Ahmet Türk

Ahmet Türk

Devlet Koruduğu Müddetçe Mevcuttur!

Devlet Koruduğu Müddetçe Mevcuttur!

Kayseri’nin Pınarbaşı İlçesi’nde polis memuru Ahmet Geben’in şehit olduğu, 7’si polis 17 kişinin yaralandığı Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan intihar saldırısı sonrası “terör” yine en önemli gündem maddesi halini aldı.

Terörle alakalı mevzuumuza girmeden iki mühim noktaya değinmek istiyorum. Enteresan bir hafta sonu yaşadık.

Önce Uludere olayı ile alakalı İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in açıklamaları dolayısıyla hedef tahtasına oturtulduğunu gördük. Ak Parti’de ki başkalarının ellerine tutuşturduğu yol haritalarını itina ile takip eden açılımcı ve saçılımcı güvercinler! başta olmak üzere, refüze edilmeye çalışılan İdris Naim Şahin’i bu milletin kahir ekseriyeti destekliyor. Onun döneminde şer odağı, vampir sürüsü ve bölücü terör örgütü üyelerinin darbe üzerine darbe aldığı malumdur. Daha başarılı olması için daha ne lazım olduğunu çok merak ettiğim içişleri bakanına haksızlık yapılıyor. Bakan bey söyledikleriyle değerlendirilmemeli. Yaptıkları ile değerlendirildiğinde, bir önceki içişleri bakanlarına göre ne kadar başarılı olduğu ortaya çıkacaktır. Taraf gazetesi, kürtçü faşistlerin ve devşirilmiş bazı yazar-çizer takımı tarafından hedef gösterilmesi, kendisinin ne kadar doğru yolda olduğunu destekleyen sıradan argümanlardan sadece birisidir.

İkinci önemli gündem maddesi de Muhsin Yazıcıoğlu suikastı ile ilgili ortaya çıkan önemli belgeler ve iddialar… Dosyayı ve süreci yakından takip eden biri olarak ifade ediyorum, bu konuda önümüzdeki günlerde önemli gelişmeler olacak… Şu kadarını söyleyeyim: Türkiye’de siyasi cinayetler ve suikastlar arasında bu denli ciddi bir çalışma ile deşifre edilmeye başlanan, kamuoyunu bu konuyla alakalı soğutmaya çalışanlara rağmen “neyin ne olduğuna dair” geride bu kadar çok alamet bırakan vaka yok! Belgeli, spekülasyonsuz, komplo teorisiz ve ayakları yere basan detaylar ileride yazacağım müstakil bir yazının konusu olacak Allah dilerse...

Muhsin Başkan davası bürokratik ve askeri oligarşinin baskıları ve karartmalarından kurtulsun, sivil ve askeri bürokrasi içerindeki darbeci odaklara karşı yürütülen davalar kadar önemli bir dava halini alacaktır.

BBP içerisinde üç senelik soruşturma ve araştırma sürecinde; her türlü taşın altına el atan, maddi ve manevi her türlü külfeti yüklenen, zamanını enerjisini fikrini harcayan, araştırmaları soruşturmaları sırasında her türlü fiziki ve teknik takiplerle boğuşan, tehditlere aldırmayan, her türlü riski alan ve kınayanların kınamasına aldırmayan Sayın Mustafa Destici başkanlığında mütevazı ve samimi ekip var. Gelinen aşamada bu sürecin her yönünü araştıran bu ekibin çabaları ve onlara gelen bilgi-belgelerin fincancı katırlarını ürküttüğü açıktır.

Allah herkesin kalbini bilir ve emekleri boşa çıkarmaz. Herkesin bir hesabı olabilir ama Allah'ın hesabı hızlıdır. Biz biliyoruz ve inanıyoruz ki birileri tuzak kurarlarken Allah da karşılığını kurar. Allah tuzakların hayırlısını kurar. İnşallah Muhsin Başkan davası Türkiye ve tam bağımsızlık sevdalıları ile O’nu sevenleri mutmain edecek şekilde neticeye ulaşır…


Gelelim yine terör konusuna…

Terör bence bu ülkenin baş sorunudur. Bu her şehit sonrası baskın çıkan duygusal bir tespit değil. Yıllardır her şehit cenazesi ardından dillere pelesenk edilmiş “Terörle mücadelenin uzun soluklu ve sabır isteyen bir süreç” lafını lügatlerimizden çıkarmanın vakti gelmiştir. Artık aynı sahneleri yaşamaktan moral değerleri dibe vurmuş milletimizin tahammül ve sabır sınırları zorlanmaya başlamıştır. Milletimiz çözüm beklemektedir.

Bu zamana dek Terörizm ve terörist ile yeterli sürdürülebilir, kararlı bir mücadele programı uygulanmamıştır. Problem sadece can pahasına dağlarda mücadele eden kahraman Mehmetçiğin kucağına bırakılmıştır…

Türkiye “Elimde imkân olduğu halde neleri yapmıyorum ya da yapamıyorum?” sorusunu kendisine sormaya başlamaya başladı aslında… “Silahlar konuşurken müzakere ve masa başı çözümler netice vermez” gerçeği sadece Türkiye’de değil dünyada da tecrübeyle sabittir. Bir de mobil birliklerle yani profesyonel birliklerle ve tamamen paylaşıma kapalı güçlü bir istihbarat yapılanmasıyla alakalı çalışmalar ağır aksak gitse de olumlu çabalar var.

“Kılıç çeken kılıçla düşer” hikmetli Türk atasözünde ifade edildiği gibi, silaha başvuran her kim olursa olsun, kesinlikle silahla yok edilmelidir ki, hiç kimselerde, Türkiye’nin elinden zorla herhangi bir şey ve hele toprak alınabileceğine dair en ufak bir umut oluşmasın.

Devletin göstereceği bu kesin kararlı, tavizsiz, mutlak caydırıcı tavır olmadan diğer tedbirlerin hiçbirisi bir işe yaramayacağı gibi; tam aksine, bir bumerang şeklinde geriye teperek, “demek ki Türkiye’nin boğazını sıkınca elinden her şey alınabiliyormuş” gibi bir kışkırtıcı fikir de uyanabilir ve bu da her zaman için terörü besleyen kuvvetli bir damar demektir.

Bunun yanında, teröre destek veren iç finans kaynakları, uyuşturucu ve mafya tarzı örgütlenmeler de yok edilecek şekilde çökertilmelidir. Ayrıca, terörün dış kaynaklarına karşı ise, haricî destek ve finans sağlayan kaynaklar üzerinde, devletin kesin kararlı ve gerekirse “misli ile karşılık verme” politikası son derece etkili rol üstlenecektir.

Unutulmamalıdır ki “İnsan düşündüğü, devlet koruduğu müddetçe” mevcuttur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Türk Arşivi