Hangi Yargı iyi Hangi Yargı Kötü?
Bu sorunun cevabı bellidir. Yasalar içinde kalan, hukukun üstünlüğünü gözeten, zaman ve zemine göre takdir hakkını yerinde kullanarak verdiği kararlarla halkın yüreğine su serpen ve adaleti koruyan yargı iyidir.
Tam tersi, yasaları yerinde uygulamayan, zaman ve zemine göre keyfi davranan, kişi ve zümrelere göre kararlar veren, kendi ilke ve ideolojisini, dünya görüşünü yargıya yansıtan, adalet duygusunu öldüren yargı kötüdür.
Normalde olması gereken budur. Sanırım hukuk fakültelerinde iyi ve kötü yargının bütün özellikleri enine boyuna okutulmuş ve hukuk metodolojisi öğretilmiştir. Bu açıdan yargıca bunları hatırlatmak, tereciye tere satmaktır. Bundan sonrası yargıcın iyi ya da kötülüğüne kalmıştır. Bunun ölçüsü, öğrendiklerini yerli yerinde kullanmasından geçer.
ölçülere sadık bir yargıya herkes saygı duyar. ölçüsüz yargıya kimse saygı duymaz.
Bu formatı bilmeyen aydın olabilir mi? Olsa bir değer ifade eder mi?
Bu açıdan olaylara ve kişilere baktığımızda şaşırmamak elde değil.
Mesela Baykal’a bakıyoruz, onunla koşan medyaya bakıyoruz, AKP yi kapatma davasında olsun, Anayasa Değişikliklerinde Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarında olsun, yargıyı yere göğe sığdıramıyorlar. İtiraz edenlere, “sakın ha, sakın ha,” diyerek gözdağı veriyor, “yargıya saygı duy!” diye emrediyorlar.
İyi, duyalım bari.
Ama bir gün sonra yargı “soruşturma” yaparken bazı isimleri gözaltına alma gereği duyuyor. Bu sefer aynı ekip başlıyor bağırmaya: “Böyle yargı olmaz. Ne oluyoruz? Adamlar neyle suçlandıklarını bile bilmiyorlar? Korku imparatorluğu kuruyorlar. Herkes sabaha nasıl çıkacağını bilmiyor. Yargı baskı altında. Rejim elden gidiyor. İntikam mı alınıyor? Kılıçlar çekildi. Herkes ayağını denk alsın”…
Durun hele yahu, ne kılıcı, ne denk alması, ne rejimi, ne korkusu, ne intikamı?
Demek ki yargı lehimize karar verirse iyi, aleyhimize karar verirse, kötü. Olmaz böyle bir şey!
Hadi tarafsız olalım; bunda yargının da alacağı dersler vardır, böyle söyleyenler kadar.
Aklım şunu da almıyor; bu gözaltlıları yürütme mi yapıyor, yani savcılara emrediyor da onlar mı aldırıyor?
Değilse, bu işi re’sen savcılar yapıyorsa, yargı kendisi gerek görüyor da yapıyorsa, Baykal ve yandaşları neden yürütmeyi, daha açıkçası AKP yi suçlanıyor?
“Gelinine bir şey diyemeyen, kızına mı bağırıyor?” “Eşeğini dövemeyen, semerini mi döğüyor?”
İyi vallahi, yargıya kız, AKP yi suçla. Askere kız, AKP yi suçla. Petrole kız, AKP yi suçla. Seçimi kaybet, AKP yi suçla. Adam örgüt kursun, darbe planlasın ve eyleme geçsin, AKP yi suçla.
AKP şamar oğlanı nasıl olsa…
Baykal ve kesimi gözaltıları suçluyorlar.
Neden?
“Bunlar saygın kişilermiş.”
Herkes saygındır yahu. Herkes insandır. Herkes eşit vatandaştır.
Sahi bu hassasiyetiniz, başbakan ve bakanlar, hatta cumhurbaşkanı mahkemeye verilirken nerdeydi? Evet, nerdeydi? O zaman kıs kıs gülüyordunuz değil mi?
Lafa bak; “Böyle mi götürülmeliydiler? Davet etselerdi mahkemeye gitmezler miydi?”
Giderlerdi, ama varsa bütün suç delillerini ve belgelerini yok ettikten sonra… İyi mi olurdu?
“Bunlar suç işlemez.”
Zaten kimse suç işledi demiyor ki. Sadece sanıktırlar. Mahkeme kararı olmadan kimse suçlanamaz.
Bekle gör; ya işlemişlerse? Bir ihtimal da olsa olamaz mı? Sen nasıl ele bu kadar kefil olabilirsin ki?
Bak işte medyaya sızmaya başladı. Şu iddialar ne kadar korkunç: “Ergenekon terör örgütünün şifreleri çözülüyor. "Büyük abi" konumundaki emekli Orgeneral Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'un gizli çalışma ofislerinden çıkan belgeler deşifre edilmeye başlandı. örgütün 5 kademeli bir darbe planını adım adım uygulamaya koydukları iddia edildi.
İlkönce sansasyonel cinayetler işletmeyi planlayan örgütün, 7 Temmuz günü de 40 ayrı ilde ayaklanma çıkartmayı planladıkları ve askeri darbe için zemin hazırlamaya çalıştıkları öğrenildi. İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde yürütülen Ergenekon soruşturmasında 3'ü emekli paşa 21 zanlının sorgulaması sürüyor. Polis, Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'un orduevlerinde oluşturdukları çalışma ofislerinde ele geçirdiği kozmik belgeleri inceliyor. Yapılan incelemelerde hazırlanmak istenen darbe planları ortaya çıktı.
Bu yapılanmanın, 'Büyük abileri' konumundaki, emekli Orgeneral Şener Eruygur ile Hurşit Tolon'un çalışma ofisinde ele geçirilen belgeler ve bazı telefon kayıtlarının ardından polis bu yapılanmanın adım adım uygulamaya soktuğu darbe planını deşifre etmeyi başardı.”
Diyelim bunların hepsi iddia. Ama ciddi iddia. bırakın araştırılsın. Yoksa, aklanırlar işte. Ya varsa?
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, yaptığı açıklamada Sinan Aygün’ün gözaltına alınmasını ve gözaltıların şeklini sert bir dille eleştirdi. Hisarcıklıoğlu, “Böyle bir muameleyi kınıyoruz” dedi.
Hisarcıklıoğlu’nun bu patavatsızlığına ne demeli şimdi? Aygün’ün özelliği ne? Patron olması mı? Evindeki kasaların birinin 3 milyon Euro, diğerinin altınla dolu olması mı? Hukukta bir şey ifade eder mi bu?
Hem ne olmuş ki? Dövme mi var, sövme mi var, hakaret mi var?
“Ya suçluysa” diye hiç mi aklınıza gelmiyor? Bekleyelim görelim. Dünyanın binbir türlü hali var. Herkes sevdiği için aynı şeyleri söylerse, adalet nasıl çalışır? İddiaların üstüne gidilmezse, gerçekler nasıl gün yüzüne çıkar?
Şu çağa gelmişiz, hala ilkeli olamıyor, ilkellikten vazgeçmiyoruz. Zengin, eşraf, patron, üst düzey bürokrat veya yöneticilerden birisi suç işlerse görmezlikten gel, ama fakir fukara, yoksul halktan birisi suç işlerse tepesine bin…
Nerde adalet? Nerde ahlak ve fazilet? Nerde insanlık?
çok ayıp, çok!
“Kızım Fatıma da suç işlese, cezasını veririm” diyen Hazret-i Peygamberi hiç mi örnek almazsınız siz?
Almazsanız, ilkellikten de, utançtan da kurtulamazsınız işte böyle.