Üniversitede Derin Sol tehlikesi!..
Gazi Üniversitesinin derin sol yönetiminde olduğu günlere dair vesikalar elimde...
Ben de vesikalarda anlatılanlara birebir şahitlik ettim..
Neydi o günlerin gerçekleri:
1-Müthiş bir Ergenekon terörü... PKK karşıtlarına göz açtırılmayacak... Birinci tehlike İslam, ikincisi Milliyetçilik!..
2-Bu iki tehlikeli (!) kavramdan herhangi biri ile alâkası tespit edilenlerin, okuldan mezun olamamaları, yüksek lisansı tamamlayamamaları, doktorluklarını, doçentliklerini, profesörlüklerini alamamaları için her türlü yola başvurulacak...
3-Bu kesimlere mensup olanlar her vesileyle tahkir edilecek; doçentlik imtihanlarında, Hangi liseden mezunsunuz, gidecek başka okul bulamadınız mı? yollu sorular yöneltilecek... (Evet, evet özellikle İmam Hatip çıkışlı ise doçent, mutlaka bu türden sorgulamaya muhatap oluyordu, canlı örneklerimiz var!..)
4-Üniversitede taşlar bağlanacak, köpekler serbest bırakılacak!..
5-Gazi Üniversitesi Anadoludan kopartılacak... Okulun her köşesine, eşcinseller, feministler hakim olacak... (Evet, evet, bu kadronun en ağır toplarından bir dekan, eşcinsel ilişki halinde yakalandığında Ay ne var bunda, herkesin cinsel tercihine saygı duyun yollu açıklamalarda bulunmuştu!)
6-Üniversiteden bilim kovulacak, terörden, sapıklıktan yana ne varsa buyur edilecek. (Zerre abartma yok, Gazi İletişime bakın; Milliyetçilerin öğrencilere sağladığı ne kadar pratik imkanı varsa neredeyse ortadan kaldırdı derin sol; gazete, radyo, ne varsa... O günlerde ortadan kaldırılanlar, şimdi şimdi yeniden kuruluyor... Prof. Dr. Nurettin Güz, şimdilerde kendisinin kurduğu ve başkalarının yok ettiklerini yeniden inşa için uğraşıyor!.. Bu memlekette derin sol yıkar, sağ yapar... Yine de solun borusu öter!.. Gazi İletişimde derin sol hâlâ etkin!..)
Evet, bir bölümünü saydım...
Gazi Üniversitesi, derin solun eline geçti bir ara...
Ahmet Necdet Sezer dönemiydi; o kara dönemde Derin Sol ne kadar Milliyetçi varsa canından bezdirdi.
Sonra...
İyi kötü bir değişim oldu; Gazi üç aşağı beş yukarı önceki haline döndü...
Ancak; Derin Solun açtığı yaralar henüz kapanmadı.
Üniversite, o dönemlerden kalma bir çekişmeyi yaşıyor...
Şimdilerde bir rektörlük yarışı var; bir dolu aday çıktı...
Biri, Ahmet Necdet Sezer ekibinden; derin sola mensup, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında demediğini bırakmamışlardan...
Bugünkü rektörü örtülülere müsamaha gösterdiği için eleştirirdi sık sık...
Bugünlerde rektörlüğe aday olduğundan fazla renk vermemeye çalışıyor...
Ve tıpkı Kemal Kılıçdaroğlu gibi, Ben de Dine Saygılıyım Anacım! takılıyor...
Bu sahasında tek; yani Derin Solun tek adayı...
Öbür tarafa gelince, Allah akıl fikir versin; Milliyetçilik çerçevesinde toplayabileceğimiz 8, 9 aday var...
Düşünceleri eş, inançları eş ama yolları ayrı...
Bir araya gelip de anlaşamıyorlar maalesef; güç birliği yapamıyorlar ve bu tavırları ile derin sol adayının aradan sıyrılarak birinciliğe yerleşmesine fırsat tanıyorlar...
Ben biraz inceledim; etkinliklere gittim, geldim...
Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Derviş Yılmazın şansı, aynı dünya görüşünü paylaşan diğer adaylardan daha fazla...
Bilemiyorum; üniversite camiasının kendine göre incelikleri var, bu dar çerçevenin bize görünen yüzü ile içeriği farklı olabilir...
Ben, dışarıdan baktığımda, Derviş Yılmaz Hocayı önde görüyorum...
En iyi projeler de sanki onda...
Dekanlık dönemi çok başarılı, alanında kendisini fazlasıyla kanıtlamış, ikili ilişkileri iyi, çalışkan, dost canlısı bir Hoca...
Kim önde meselesi tartışılabilir ama, yönetimi Derin Sola kaptırmamanın önemi tartışılamaz...
Derin solun olduğu yerde bilim yoktur.
Özgürlük yoktur.
İnsanlık yoktur!..
Saygıdeğer Hocalarım;
Buradan size sesleniyorum;
Lütfen bölünmeye son veriniz...
Bilim, özgürlük ve değer karşıtı derin solun ekmeğine yağ sürmeyiniz!..