Kimden korkuyoruz: Allahtan mı, siyasetçilerden mi?
Kimi zaman seminer, konferans, panel, çalıştay, kimi zaman yaz okuma programları için Anadolunun muhtelif illerine gittiğimizde özellikle esnaf, çiftçi ve hayvan besicilerinin meseleleriyle de ilgili sohbetler ederiz.
Ortak noktaları şu:
İşler iyi gitmiyor. Üretiyoruz, ancak masraflarımızı karşılayamıyoruz.
Aldığımız kredileri ödemek için bankalardan tekrar kredi çekiyoruz, onlara daha da bağımlı hale geliyoruz.
Süt para etmiyor; zira süttozu ithalatı serbest bırakılmış.
Pancar, tütün ekemiyoruz, kota konmuş; şeker ithal ediliyor.
Hayvan yetiştiremiyoruz, ithal ediliyor. (İthal edenler) buranın şartlarına adapte olana kadar hastalanıyor, mikrop kapıyor ve telef oluyor.
Yem ve sair girdiler masrafı kurtarmıyor.
Hayvan eti 15 liraya mal oluyor, 14 liradan satıyoruz! Çalışmamımızı masraftan saymıyoruz. Yani bedava çalışıyoruz.
Mısır ithal ediliyor, şeker ithal ediliyor, buğday ithal ediliyor. Vs., vs.
Ne acıdır ki, ziraat ülkesi olmamız, üretip ihraç etmemiz gerekirken dışarıdan alınıyor.
Karsa gittiğimizde de Yerli bir et yeriz! diye sevindik, ama dostlarımız, Kasapların hepsine Angus eti satılıyor! deyip kursağımızda bıraktı sevincimizi
Bir şey daha anlttılar: İktidar köylüye dekar başına bir hayli para veriyor. O da üretmeden yan gelip yatıyor, o kısıtlı para ile geçinmeye çalışıyor.
Köylü ürettiği yumurta, sebze vesâireyi pazara getirip satar, üç-beş kuruşla esnafa uğrardı. Artık o da kesildi. Anlayacağınız orta esnaf da kan ağlıyor.
Kazanan büyükler ve bankaları... Kâr eden en büyük on şirketin altısı banka!
Köylü ve vatandaş, çektiği krediyi ödeyebilmek için yine bankalara koşuyor.
Anlayacağınız bankalara mahkûm edilmişler.
Öte yandan bankalar, değişik numaralarla vatandaşı soyup soğana çeviriyor: Hesap İşletim Ücreti + Hisse senedi Alış Kurtajı + Hisse Senedi Satış Kurtajı + Hesap Bakım Ücreti + Hisse Senedi Alım Ücreti
Ve ne yazık ki, korku yüzünden ne tepki verebiliyorlar, ne de sandığa yansıtabiliyorlar!
Zira tembelleşen köylü, dekar başına aldığı paradan mahrum kalmaktan korkuyor.
Kredi alan vatandaş, iktidar değişirse nasıl tahsil ederler acaba korkusuyla ses çıkarmıyor.
Bu korkunç kısır döngünün psiko-sosyal tesbiti şu:
Dessas zalimler bilhassa halkın ve ulemanın bu korku damarından istifade ederek kendisine bağlıyor!
Ve Ehl-i dünyanın hafiyeleri (ajanları) ve propagandacıları da bu korku damarını iktidar, ithalatçılar ve dolayısıyla dessas Avrupa/ABD zalimleri adına habire işletiyor
Adil, Rahim ve aynı zamanda Kahhar-ı Zülcelâl olan Allah buyuruyor: Yalnız Benden korkun. Peygamberimiz (asm) ise, mealini verdiğimiz bu ayeti şöyle yorumluyor:
Eğer Allahtan korkarsanız, O sizi korktuklarınızdan emin eder. Eğer başkasından korkarsanız, sizi korktuklarınızla baş başa bırakır.
Ve hayfâ ki, Emr-i bilmaruf (iyiyi, doğruyu, güzeli emretmek) ve nehy-i anil-münker (çirkin, kötü ve yalandan sakındırmak) her müminin asıl vazifesi iken
Bunu ifa etmeye çalışan bir avuç insan da korkutmaya çalışılıyor, iyi mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.