Komisyonu” kuruldu. Ciddi beklentiler oluşturduysa da ciddi endişeler ve imkânsızlıkların sıralandığı bir dizi soru işaretlerini de kafalarda doğurdu. Sanki bu ülkede anayasa değişikliğini zora sokacak ne yapalım diye düşünen bir grup insan bir araya gelmiş, sürecin güdük kalması sağlanmış! Dedirtti.
Komisyonun çalışma ilkeleri tam bir ülkeye şenlik! Bir siyasi parti Komisyon’a katılmayı reddeder ve “ben bu işte yokum” derse “Uzlaşma Komisyonu” dağılmış oluyor. Bir parti üç oturuma gelmezse, komisyon faaliyetlerine son veriyor. Bir başka saçmalıkta, şayet Uzlaşma Komisyon’da bir anayasa metni oluşursa, bu metin, Meclis Anayasa Komisyonu’nda ve Genel Kurul’da değiştirilemeyecek ilkesi… Son sözü söylemeye hukuken de, siyaseten de hakkı olan Meclis Genel Kurulu devre dışı tutuluyor! Birde komisyon üyesi dört partinin “oybirliği şartı” ile karar alabilme ilkesi var ki, Ergun Özbudun hocanın dediği gibi sanki bu komisyon anayasa yapmamak için bir araya gelmiş… Bugün komisyon üyesi dört partinin oybirliği sağlayamayacağı pek çok sorun ortada iken “oybirliği” şartı, o komisyondan bir metin çıkarılamayacağının alametidir…
Anayasa değişikliği süreci ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu ile alakalı ilginç bir tespiti de Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici yaptı. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu müsamere sınıfına benzeten Destici, “siyasi partiler kanunu” ve “seçim kanununa” atıf ile komisyon üyesi partilerin bu iki yasayı değiştiremeyeceklerini ifade ederek; “konumlarını ve ayrıcalıklarını kaybetmek istemeyen bu siyasi partilerden yeni bir anayasa çıkmaz!” diyerek hükmünü kamuoyu ile paylaştı…
Sayın Destici bu konuda hüküm verirken kendisine isabetli bir samimiyet testi alanı seçmiş. Başta iktidar partisi olmak üzere mecliste temsil edilen partilerin; “gerçekten” sivil, “gerçekten” demokratik bir anayasa değişikliği ile alakalı samimi olup olmadığının iki önemli göstergesi olacaktır. Birisi “siyasal partiler kanunu” diğeri ise “seçim kanunu” ile alakalı yapılması gerekli düzenlemelerdir. Siyasi partiler kanunu, siyasetin finansmanı ve seçim kanunu, tüm siyasi partilerin özellikle mecliste temsil hakkına sahip siyasi partilerin yumuşak karnı. Bu noktalarda; “istikrar” tezi ile “adalet” tezi uygun bir şekilde mezcedilip bir değişiklik yapılmazsa, inanın diğer konularda ciddi beklentiler içine girmesin hiç kimse…
Eğer farklı bir amaca ve niyete hizmet eden bir strateji değilse Anayasa Uzlaşma komisyonu yol ve yöntemi ile bu işlere başlanmamalıydı.
Yeni anayasa meclis çatısı altında, geniş katılımlı ( meclis dâhili ve harici partilerden birer temsilci, üniversite ve akredite edilecek STK’lardan istenecek birer temsilciden oluşan) geniş bir komisyon tarafından taslak metin hazırlamak suretiyle çalıştırılmalıydı. “Geçici” bu “komisyon” ya da “şûra” sadece bu işle mükellef olmalıydı. Süre olarak da 1 ya da 1,5 sene verilmeliydi. Ortaya çoğunluğun kararıyla çıkacak taslak metin, meclis onayı ile referanduma sunulmalıydı.
Başta dedik ya, gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklendi. Sona gelince fark edildi! Şimdi teker teker açılıp bütün düğmelerin yeniden ilikleneceği bir zahmete girişileceğini düşünmüyorum.
Bu süreci gri bir şekilde geçiştiren hükümet, kanunlar düzeyinde anlamlı iyileştirmeler yaparak ve Türkiye’yi bugünkünden daha özgür hale getirmeye devam edecek! “Anayasa komisyonu güdük kaldı ama harika bir data hazırladık. Türkiye’nin tüm unsurları “nasıl bir anayasa istediklerini” komisyona iletti.” Denilecek…
Henüz uzlaşma ve ileri demokrasi şartlarımız olgunlaşmadığı konusunda tartışma alanı yaratılacak. “Siyaset, mümkün olanın gerçekleştirilmesi sanatıdır şimdilik mümkün olabilen üzerinde yoğunlaşalım. Hiç yoktan iyidir.” Denilecek…
Hülasa;
Bugüne dek, en son 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumunda olanıyla birlikte, câri 82 anayasasının zaten yarısı değiştirildi… Tamamına bir şey kalmadı. Anlayacağınız yamalara devam!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.