Mısırın izlediği film
Nil nehrinin zenginleşmesine vesile olduğu Kuzey Afrika ülkesi Mısır, resmî adıyla Mısır Arap Cumhuriyeti sıkıntılı bir döneme giriyor. Uzun yıllar ülkeyi yöneten diktatör Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, Arap Baharı sonrası yargılandı, hatta müebbet hapse mahkûm oldu. Ancak bu karar Mübarekin taraftarlarını da, muhaliflerini de memnun etmedi. Taraftarlar bu cezayı çok görürken, muhalifleri Niçin idam edilmedi? diye yeniden sokaklara çıkıp protesto gösterileri yaptı.
Bu kargaşa içinde ülke cumhurbaşkanı seçimine gitti ve seçim yapıldı. Neticelerinin bir hafta sonra açıklanacağı ifade edilen bu seçim, acaba İslâmın zekî bir mahdumu olarak isimlendirilen Mısıra huzur ve sükûn getirebilecek mi?
Her ülkenin kendine mahsus dengeleri olduğu gibi Mısırı ayakta tutan dengeler de var. Mısırda da askerler, pek çok konuda belirleyici rol oynamış. Bahardan sonra bu durumun bir anda değişmesini beklemek eşyanın tabiatına aykırıydı. Nitekim, daha önce Türkiyede de olan bazı arızalar, şimdi Mısırı meşgul ediyor.
Kısaca hatırlamak gerekirse Mısırda şunlar oldu ve oluyor: Mısırda Anayasa Mahkemesi, ülke tarihinin ilk demokratik meclisini feshetti ve eski rejimin son Başbakanına adaylık izni verdi. Mısır İdare Mahkemesinin önümüzdeki günlerde göreceği ilk dâvâ dosyasında, Müslüman Kardeşler Cemaati isminin kullanılmasının yasaklanması ve cemaatin bütün faaliyetleri ile mal varlığının dondurulması talep ediliyormuş.
Dâvâ kapsamında cemaatin başşehir Kahire ve diğer şehirlerdeki merkezlerinin de kapatılması istenirken, gerekçe olarak, cemaatin sivil toplum örgütlerinin tâbi olduğu yasaların dışında ve izinsiz faaliyet yürütmesi gösterilmiş.
Mısırda yönetimi elinde bulunduran Yüksek Askerî Konseyin Başkanı Mareşal Hüseyin Tantavi ve Başbakana karşı açılan dâvâda, yine Müslüman Kardeşler cemaatinin merkezlerinin kapatılarak faaliyetlerinin yasaklanması isteniyormuş. Açılan başka bir dâvâda ise, Hürriyet ve Adalet Partisinin, siyasî faaliyetlerine dini âlet etmesini ve Müslüman Kardeşlerden talimat ve maddî yardım alması gösteriliyormuş. (AA, 15 Haziran 2012)
Hangi devlet olursa olsun, yöneticiler milletin rağmına kararlar alıyorsa orada dert var, sıkıntı var, problem var demektir. İslâm dünyasının lideri olmayı düşünen bir ülkede, halkın seçtiği yöneticiler aleyhine bunca karar alınıyor ya da alınmak isteniyorsa kavga bitmez. İsimler ve resimler değişse bile benzer sıkıntıları ülkemizde de yaşamadık mı? Bir bütün olarak verilen kurtuluş mücadelesinden sonra milleti dışlayan anlayış tek parti olarak Türkiyeyi uzun süre idare etti. Millet, hür iradesini kullanabildiği ilk imkânda; kendilerine rağmen iş yapanların elini kolunu bağladı, onları iktidardan düşürdü. Hem öyle bir bağladı ki o kadro bir daha iktidar yüzü görmedi. Şimdiye kadar yeniden iktidar yüzü görmediği gibi hiç kimse yeniden iktidar yüzü görme ihtimali de vermiyor.
Bu vesile ile merhum Başkakan Adnan Menderesi rahmetle hatırlamak lâzım. Çünkü dün, tek parti devrinde başlatılan ve 18 yıl devam eden ezan yasağının sona ermesinin yıl dönümüydü. Merhum Menderes, iktidara geldiğinde ilk iş olarak bu konuya el atmış ve milletin talepleri doğrultusunda Allah-ü Ekber diyerek ezan okunması yasağını kaldırmıştı. (Dün, Menderesin mezarı başında yapılan anma toplantısında konuşan Beykoz Emekli Din Görevlileri ve İlahiyatçı Öğretmenler Derneği yöneticileri, 12-20 Haziran tarihinin Türkiyede Din Özgürlüğü Haftası olarak kutlanılmasını istemiş, destekliyoruz.)
Birbirinden kötü filmler izleyen bir ülkede yaşayanlar olarak Mısırın da bu problemleri aşacağını tahmin ediyor ve bunun için duâ ediyoruz. İslâm dünyasının büyük bir ülkesi olan Mısır, inşaallah bu sıkıntıları da bir an önce geride bırakır ve İttihad-ı İslâm yolunda mesafe kaydedilir.
Mübarek üç aylarda duâlarımızı arttıralım da, inşaallah İslâm ülkelerinin yöneticileri, kendi milletiyle kavga etmekten vazgeçsin. Cennetâsâ baharlara kavuşmak duâsıyla...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.