Cemal Nar

Cemal Nar

“Şeriat İslam mı?” 6

“Şeriat İslam mı?” 6

Biraz derinden bakarsak “İslam Dini” ile “İslam Şeriatı” arasındaki şu farklılığı da görürüz; “İslam Dini” bütün bir ilahi kanunlar iken, “şeriat” özellikle uygulamaya ait olan kanunlardır.

Bilindiği gibi “İslam Dini” Hz. Âdem’in (as) Peygamberliği ile başlar, Hz. Muhammed’in (sav) Risâlet’i ile kemale ererek nihaî şeklini alır. Bu, Allah Teâlâ’nın katında geçerli olan biricik dindir.

Bu süreç içinde dahi İslam Dininin iman ve ahlak esasları değişmez. İbadetler bölümü ise zaman içinde kısmen değişen ilahi özellikler taşır. Yani Hz. Âdem’in (as) Peygamberliğinden beri namaz, oruç, zekât, zikrullah vs. ibadetler vardır. Ama mesela namazın rekât sayısı, kılınma şekil ve mekânı, orucun tutulma vakit ve keyfiyetleri gibi ve benzeri bazı durumlar, tarih içinde kısmi değişiklikler geçirmiştir.

Şeriata gelince, ondan maksat insanların bireysel ve toplumsal hayatlarındaki ihtiyaçlarını görerek ve sorunlarını çözerek yaşamalarını kolaylaştırmak ve mutlu etmektir. Hal böyle olunca, zaman içinde insanların ilim, sanat, teknik, teşkilat, yönetim, medeniyet ve kültür seviyelerine göre, dinin şeriat kısmının tarih boyunca değişmesi, yenilenmesi ve gelişmesi hem makul, hem tabii, hem gerekli hem de vakidir. Öyle ise şeriat, dinin en çok değişen ve yenilenen kısmıdır diyebiliriz.

Bütün bu değişim ve yenilenmeler ile İslam Dini son şeklini almış, bu nimet böylece tamamlanmış ve en mükemmel, olgun halini almıştır.

Bir de şunu bilmek gerekir ki, İslam’da doğrudan doğruya Kur'an ve Sünnetin açıkça beyan ettiği hükümler vardır. Bunlara, özel ifadesiyle "münzel şeriat" denir. Yani bunlar “doğrudan Allah'ın indirdiği” şeriattır. Bunlar değişmez, kesin ve bağlayıcıdırlar. Bunların inkârı, alaya alınması, faydasız bulunması, çirkin görülmesi insanı dinden çıkarır, kâfir eder.

Bir de, Kur'an ve Sünnetteki hükümlerden kıyas ve içtihat yolu ile İslam âlimlerinin çıkardığı şeriat, yani ilahî kanunlar vardır. Kur'an ve sünnete dayandıkları için bu kanunlara da "müevvel şeriat" denir. Yani, tevil edilmiş, yorumlanmış şeriat demektir. Bu şeriata uymak da vaciptir.

İşte bu "müevvel şeriat" sayesinde müçtehitlerimiz, yani içtihada ehil İslam Hukukçuları, yeni çıkan bütün meseleleri halletmek için, Kur’an-ı Kerîm’in ve Sünnet-i Seniyye’nin naslarından, fıkıh usulü ilminde bildirilen belli kaide ve kurallar göre yeni hüküm, kanun, yasa çıkarırlar. Böylece İslam’da yasama sürekli faaldir. Çağın ihtiyaçlarını karşılamaya ve her sorunu çözmeye muktediridir. Dolayısıyla şeriata “çağ dışı” veya “orta çağın karanlığı” veya “donuk, dogma” demek, “insanlığın ihtiyacına cevap veremez” demek, iki kat cahilliktir.

Sonuç itibariyle “Şeriat İslam mıdır?” sorusuna, “evet, Şeriat İslam’dır” denebilir. Öyle ise buna göre şeriata karşı çıkmak, onu alaya almak, aşağılamak, hakaret etmek, ona inandığı ve onu yaşadığı için birisini alaya almak, aşağılamak, hakaret etmek, insanı kesinlikle dinden çıkarır, küfre düşürür. Bunu böyle iman edip kabullenmemek de insanı mürtet eder, yani dinden çıkararak kâfir eder.

Bu ciddi meseleye devam edeceğiz inşallah.



Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi