Faruk Çakır

Faruk Çakır

Zalim, dur!

Zalim, dur!

Komşumuz Suriye’de yaşananlar, her insaf ehlini rahatsız eder hale geldi. Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü, ülkede ilk gösterilerin düzenlendiği geçen yılın (2011) Mart ayından bu güne kadar çoğunluğu Humus’ta olmak üzere 14 bini aşkın kişinin öldüğünü duyurdu.
Tabiî ki böyle ‘kavga’larda ‘kim haklı, kim haksız?’ tartışmasını yapmak neticeyi değiştirmiyor. Ortada bir hakikat var: Diplomatlar, devlet başkanları, ‘uzman’lar görüşmeler yaparak zaman kazanırken; masum insanlar da ölmeye devam ediyor. Yani, tam bir ‘çimenler ezilir’ hadisesi ile karşı karşıyayız.

Uluslar arası camia, Suriye’deki ‘kavga’yı sona erdirmek için “Annan Planı”nı devreye sokmuştu. Gelişmeler, planın başarılı olamadığını ortaya koyuyor. Belki yeni bir plan ortaya konulacak, ama o planın da derde çare olup olmayacağını şimdiden bilmek kolay değil. Elbette ki bu hadisede farklı ülkelerin, farklı grupların, farklı hedef ve planları olabilir. Bütün bu planlar akan kanı sona erdirmeyi hedefliyorsa ne âlâ, değilse hepsi çöpe gitsin! Bütün dünyanın ve belki de en başta İslâm ülkelerinin yapması gereken şey, masumların haklarını savunmak olmalı. Zalimlerin iyisi ve kötüsü olmaz. Zalim, zalimdir ve mümkün olan en kısa zamanda zulmün sona erdirilmesi gerekir. En kötüsü, Suriye’nin içine düştüğü bu kötü durum üzerinden maddî menfaat uman şebekelerin tavrıdır. Akbabalar gibi menfaat peşinde koşan bu şebekelerin ekmeğine de yağ sürmemek gerekir.
Peki ne yapmalı? Kişilerin ve ülkelerin menfaatlerinden önce, mazlumların haklarını, hukuklarını ve hayatlarını düşünmek lâzım. Akan kanı durdurmadan ne yapılabilir ki? Tabiî ki kanı durduracağız diye daha fazla kan da dökülmemeli. Günümüz ve asrımız, kılıçlardan önce ‘kalem’lerin konuştuğu zamandır. O halde her imkân ve fırsatı değerlendirerek akan kanı durdurmak için ‘konuşmak’ lâzım. İçeride ve dışarıda, kanı durdurmanın yollarını aramalı, ‘yetkililer’i bu yönde iknaya çalışmalıyız. Bunları yapmak elimizden gelmiyorsa, masumlar için samimane duâ etmeliyiz. “Duânın tesiri büyük” olduğuna göre, mutlaka bir yol bulunur, bir çare keşfedilir. Ne ‘zalim’ler arasında seçim yapmaya, ne de haksızlık karşısında susmaya hakkımız yok. Bütün zalimlere ‘dur’ demeli, onları durdurmak için elden geleni yapmalıyız.
Kâinatta ‘tesadüf’e tesadüf edilmediğine göre, böyle hadiselerde de kaderin hükkünü görmek lazım. Yönetilenlerin ‘yöneten’leri benimsemediği hiçbir yerde asayişi temin etmek kolay değildir. Komşumuz Suriye’nin tarihi de bu bakımdan çok net değil. Bugünkü sıkıntıların temelinde, dış tahrikle beraber bu tarihî geçmişin izleri de mutlaka vardır. Benzer sıkıntıları Türkiye başta olmak üzere bütün İslâm ülkeleri yaşadı ve yaşıyor. Ülkemiz de o sıkıntılı günleri geride bırakmak için az bedel mi ödedi? Ve hâlâ ödemiyor muyuz? Ağır bedeller ödeyerek bugünkü noktaya gelen Türkiye’nin komşularını bu yönde teşvik etmesi en önemli konudur. Bunu, dengeleri gözetmeden yapmak da kolay değil.
Her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı olduğuna göre, bugün Suriye’yi etkileyen ‘zulüm kışı’nın da inşallah bir baharı olacaktır. Belki o bahar, uzun dönemde “İttihad-ı İslâm”ın da kapısını açacak.
“Zaman ahir zamandır, gittikçe fenalaşacak” diyenlere Bediüzzaman Hazretleri ne demişti: “Neden dünya herkese terakkî dünyası olsun da, yalnız bizim için tedennî dünyası olsun? Öyle mi? İşte ben de sizinle konuşmayacağım, şu tarafa dönüyorum, müstakbeldeki insanlarla konuşacağım: Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sakitane Nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temaşa eden Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tahir’ler, Yûsuf’lar, Ahmed’ler, vesaireler!.. Sizlere hitap ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, “Sadakte” deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu muasırlarım, varsın beni dinlemesinler. (...) Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennetasa bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır.” (Tarihçe-i Hayat, Birinci Kısım, İlk Hayatı, s. 75)
Başta İslâm dünyası olmak üzere bütün dünyayı rahatsız eden zalimlere karşı, duâlarımızla ‘dur’ diyelim inşallah...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi