İman ve Değişim
Müslümanlar için biricik izzet ve şeref ölçüsü, övünme ve iftihar sebebi, kendini mutlu, akıbetini hayırlı bilme nedeni, Allah Teâlânın kulu olarak Onu tanıması, çok çok sevmesi, seve seve itaat etmesi, Onun yolunda sevgili canını, malını, makamını ve itibarını harcaması ve böylece onun sevgisine layık olarak rızasına ermesidir.
Bu şuur her doğan çocuk fıtrat üzerine doğduğu için, potansiyel olarak herkeste vardır. Ama Müslüman ana baba ve topluma düşen, bütün çocukları bu bilinç üzerinde eğiterek yetiştirmektir.
Hiç şüphesiz cahili sistemlerde her çocuk bu nimete mazhar olmayabilir. Fakat her insanın karşısına İslam bir şekilde çıkar. Akıllı bu fırsatı değerlendirendir. Ama ülfet ve alışkanlıklarımız bu fırsatı imkana dönüştürmede en büyük düşmanlarımızdandır, tıpkı nefsimiz gibi
Mümin eğer bu şuura sonradan eriştiyse, eski cahili hayatından, yılanın zamanı gelince kavından sıyrılıp çıkması gibi çıkması, sütün memeye tekrar dönmemesi gibi o küfür, şirk veya inkar içeren eski hayatına asla tekrar dönmemesi gerekir.
İnsanlar bilinçli olarak dini seçerlerse bunun farkına varırlar. Beyinleri zonklar, hisleri coşar ve yepyeni bir insan olurlar. Tıpkı Firavunun sihirbazları gibi, bir kere secde ettikten sonra, tekrar küfre dönmeyi, parça parça kesilip kütüklere asılma bedeline de olsa asla istemezler. Çünkü artık imanla bütün değer yargıları ve hayat ölçüleri değişmiştir. Karanlıklardan nasıl bir aydınlığa çıktıklarını anlamışlardır. O yüzden, imanın tadını alan bir insan, Müslüman olduktan sonra tekrar küfre dönmeyi, bir ateş çukuruna atılıp diri diri yanmaktan çok daha çirkin görür.
Sevgili Peygamberimiz (sav) ve ashabının hayatında bu manzaraları çok görürüz. Dün kafir iken Müslümanlara eziyet ve işkence edenler, bugün Müslüman olunca aynı eziyet ve işkenceyi yaşıyorlardı. Bu işin böyle olacağını çok iyi bilmeleri, onları hakikati anladıktan sonra imandan vazgeçirmiyordu.
İşte Hz. Ömer bunlardan birisiydi. Müslümanlara çok kötü eziyet ve işkence yapıyordu. Hatta işkenceden yorulursa dinlenmek için oturduğunda, acılar içinde kıvranan Müslümana, seni bıraktığımı sanma. Dinlenince tekrar başlayacağım işkenceye derdi. Ta ki o esnada o Müslüman da dinlenmesin, ruhen acı ve ızdırap çeksin.
Müslümanları onun hakkındaki kanaatini bir kitapta okuduğumda çok karışık duygular yaşadım. Birisi aynen şöyle diyordu: Babası Hattabın eşeği Müslüman olur, Ömer olmaz.
Ama onun da bir vakti saati vardı. Allah diledi, derecesi doldu ve o saat gelince o bile Müslüman oldu. Hz. Peygamber (sav) bir çarşamba günü Ömer b. Hattab veya Ebu Cehil b. Hişamdan birisiyle İslâmiyeti güçlendirmesi için Allaha dua etti. Ertesi gün sabah Ömer b. Hattab gelerek müslüman oldu. Hz. Peygamber ile yanındaki müslümanlar o kadar yüksek sesle tekbir getirdiler ki, sesleri Mekkenin yukarı mahallelerinden bile duyuldu.
Ömer müslüman olduktan sonra:
- Ey Allahın Rasûlü, biz hak üzerindeyken niçin dinimizi gizliyoruz? Halbuki onlar batıl üzerinde oldukları halde dinlerini savunuyorlar dedi. Hz. Peygamber:
- Ey Ömer! Biz sayıca azız. Dün başımıza geleni sen de gördün, dedi. Hz. Ömer:
- Seni hak ile gönderen Allaha yemin ederim ki, ben Mekkenin her neresinde küfrümü göstermişsem, aynı yerlerde İslâmımı da açıkça göstereceğim, dedi ve çıkıp Kâbeyi tavaf etti. O sırada müşrikler onun, kendilerine iyi bir haber getirmesini bekliyorlardı. Ebu Cehil kendisine:
- Ey Ömer! Falan adamın dediğine göre sen Muhammede iman etmişsin. Bu doğru mu? dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer:
- Şehadet ederim ki Allahtan başka ilah yoktur. Muhammed de onun kulu ve Rasûlüdür, dedi.
Bunun üzerine müşrikler Hz. Ömere doğru saldırdılar. Hz. Ömer, Utbeyi altına alıp göğsüne çıkarak dövmeye başladı. Parmağını gözlerine sokuyor, Utbe de feryad ediyordu. Bunu gören halk oradan uzaklaştı. Ömer de Utbeyi yerde bırakarak kalktı. Bundan sonra Ömere kim yaklaşırsa, o da orada bulunan en yakın akrabasından ileri gelen birisine saldırıyordu. Böylece onları aciz bıraktı. Bundan sonra Ömer, müşriklerin toplandığı yerleri teker teker gezerek imanını oralarda ilân ettikten sonra Hz. Peygamberin yanına dönerek:
- Anam babam sana feda olsun ey Allahın Rasûlü! Müşrikler artık sana bir şey yapamazlar. Yemin ederim ki, küfürle oturduğum bütün meclislerde, hiç çekinmeden ve kimseden korkmadan İslâmımı ilân ettim dedi.
Bundan sonra Hz. Peygamber, Ömer ile Hamza önünde oldukları halde mescide gitti ve Kâbeyi tavaf ederek öğle namazını kıldı. Daha sonra Ömer ile birlikte Darul-Erkama gitti. Ömer tek başına evine gitti. Sonra da Hz. Peygamber evine döndü.
İman bir kalbe girerse orasını değiştiriyordu. Ya kırk yıldır iman bir adamı değiştirmiyorsa, buna ne demeli idi?