Feyzullah Birışık

Feyzullah Birışık

3 taşla Cehennemin Kapısını Aralayanlar

3 taşla Cehennemin Kapısını Aralayanlar

Eşhedu en La ilahe illallah ve Eşhedu enne muhammeden abduhu ve resuluhu diyen her bir insan İslam dairesine girmiş olur. İslam dairesinin bir tek giriş kapısı ve birçok çıkış kapısı vardır. O kapıdan içeri giren herkese üç dosya uzatılır:

1- Peygambere itaat edeceksin.( Kur’an ve sünnet)
2- Peygamberden öğrendiğini tebliğ edeceksin.
3- Peygamberden öğrendiğin dinini savunacaksın…( Dil, mal ve canla cihad)

Yapacağımız bütün ibadetleri peygamberimizin hayatında bulabiliriz… Böyle bir kolaylık verilmiş bizlere… Allah’a hamdolsun…

2.madde gereği öğrendiklerimizi yaşayıp en yakınlarımızdan başlayarak bütün insanlara ulaştırmakla da yükümlüyüz…

3.maddemizin bir özelliği var, o da şu: Tebliğe muhtaç insanlar bazen cehaletin karanlığında gecelemek istediklerinden Müslümanlar tarafından rahatsız edilmek istemezler… Nerede bir Müslüman görseler dinlerinden vazgeçirip kendi dinlerine girmeleri için gece gündüz çalışırlar…

Müslümanlara cesaret veren, izzet veren, basiret ve feraset veren en büyük silahın Kur’an ve sünnet olduğunu çok iyi tespit etmişlerdir… Müslümanların ellerindeki bu iki silahın takıntıya uğramadan kullanılmasına vesile olan ilim adamlarımızın varlığını 3.silah olarak algıladılar… Haliyle şöyle bir tabloyla karşılaştılar:

En arkada Kur’an, hemen önünde sahih hadisler, sahih hadislerin önünde ise her devrin yüzlerce âlimleri… âlimlerin cesedini çiğnemeden Kur’an’a ulaşmalarının zor olacağını bilmeyecek kadar aptal olmayan kâfirler işe âlimlerin ilimlerine gölge düşürerek ya da âlimde olan akıl sende de var diyerek âlimleri flulaştırmaya çalıştılar… Maalesef iki kitap okuyup kendini bir şey zanneden Müslümanlar! Kâfirlerin oyununa geldiler…

Allah belasını versin! Dediğim profesörün biri çıkıyor ekrana ve milyonların gözünün içine bakarak: ‘Evinizdeki ilmihalleri yakın atın! Kur’an size yeter’ diyor… Milyonlarca insana o gün müfessir olmaları teklifinde bulunuluyor… Sonuç: Yüzlerce cilt kitaplar yazan âlimlerimiz devre dışı…

Kurân ve sahih hadislerimizin muhafızlığını yapan ve insanlara yol gösterici olan âlimler engeli aşılınca sahih hadislerle karşılaştılar… Bir anlık empati yaparak kendimizi (Allah muhafaza) kafirlerin yerine koyup plan, proje hazırlayalım… Hedefimiz Kur’anın önünde duran hadisleri Müslümanların gündeminden düşürmek olsun. Nereden başlamamız gerekir sizce?

Sanırım en köklü çözüm Müslümanların gözünden hadislerin değerini düşürmek için onların güvenecekleri bir ağızdan hadislere şüphe tohumu atmak… O zaman ne yapılmalı? Müslüman! Bir profesör ve Müslüman! yazarlar yetiştirilmeli!... Beni kimya profesörüyle kandıramazlar… İlahiyat profesörüyle, belki! ( Bütün ilahiyatçıları kastetmiyorum. Kimlerden bahsettiğimi anladığınızı umuyorum.)

Bu şahısların, hadis ve kur’an ilminde uzman olduğunun ispat edilmesi için ekrana çıkmaları ve birçok tartışmacıları ilimleriyle alt etmeleri gerekirdi… Nitekim öyle de oldu… İzleyicilerin takdirlerini ve güvenlerini toplamaları için gerekliydi bunlar…
Araştırarak öğrenmekten aciz olan kahır çoğunluk dillerine bu âlimlerin! Adlarını almaya başladılar… Kâfirlerin planları başarıyla devam etti… Batılı kâfirler yetiştirdikleri âlimlere! Yeni bir plan sundular: ‘Ravilere şüphe tohumu atın, hadisler değer kaybeder’

Bu ravilerden ençok, Ebu Hureyre (r.a) nasibini aldı… Neymiş efendim, nasıl olur da peygamberimizin ev ahalisinden daha çok hadis rivayet edermiş…

Sana ne!!!

Seni ne ilgilendirir?

İslam dinine ravileri sorgulayarak girilmez!
önce iman edersin sonra da bu konunun uzmanlarına sorar öğrenirsin… Aklına ters gelen hükümler olabilir… Bu, o nassın sahihliğine gölge düşürmez! Unutmayalım ki nasslar, selim akla uygundur. Eğer hala akla ters geliyorsa aklınızı hizaya getirin der İslam…
Biz devam edelim senaryomuza;

Ravi engelinden sonra sıra akla ters gibi gözüken, ya da bir birlerine zıtmış gibi sanılan hadisleri cımbızlayıp insanların değerlendirmesine sunmak...

