M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Yeni Anayasa’da Tercih Sorunu

Yeni Anayasa’da Tercih Sorunu

Özgürlük başta, tüm insanların temel ihtiyaçları vardır.

Bunların arasında; yiyecek, giyecek, barınma da vardır.

Bu ihtiyaçları temin etmekse her insanın tabii hakkıdır.

Üstelik bu hak, dinin de devletin de kabul ettiği bir realitedir.

***

İnsan bu hakkı kullanırken elbette sorumsuz davranamaz.

İhtiyaçlar; temiz, helal ve kullanılabilir olmalıdır.

Çünkü bunların hepsinden hesaba çekilecektir.

Mesela yediklerinin helal olması, kazancının da helal olmasını gerektirir.

Çünkü, haram kazançla elde edilen gıdalar, mideye de haram olarak girer.

Pek tabiidir ki, giyilen elbise de haram olur, oturulan ev de…

Haramla sağlanan bu dünya geçimliğinin, bir de ahiret tarafı var!..

Laik filozoflar ahiretten söz etmeksizin buna “vicdan” adını veriyorlar.

Çünkü, onlar; insan vicdanı böyle haksız bir tasarrufu kabul etmez, diyorlar.

Haram-Helal ölçüsü olmayınca böyle söylüyorlar.

Oysa vicdan, asla dini yerini tutmaz, tutamaz.

Zira, vicdan’da yaptırım yoktur, Din’de ise yaptırım var.

***

İslamî düzenlerde yaptırımın hem dünyaya bakan yönü, hem de ahirete bakan yönü vardır.

Dünya’da elde edilen haram kazançlar veya haksız iktisaplar, vicdanlara terk edilemez.

Çünkü burada başkalarının hakkını “gasp” vardır.

Bu da en hafif tabiriyle “kul hakkı”nı girer.

Başkalarının hakkının yenmesine göz yuman bir din düşünülebilir mi?

Bunun mutlaka bir yaptırımının olması gerekir.

İşte, bu yaptırımlara “mücazat” veya “cezaî müeyyideler” diyoruz.

Kendilerini laik olarak tanımlayan medeni devletler, bu yaptırımlar için “vicdan” yeterli olmayınca kanunlar düzenleniyorlar.

Lakin, bu yaptırımları düzenleyenler, yine insanlar oluyor.

Akılla sınırla, sadece bilgi ve tecrübeye dayalı ve nisyan ile mâlül bir insan!

Kaynak insan olunca, eksik ve kusurlar da kaçınılmaz oluyor.

İslamî düzende ise, bu yaptırımların kaynağı “vahiy”dir.

Kaynak vahiy olunca, insanı yaratan yüce Allah, elbette kullarına en mükemmel düzenlemeyi yapacaktır ve yapmıştır.

Çünkü insanı en iyi tanıyan ve onun maddi-manevi ihtiyaçlarını en iyi bilen Allah’tır.

***

Yeni Anayasa yapım sürecinde bakalım bu gerçek nasıl değerlendirilecek?

Daha çıktığı ilk gün değişmeye mahkûm olan beşeri düzenlemelere mi itibar edilecek, yoksa ilahi kaynaktan ilhamını alan eskimeyen yeni düzenlemelere mi teveccüh gösterilecek?

Zira, Vahiy kaynaklı İlahî prensipleri dikkate almadan yapılan beşerî sistemler binlerce kere değişirken, bindörtyüz küsur senedir değişmeyen ve her geçen asır daha da tazelenip yenilenen ilahî sistem bütün canlılığı ile ortada istifade edilmeyi bekliyor.

Ne doğuda ne batıda, ne kuzeyde ne güneyde, sadece akla ve bilgiye dayalı beşeri sistemler insanlara huzur, güven ve mutluluk sağlayamadı.

Aklı ve bilgiyi vahiy ekseninde kullanarak oluşturulacak bir sistemin, insanlığa gerçek mutluluğu sağlayacağına şüphe yoktur.

***

O zaman tüm insanlık, en temel ihtiyaçlarını o sistemin oluşturacağı güven ortamında temin edebildiği gibi, inanç ve yaşama özgürlüğünün tadına da varmış olacaktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi