Açılımların Efendisi Yine Sahnede !
Terör örgütü ‘daha iyi bir elle’ masaya oturmanın hesabıyla cinayet ve tedhişlerini arttırırken; aynı meyanda, ‘terör sorunu masa başında karşılıklı fedakârlıklarla çözülür’ diyen dâhili ve hârici seslerde yükselmeye başladı. Zaten iki tarafın bu hamleleleri senkronize bir şekilde yükselişe geçer!
İşte tam böyle bir konjonktürde, Habur rezaletiyle sonuçlanan süreci yöneten ve bu süreçteki yönetim hatalarıyla işleri çıkmaza sokan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay tekrar sahne almaya başladı. “Yeni Kürt açılımı” paketi ile medyada neşv ü nema etmeye başladı.
Beşir Atalay ilginç bir siyasetçi… Ak Parti içerisinde, aynı ekolden gelen kozmopolit düşünceye sahip grubun önde gelen kozmopolitanlarından… Teoride iyi ama pratikte sıkıntılı yeni mezun bir üniversite talebesini andırıyor. Bir gerçeği ifade ediyormuş gibi gözükürken, başka bir gerçeği saklıyormuş intibaını uyandırıyor. Geldiği fikri kumaştan devlet adamlığı elbisesinin çıktığı nadir görülmüştür. Böyle olunca, yani devlet adamlığı elbisesi kendisine bol gelince, içinde oynamaya başlıyor! Çoğunlukla güvenlik ve strateji işleriyle iştigal ediyor; ama henüz skorborduna başarı adına yansıyan bir şey yok !
2009’da İçişleri Bakanı iken, Tokat Reşadiye’de gerçekleşen ve 7 Mehmedimizin şehit olduğu saldırıyla ilgili, saldırının PKK tarafından yapıldığı bilgisini saklamış, Türkiye günlerce saldırının hangi örgüt tarafından yapıldığını, saldırının nedenini ve zamanlamasını tartışmıştı.
Van depremi sonrası “yabancı ülkelerin yardım taleplerini, kendi potansiyelimizi görmek için ilk başta reddettik’’ diye bir cümle kurmuştu… 30 saat sonrasında ise reddettiğimiz yardımları talep eden Beşir Atalay, hem kendi potansiyelini! hem de kara günlerde devletimizin potansiyelini gözler önüne sermişti!
Bugünlerde ise, ellerine tutuşturulan projelerin ülkeye ne kadar zarar verebileceği potansiyelini görmek için, açılım-saçılım işlerine başladı! Ortada bir sorun mu var? Yeni bir "açılım" getir, yeni bir proje devreye sokalım, sorun şak diye çözülsün!
Konuyla alakalı bir demeci iki gün önce manşetlere taşındı. Kürt açılımı konusundaki yoğun çalışmalarını anlatırken; Kuzey Irak’ta silah bırakmaya, olmazsa silah bırakmadan ateş kese giden görüşmelerin mevcudiyetinden bahsetti. ABD’nin bu süreç içinde işin içinde olduğunu açıkladı. Hükümet olarak çok boyutlu çalışma yaptıklarını, demokratikleşme insan hakları ve ekonomik boyutu ile alakalı proje ürettiklerini ifade etti.
ABD bölgedeki varlığını; Irak Kürdistan’ı, müstakbel Suriye Kürdistan’ı ve muhtemelen ileride de Türkiye Kürdistan’ı ile taçlandıracak bir proje yürütüyor… Bölücüler bile bugünkü şartlarda Kürdistanî Kürt kalmanın erdemliğinden dem vurup, Türkiyeli Kürt olmayı mağlubiyet ve kayıp saydığı bir anlayışı kendi aralarında tartışıyorlar!
ABD ve AB’nin ellerine tutuşturduğu yol haritalarıyla teröre çare bulacağını zannedenler ciddi vebal altındadırlar. PKK terörü ile ölümü gösterenler bu milleti sıtmaya (masa başı tavizlerine) razı etmeye çalışıyor! Bu gerçeği saklamaya çalışanlar, yargı reformu destekli açılım gayretleri ajite edilmesin diye de, ‘yapılanların her zerresi milli ve elzemdir’ yalanını yayıyorlar...
Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür lakin “hafıza-i Beşir” daha da malulmüş! Geçmiş tecrübelerden hiç ders almamış.
Hükmümüz şudur: Bu açılım projeleriyle terör bitmez.
Çünkü:
1- ‘Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir!’ zihniyetinin 30 yıldır maşası olan PKK terörü; ne Kuzey İrlanda'nın Birleşik Krallıktan bağımsızlığını savunan İRA’ ya, ne de İspanya sınırları içinde yaşayan Bask kökenli topluluğa ait bağımsız bir devlet kurma amacı güden ETA’ ya benzer... PKK, dünyanın en kanlı ve en vicdansız terör örgütüdür.
2- Bırakın PKK'yı, dünyada hiç bir terör örgütü; bu denli ciddi eleman, finans, silah potansiyeli ve dış güçler desteği ile satranç oynama yeteneğine sahipken, müzakere ve masa başı stratejilerle silah bırakmaz.
3- Türkiye’nin belirli bir kesiminde, devlet otoritesi neredeyse sadece devlet kurumları ile sınırlı hale gelmişken, sivil alan PKK’ya ve onun uzantısı olan yerel otoritelere bırakılmışken, AB’nin isteği doğrultusunda Türkiye’nin hukuken bir etnik bölünmeye uğramasına yol açacak düzenlemeler usul-usul uygulamaya konulmaya başlanmışken; açılım işleri Türkiye'yi iyice zor duruma sokar.
4- Ülkede yavaş yavaş bir psikolojik kopuş ve sosyal fragmantasyon ortamı doğmakta ve yayılmakta iken, aynı ülke içinde birbirinden farklı iki ayrı halk ve iki farklı kamuoyu oluşmaya başlamışken, medya da tüm bunlara çanak tutarken, hangi açılım sürecinden ve hangi romantik barış hikâyelerinden medet umacaksınız...
Hülasa:
Ne demiş atalarımız: ‘Kılıç çeken kılıçla düşer’. Güvenliğimizi, huzurumuzu, birliğimizi, barışımızı her kim silaha başvurup tehdit ediyorsa, aynı usulle yani silahla yok etmelisin. En azından takatten düşürmelisin. Beceremedin mi? İşte o zaman seni masaya oturturlar!
Sen eğer Türkiye'nin boğazı sıkıldığında elinden herhangi bir şey alınabileceğine ve taviz verebileceğine dair en ufak bir umut oluşturursan, kendine bu topraklarda işgalci nazarıyla baktırırsan ve neticede “öp bakalım şu bükemediğin bileği” dedirttirirsen; bırak barışı, 814.578 km² den de olursun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.