Kâfirlerin cımbızladığı onlarca hadisten sadece başlığımıza yazdığım hadisleri sizlerle paylaşmak istiyorum…

öncelikle 3 taş hadisini yazıp muhtemel senaryolar üzerinde duralım… Bir Müslüman olarak yapmam gereken şey, taharetle alakalı tüm hadisleri çıkarmak. Gerçekten de hazır suya rağmen 3 taşla mı taharet tavsiye edilmiş… Hemen bakalım:
Hz. Enes (r.a) anlatıyor: "Resulullah (a.s) def-i haceti için çıktığı zaman ben ve bizden (Ensardan bir gulam (oğlan), O'nu takip ederdik. Beraberimizde, istinca etmesi için su kabı olurdu."
Buhari, Vudü 16, 15, 17, 56, Salât 93; Müslim, Tahâret 70, (271); Ebu Dâvud, Tahâret 23, (43); Nesâi, Tahâret 41, (1, 42).
Cabir (r.a) anlatıyor: Ben Resûlullah (a.s) ile birlikte idim. Helâya gitti ve def-i hacette bulundu sonra: "Ey Cabir suyu getir!" diye ferman etti. Ben de suyu götürdüm, eliyle istinca etti. Sonra elini yere sürttü."
Nesai, Taharet 43, (1, 45); İbn-i Mace, Taharet 29, (358).
Şimdi de 3 taş hadisine bakalım:
Hz. Aişe (r.anh) anlatıyor: "Resulullah (a.s) buyurdular ki: "Biriniz helâya giderken beraberinde üç tane de taş götürüp onlarla temizliğini yapsın. Bunlar ona yeterlidir."
Ebu Dâvud, Tahâret 21, (40); Nesâi, Tahâret 40, (1, 41, 42)
Taharet için suyun kullanıldığını anlatan bu hadisler neden görmezlikten geliniyor?
Ben kâfir olsaydım suyla taharet edilen hadisleri görmezden gelir, her defasında hadisleri savunanlara ısıtıp ısıtıp sunardım.

Hac ya da umreye gidenlere sorun bakalım Mekke ve Medine sokaklarında bir tane taşa rastlıyorlar mı? (Şeytan taşlamalarında kullanılan taşlar özel getiriliyor hatırlatalım.) Her tarafı çöl olan bir yerde sıkıştığınızı düşünün! Etrafınızda ne bir ırmak ne de filanın hayrına yapılmış bir çeşme görürsünüz… Yana yana taş arar durursunuz…

Taş bulma zorluğuna kolaylık getirilmesi amaçlı söylenmiş olabileceği neden düşünülmez? Bu insanlar bu hadisi okuduklarında kendi köyleri akıllarına geliyor da yüzlerce taş ve su varken sadece üç taşla sınırlandırıldıklarını mı sanıyorlar acaba? üç taş hadisini tekrar okusunlar, bakalım üç taş sınırı mı var?

Peygamberimiz (a.s): ‘… Bunlar onlara yeterdir .’ derken taş sayısının artırılmasını istemediği mi anlaşılmalı? Neden, taşla temizlikte sayının en az üç olması gerektiği anlaşılmıyor?

Kendini Müslüman zanneden insanlar sadece kadın, evlat, zenginlik- fakirlik ve çeşitli musibetlerle imtihan olduğunu- olacağını zannediyor! Unuttukları bir imtihan sorusu daha var!

Aklı vahyin önüne geçirip geçirmeme sınavı!

İslam âlimlerimizden İmam Şatıbinin muhteşem görüşüne yer vermek istiyorum:
‘’ Şer’i meselelerde nakil ve aklın birbirini desteklemesi durumunda, nakil öne alınır ve metbu ( tabi olunan) kılınır; akıl ise geri alınır ve tabi kabul edilir. İnceleme ve neticeye varma sırasında akıl ancak naklin müsaadesi ölçüsünde katkıda bulunur. Delilleri:
Eğer aklın, naklin ötesine geçmesi caiz olursa, o zaman naklin akıl için belirlemiş olduğu sınırın bir anlamı kalmaz. Oysaki olması gereken naklin, akla bir sınır belirlemiş olmasıdır. Aklın, bu sınırı aşması caiz olunca, bu sınırın bir anlamı kalmaz. Bu durum ise şeraitte batıldır. Batıl bir neticeye götüren şey de batıldır.’(El Muvafakat. Cilt–1.sayfa 78. baskı tarihi: 1990. İz yayıncılık)
üç taş hadisi sadece bir numuneydi… Maalesef birçok insan, akıllarını vahyin önüne geçirerek küfre girmişler… Ama maalesef uyanmıyorlar…

‘ Ben şahsen kâfir olsaydım üç taş hadisini eleştirir ve bu eleştirimi herkesle paylaşırdım.!!!’ Demekten kendimi alamıyorum…

Yazımızın başındaki ilk üç maddeye sımsıkı sarılmamız duasıyla, Allah’a emanet olun…






Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Feyzullah Birışık Arşivi