Asrın hastalığı tepkisizlik
Güce dayanmayan hak zayıftır diyor İslam kaynakları...
Güçsüzseniz her zaman haksızsınız; ezilirsiniz, itilirsiniz...
Yedek subay adayı iken, Bornovanın Hacılar kırından cuma akşamları kiraladığımız otobüsle Ankaraya gelir, Pazar akşamı da dönerdik.
40 kişiden altı kişi oruçlu, diğerleri oruç tutmadıkları gibi nerede bir üzüm bahçesi görseler otobüsü durdurur saldırılardı.
Helal haram yok, askerlik yapıyor ya, çalmak hakkı!
Afyona geldiğimizde iftar vakti olmuştu.
Oruç bozmak ve de akşam namazını kılmak için izin istedik.
En fazla 30 dakika...
Geri geldiğimizde ne görelim, otobüs yola girdi gidiyor.
Nefes nefese otobüsü ancak ışıklarda yakalayabildik.
İster istemez aramızda tartışma başladı.
Askerlik ibadet değil mi?.. Hem biz sizi beklemek zorunda mıyız?..
Samsun liselerinden birinin müdürü olmalıydı.
O çok konuşana okkalı bir yumruk vurunca yere serildi.
Kanları temizledik yürüdük ama tadımız da kalmadı.
Cenaze götürüyorduk sanki...
İneceğim esnada, Arkadaşlar, bu hiç olmadı. Biz arkadaşız, aynı koğuşu paylaşıyoruz, aynı yemekhanede yiyoruz. Yarın yine yüz yüze bakacağız, ben her iki taraf adına özür diliyorum, bir daha olmasın, iyi akşamlar dedim ve ayrıldım.
Geldik ertesi haftaya.
Yine iftar saatinde Afyona yaklaşıyorduk.
Oruç tutmayanlardan biri bize fırsat vermeden, arkadaşlar, içimizde oruçlu olan arkadaşlar var, bir saat yemek ve istirahat molası veriyoruz.
Rahatça yemeğimizi yedik, namazımızı kıldık, çayımızı içtik.
Şiddeti sevmem ama yine de of be, dünya varmış.
Anlattığım 1976ların olayı.
Şimdilerde ne görelim, dangalağın birisi eline kamerayı almış başı örtülü kız çocuklarını hem çekiyor, hem de fakültenin kapısından içeriye sokmuyor.
Sen geç, sen geçme.
O kapı babasının tapulu malı.
Ekranlardan rezaleti izledik, gördük ki tek bir tepki yok.
Örtülüler bu ülkenin parya sınıfı, okullara sokulmazlar, başarı belgeleri verilmez, işe alınmazlar. Hadi onu da bir kenara koyarak olaya hukuksal boyutu ile baktığımızda yetkililerden de çıt çıkmıyor...
Bu ülkede polis savcı yok mu?
Var tabii ama ne hikmetse bu işlere karışmazlar.
Öğretim üyesi olunca sanki dokunulmaz, ellenmez.
Oysa bu saplantı... Adam ancak sınıfta ders vermekle görevlidir.
Okulun kapısını tutarak öğrencilerin eğitim özgürlüğünü engellemek gibi bir görevi asla yoktur. Kendisine iş buluyorsa sonucuna da katlanacak demektir.
Tahrik denilen bir olay vardır, birisi kenardan çıkar ağzını burnunu düzeltir.
Ne bileyim, binlerce aile anında okulların kapısına birikir...
Sınıfa girer otururlar.
Bu okulların parasını bizler veriyoruz diyemezler mi?..
Demezlerse, koyun etine insan eti karıştırıldığı şeklinde haber yayılır ortalığa.
Önce domuz eti, şimdi de insan eti...
Müslüman sahipsiz, piyasalar sahipsiz...
Ne hallere düştük değil mi?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.