BDP bir parti midir, Apoyu Koruma Derneği mi?
O terlik hâlâ piyasada mıdır, bilmiyorum... İlk çıktığı günlerde çok güzel bir reklâm sloganı bulmuşlardı... Her numaraya bir numara diyorlardı...
Yani, ayağınız kaç numara olursa olsun; o terlikte her numara vardı...
Nedendir bilmem;
Gündem yoğun olunca, o terliğin reklâm sloganı geliverdi aklıma...
O terlik firması, nasıl ki; Her numaraya bir numara diyerek, herkesin ihtiyacına cevap verebileceklerini deklâre etmiştir, ben de demek istiyorum ki; Her söze bir cevabımız vardır!
Gel de cevap verme!..
O kadar sığ konuşuyorlar, o kadar düşüncesizce konuşuyorlar ki, verdikleri açıkların farkında değiller.
ERDOĞAN DİYOR Kİ!
Buyrun, örneklere geçelim.
Başbakan Tayyip Erdoğan;
Pakistan ziyaretine katılan gazetelerin Ankara temsilcilerine yaptığı açıklamada demiş ki;
Biz siyasi müzakereyi yine yaparız... Muhatap BDPdir... Şartlar ne getirir bilinmez. Kesip atmamak lazım. Arada bir iplik şöyle duruyor... Hem, Biz muhatabız diye açıklama yaptılar. Hem de Biz silah bırakmayı tavsiye edemeyiz dediler.
Ne demektir bu?..
Demektir ki;
Bizim muhatabımız İmralı veya Kandil değil, BDPdir... Eğer Kürt hakları ile ilgili bir çözüm üzerinde konuşacaksak, masaya BDP ile oturur, onunla tartışırız!
Başbakanın böyle konuştuğu bir ülkede BDPye ne yapmak düşer?..
Hay hay, buyrun demek değil mi?..
Öyle ya;
Ortada bir Kürt sorunu varsa, bu sorun çözüm bekliyorsa, çözümün yolu da; terörle mücadele, siyasetle müzakereden geçiyorsa, müzakerenin adresi elbette BDPdir!..
BDPLİLER DİYOR Kİ!
Ama, BDPliler ne diyor?..
Sırf delil olsun diye yazıyorum... Önceki gün, yani 21 Mayısta saat 13.08de Anadolu Ajansından geçen haberde; BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldanın şu sözleri aktarılıyordu:
Başbakan, bizi töhmet altında bırakan söylemler içerisine giriyor... Siz, dağlardaki insanları kışkırtmak yerine onları dağdan indirmenin yolunu bulmalısınız, aramalısınız... Bunun yolu, siyasi uzantılarla müzakere olmamalı!.. Eğer bugün Türkiyede milyonlarca insan Öcalanı kendisine önder olarak ilan etmişse, bu gerçek mutlaka görülmelidir. Öcalanın yapacağı çağrı dağlardaki insanları etkileyecektir.
Hemen belirteyim; BDPli Pervin Buldanın bu sözleri sarfettiği yer Meclistir.
Başbakan diyor ki;
Muhatabımız BDPdir!
BDP de diyor ki;
Muhatap biz değiliz!..
Muhatap Öcalandır!
AHTAPONUN SİYASİ KOLU!
Peki niye muhatap olamazlarmış?..
Çünkü efendim;
BDP, siyasi uzantı imiş!..
Bunlar, uzantı olduğuna göre, demek ki, ipin ucu başkasının elindedir!.. Artık Kandil midir, İmralı mıdır, elbette bilemeyiz...
Ama, ipin ucu onların elindedir!..
BDP ise, siyasi uzantıdır!..
Bir başka ifadesiyle;
İpte oynatılan kukladır!..
Kuklacı ise; ya İmralıdaki Öcalandır ya da Kandildeki Karayılan!.. Ama, şurası kesin: BDP, onların oynattığı bir kukladır!..
Ya da şöyle söyleyelim:
PKK bir ahtapot ise, BDP de onun bir koludur, yani Pervin Buldanın ifadesiyle PKKnın siyasi uzantısıdır!..
BDP NİYE VAR?
Söyleyin Allah aşkına;
Pervin Buldanın sözlerinden çıkan anlam bu değil mi?..
Ne diyor Pervin Hanım?..
Dağlardaki insanları indirmenin yolunu bulmalı, aramalısınız... Ama bunun yolu siyasi uzantılarla müzakere olmamalıdır!
Mesaj gayet açık değil mi?..
BDP, siyasi uzantıdır, dolayısıyla bizi muhatap almayın!
Şu hâle bakın;
Kürtlerin temsilcisi olduklarını söylerken aslan kesiliyorlar, ama muhatap olmaya gelince, süt dökmüş kedi mahcubiyeti içinde; Ben bilmez, Merkez bilir demeye başlıyorlar!..
Adama sorarlar;
Arkadaş, sen necisin?.. Madem Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia ediyorsun, o halde gel masaya otur!.. Adres olarak PKKyı gösteriyorsan, senin varlık sebebin ne?.. Kürtleri PKK mı temsil ediyor, BDP mi?!?
Dedim ya;
Tam devekuşu taktiği!..
Deve desen yük taşımaya yanaşmıyorlar, Kuş desen uçmayı reddediyorlar!..
Söyleyin Allah aşkına; nedir BDP?..
Siz KCKlı mısınız,
Yoksa BDPli mi?
BDPli iseniz; Bir zamanlar Ergenekonun yaptığını, şimdi PKK ve KCK yapıyor... KCK; Kürt çocuklarını öldürüyor, onların onurlarıyla oynuyor sözlerinden niye alınıyorsunuz?..
Yoook KCKlı iseniz;
Mecliste işiniz ne?
PKKnın veya KCKnın kuyruğuna basılınca, ses BDPnin ağzından çıktığına göre, demek ki aralarında bir bağlantı var!..
Aslında, o bağlantıyı aramaya da gerek yok... Çünkü, ortada Pervin Buldanın itirafı var:
Biz, siyasi uzantıyız!
BDP siyasi uzantı olunca, yani piyon veya kukla olunca, bu demektir ki; bir de sahip vardır, kuklacı vardır!..
Bana öyle geliyor ki; Pervin Buldanın asıl söylemek istediği şudur: Bizi boşverin!.. Bizi adam yerine koyup da masaya oturmaya filan kalkmayın!.. Bizden bir cacık olmaz!.. Siz gidin Öcalanı muhatap alın!
İyi de, adama sorarlar;
BDPnin misyonu ne?
Benzetmek gibi olmasın ama;
Hani, cami yaptırma ve yaşatma dernekleri vardır ya, BDPnin görevi de galiba böyle bir şey!..
Onlar da, Apoyu Yaptırma ve Yaşatma Derneği gibi çalışıyorlar!..
Ya da;
Apoyu Koruma Kollama Derneği!
Tek fonksiyonları bu!..
Merak ediyorum;
Kürt halkı BDPye mi oy veriyor, PKKya veya KCKya mı?..
Düşünmelerinde yarar var!..
Düşünsünler ki;
Seçimlerde uzantıya oy vermek yerine, gitsinler kuklaların sahiplerine oy versinler!..
ULUDERENİN ZAMANLAMASI!
Bu vesileyle, şu orostopolluğa da değinmeden geçmek istemiyorum.
Malûmlarınız olduğu üzre;
28 Aralık 2011 akşamı Uluderede bir facia yaşandı, 34 Kürt vatandaş F-16lardan atılan bombalarla öldürüldü...
Elbette acı duyduk,
Elbette gözyaşı döktük.
Üzerinde günlerce yazdık...
Bütün acılar gibi, Uludere faciası da bir süre tartışıldıktan sonra gündemden kalktı.
Ne zaman ki;
Türkiyenin ABDden Predator satın alması gündeme geldi, PKK hâmisi İsrailin ABDdeki uzantısı Wall Street Journal adlı gazete, malûm habere imza attı;
İstihbarat ABDden!
Wall Street Journalın bu haberi, yarayı kaşımaktan başka bir amaç taşımıyordu...
Yarayı kaşıdılar ve yeniden kanattılar!..
İyi de, niye bugünlerde?..
Niye 5-6 ay sonra?
Dedik ya; gerek Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özelin, gerek Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün ABD ziyaretlerinde, ABDden satın alınacak Predatorlar konusu gündeme gelecekti.
Daha fazla Predator demek, PKKnin daha fazla zayiatı demekti!..
O halde bu alışverişe taş konulmalı, yani PKKya kol-kanat gerilmeliydi!..
Uzun lâfın kısası;
O haberi, Predator satışını engellemek için yaptılar... Bazılarının zannettiği gibi, Yahudi gazetesinin amacı Türkiyede tartışmaları yeniden başlatmak değildi... Asıl amaç, ABD Senatosuna mesaj vermekti!..
Bakmayın, bizdeki dingillerin yeniden Uludereyi konuşmaya başlamasına!.. Tamam, Uluderede bir halt işlendi, yanlışlık sonucu 34 Kürt öldü ölmesine de, Başbakan Tayyip Erdoğanın; Uluderede hata da olabilir... Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık... Ama birileri istismar ediyor. Tazminatsa tazminat, resmi tazminatın da ötesinde ödedik. İlla terör örgütünün istediğini mi söyleyeceğiz? dediği gibi; hata yapıldığı açıklandıysa, tazminat ödendi ve özür dilendiyse, temcit pilâvı gibi sürekli Uludereyi gündeme getirmenin ne mânâsı var?..
Demek oluyor ki;
Kökten, uzantılara verilen talimat böyle: İstismar edin!
YA PKKNIN KATLETTİKLERİ?
Bu dallar, bu budaklar, yeni uzantılar; Uludereyi istedikleri kadar istismar etsinler etmesine de; hele bir cevap versinler;
Uluderede öldürülenler Kürttür de, Hakkari ve Doğubeyazıtta öldürülen imamlar Aziz Tan ile Ahmet Can, Yusuf Karaduman ve önceki gün gözüne ve ağzına kurşun sıkılarak öldürülen Mehmet Uzun, birer hırt mıdır?.. Hemen her gün verdiğimiz şehitleri zaten saymıyorum...
TSK uçaklarının öldürdüğü 34 Kürt herkesin dilindedir de, PKKnın katlettiği imamlar ile yine PKKnın katlettiği AK Parti Şırnak İl Başkan Yardımcısı Ali Kılınç hakkında niye hiç kimse konuşmaz, PKKya niye hiç kimse saldırmaz?!..
Yoksa PKK bir ahtapottur da, BDP ve kalemşörler birer kol veya uzantı mıdır?..
En başta dedim ya;
Her söze bir cevabımız var!
Acaba, şu yazdıklarıma uzantıların bir cevabı var mıdır?..
Buyursunlar cevap versinler!..
Ama, İmralıya sormadan!..
Dalokaya ödül, Erdoğana mektup!
Bildiğim kadarıyla, Ankaranın CHPli Belediye Başkanı Vedat Dalokayın hayatında çizdiği bir tek cami projesi vardır, o da Türkiyede yapılmamış, Pakistanda inşa edilmiştir...
Ve yine, bildiğim kadarıyla, Dalokay, bu projeden dolayı Pakistandan Ağa Han Mimarlık Ödülü almıştır!..
Siyasetin duayenlerinden Hasan Aksay ağabey, bugünkü manşetimizde de okuyacağınız gibi; bu cami projesi konusunda epey bilgi veriyor ama bir bölümünü herhalde hatırlayamadı.
Bildiğim kadarıyla; Dalokay, o cami projesini; hem çukur bir yer için çizmiş, hem de kubbesi basık olsun istemiş!.. Çukur bir yerde kubbesi basık bir cami olsun ki; Anıtkabirin ihtişamını gölgelemesin!..
Yani; anıtkabir görünsün de, cami görünmese de olur!..
O zamanki Cami Yaptırma Derneği bunu duyunca; projeyi bir kenara fırlatıp, inşaatı durduruyor ve bugünkü Kocatepe Camiini yaptırmaya başlıyor!..
Vedat Dalokay da, Pakistandaki Mason biraderleri vasıtasıyla, projesini Pakistana gönderiyor... Üstelik camiyi yaptırmakla kalmıyor, bir de Ağa Han Ödülü alıyor!..
O gün Dalokaya ödül veren Pakistanlı Masonlar önceki gün de Erdoğana mektup verip, Haberalı bırakın demişler, iyi mi?..