27 Mayıs'ı lanetle ve nefretle andık
27 Mayıs manşetlerinin en güzelini, dün Haber Vaktim attı: 27 MAYISI LANETLE ANIYORUZ. Sevgili Fatihi tebrik ederim; milletin hislerine çok güzel tercüman olmuş.
Dün 27 Mayıs gece baskınının 52. yıldönümü idi. İlkokulun son 2 senesini (1966-1967) İnkılap İlkokulunda okumuş biri olarak, bildiğim bütün lânetli cümleleri kurarak ve rahmetli babama Fatihalar okuyarak geçirdim dünü.
Rahmetli babam, çok sıkı bir demokrattı ama onu kendilerine benzetmeye çalıştıklarından mı veya köyün en iyi okuyanı olduğundan mıdır nedir, 27 Mayısçılar, propaganda kitaplarını hep ona gönderirlerdi. Köydeki evimizde, darbeyi destekleyen 8-10 tane kitap vardı; fakat kitaplardaki darbeci fotoğraflarının hepsinin gözleri çıkarılmıştı
O kadar nefret vardı yani!...
Kendimi bildim bileli, hep 27 Mayıs muhalifi olmuşumdur.
1970lerde, darbenin tok sesli Kudretli Albayının siyasî hareketinde faaliyet gösterirken, neler çektiğimizi anlatamam. Gençtik
Heyecanlıydık
Bu milletin değerlerini savunuyorduk
Vatandaş da bizi seviyordu ama bir noktaya gelip 27 Mayıs sabahı radyodan duyduğumuz o ses
deyince, anlattığımız bütün mazeretler boşa gidiyordu.
***
27 Mayıs 1960, gerçekten lanetli bir gündür. O zaman orduya virüs bulaştı; o gün bu gündür, bu virüsü bir türlü temizleyemedik
Bu virüsü temizleyeceğiz diyerek iktidara gelenlerin 28 Şubatta, tepeden tırnağa virüsleştiğini gördük
Baktık o tür siyasilerle virüs temizlenmiyor, şimdi de tepeden tırnağa sisteme format atmaya çalışıyoruz. Allah bizlere, gelecek günleri, bu yepyeni formatla geçirmek nasip etsin.
***
Biz, ordunun darbeci olmayanını severiz
Darbeyi aklından bile geçirmeyenini, üniversiteli kızların kıyafetlerini kafaya takmayanını, üniversiteye girişte katsayı problemi çıkarmayanını, halkın değerlerine düşman olmayanını, Çocuklar ilâhî söyledi diye, gece yarısı e-muhtıra vermeyenini severiz. Biz ordumuzu ülke savunmasındaki başarısıyla, PKK ile mücadeledeki performansıyla ve kışlasında verdiği kaliteli eğitimiyle severiz. Yoksa, orduyla bir alıp veremediğimiz yok
Bizim derdimiz darbe virüsüyle ve bu güne kadar hiç düşmana çevrilmeyip hep halka çevrilmiş tank namlusuyla
***
Zaman zaman gençlerle sohbet ediyoruz
Bazen konu darbelere geliyor. 27 Mayıstan girip 27 Nisan e-muhtırasından çıkıyoruz. Gençler, gözlerini faltaşı gibi açıp dinliyorlar. Bu sohbetlerde şunu gördüm: Gençler, değil 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubatı bilmiyorlar; 27 Nisan 2007de ne olduğunun farkında değiller.
Darbe tarihleri, Türkiyenin son 52 yılı; yani yarım asrıdır. 92 yıllık devletin ömrünün yarısından fazlası demektir kısaca.
Okul müfredatlarında çarpıtılmış tarih okuya okuya beyinleri ve düşünme sistemleri çarpıtılan gençlere, bir de partizan cumhuriyetçi medyanın efsaneleri eklenince, 27 Mayıs ve diğer darbeler masal gibi geliyor. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkanın idamlarını, gençler Kanunî zamanında olup geçmiş bir olay zannediyorlar. 1961 ve 1982 Anayasalarının gökten zembille indiğini falan sanıyorlar. Darbe şakşakçısı gazetelerin yazdıklarına inanıp Silivriyi ziyaret eden ilk Genel Kurmay Başkanının İlker Başbuğ olduğunu zannediyorlar. Bu gençler, 27 Mayıs darbeci çetelerinin Yassıadaya gönderdiği Genel Kurmay Başkanı Rüştü Erdelhunun adını bile duymamışlar. Yassıadayı ise yaz tatili geçirilen bir sayfiye adası zannedip orada 3 insanın kanının bulunduğunu bilmiyorlar.
Gençlere, Türkiyenin son 52 yılını iyi anlatmak lazım
Lise tarih kitaplarında, bu darbeler, belgeleriyle ve isim isim yer almalıdır. Darbe zeminlerinin oluşması için döndürülen dolapları; kıyma makinasında gençleri kıyma yaptılar ajitasyonunu; Türkiye Halk Kurtuluş Ordusuna destek veren 9 Mart cuntacılarını; sokakların kan gölüne döndürülüp darbeye meşruiyet kazandırma gayreti güdenleri; 28 Şubat fişlemelerini; Batı Çalışma Grubunu; 27 Nisancıları teker teker anlatmak lazım gençlere.
Türkiyede darbeler tarihi ders kitaplarında yer almazsa, sağlanmaya başlanan demokratik ortam, yarın öbür gün ufacık bir fiske ile tuzla buz olur gider. Bu, birkaç kuşak sürecek olan bir zihniyet değişimi demektir. Kuşaklar değişip darbeci zihniyet berhava edilmedikçe, darbeci zihniyetin kökü beyinlerde kazınmadıkça, kimse Ohhh!... Rahatladık!... falan diyemez.
52. yıldır lânet ve nefretle andığımız 27 Mayıs darbesini, rövanşını almak dâhil, bütün yönleriyle ortadan kaldırmadıkça bu ülkeye rahat yoktur. Çünkü bu millet, 27 Mayısta çok büyük bir sendrom yaşamıştır. Millî iradenin bir gecede yok edilmesi; çok güvendiği ve Peygamber Ocağı dediği ordusunun süngüsünün kendisine döndüğünü görmesi, bu ordu milletin mâşeri vicdanında büyük bir sendroma yol açmış, o gün bu gündür bu yarayı unutamamıştır.
27 Mayıs, artık kapatılmış bir hesap olmalı, bizler de ikide birde lânet okuyan insanlar olmaktan kurtulmalı, hayırlı şeyler için yazıp konuşmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.