Doğru söyleyeni susturalım mı?
Ülkemizin, eskiden kalan alışkanlıklarından biri de “Doğru söyleyeni onuncu köye kovmak” arzusudur. Söylenen sözün başını ve sonunu dinlemeden, ekseriyetle de önyargıyla itiraz edenler çıkar. Geçenlerde, Isparta’da da böyle bir tartışma yaşanmıştı.
Isparta İl Genel Meclisi, başka pek çok şehirde örnekleri olduğu üzere; şehrin tanıtımında kullanılmak için yol kenarlarına bölgenin özelliklerini anlatan tabelâlar konulmasını kararlaştırmış. Fakat, daha uygulama başlamadan alınan bu karara itiraz edenler olmuş. Tabiî ki sebep, bu tebelâlardan birinde “Bediüzzaman Said Nursî” isminin geçmesi. Nasıl olurmuş da, bu isim bir tabelâya yazılabilirmiş? Oysa, uzun yıllar Barla ve Isparta’da ikamete mecbur bırakılan Bediüzzaman, başka pek çok isimden daha fazla bunu hak ediyor ve etmiştir.
Büyük Kur’ân müfessiri, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin yaşadığı Eğirdir’e bağlı Barla Beldesi’nin girişine konulması planlanan ‘Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin yaşadığı topraklardasınız’ yazılı tabelâya tepki gösteren itirazcılar, o tarihlerde “Tabelâyı sökeriz” demişti. (www.haberler.com, 28 Mart 2012)
Şunu da hemen ifade etmek isteriz ki, Bediüzzaman’ın böyle bir ‘tabelâ’ya hiç mi hiç ihtiyacı yoktur. Zaten onun hizmetini, maksadını ve dâvâsını milyonlar biliyor ve bu sayı da her gün çoğalıyor, hamdolsun. Ancak, Isparta’nın ve Barla’nın böyle bir ‘tabelâ’ya ihtiyacı var. Hem, niçin olmasın? Bediüzzaman bu topraklarda yaşamadı mı? Yazdığı Risale-i Nur eserleriyle milyonların imanının kurtulmasına vesile olmadı mı? İtiraz edenler, Bediüzzaman’ın ismi vesilesiyle ‘tek parti’ devrinde yapılan yanlışlar, haksızlıklar ve hatalar öğrenilir diye mi korkuyor? Hakikatler ve gerçekler uzun süre gizli ve perdeli kalabilir mi? O ‘tabelâ’lar orada olsa da olmasa da hem Türkiye, hem de dünya; yapılanları biliyor ve bundan sonra daha ayrıntılı olarak bilecek...
Ayrıyeten, Barla’nın girişine böyle bir levha konulması da ‘ekonomik ve turistik’ gerekçelere dayanıyor. Isparta İl Genel Meclisi 1 Aralık 2011’de yapılan toplantısında, şehrin turizmde marka değerlerine vurgu yapmak üzere belirli mevkilere bölgeyi tanıtan sloganların yer aldığı tabelâların konulması için teklif vermiş, komisyonlarda görüşülen önerge, 6 Aralık 2011’de AKP, CHP, DP ve MHP’li meclis üyelerinin oybirliğiyle kabul edilmiş. Sonraki günlerde, tabelâda kısmî bir değişiklik yapılacağı da açıklanmıştı.
Tabelâ krizi sona erdi, bu defa Isparta Valisi Memduh Oğuz’un doğru bir tesbitine itirazlar başladı.
Geçenlerde Isparta’da düzenlenen “Şiddet ve Tedavisinde Bediüzzaman Said Nursî’nin Müspet Hareket Yaklaşımı” konulu sempozyumda konuşan Vali Oğuz, Bediüzzaman’ın bir cihetle Ispartalı olduğunu öğrendiğini ve bundan memnun olduğunu ifade eden sözler söylemiş. Vay efendim, bir vali nasıl böyle bir beyanda bulunurmuş! [Bediüzzaman, bu hususta şöyle diyor: “Evet, ben üç cihetle Ispartalıyım. Gerçi tarihçe ispat edemiyorum; fakat kanaatım var ki, İsparit nahiyesinde dünyaya gelen Said’in aslı buradan gitmiş. Hem Isparta vilâyeti öyle hakikî kardeşleri bana vermiş ki; değil Abdülmecid ve Abdurrahman, belki Said’i onların herbirisine maalmemnuniye feda eylerim.” (Şuâlar, On Üçüncü Şuâ, 263)]
Hakikati ifade eden Isparta Valisi, itirazlar üzerine doğruları ifade etmeyi sürdürmüş ve şöyle demiş: “Said Nursî’nin Barla’da bulunan evine sadece 23 Nisan’da 20 bin kişi geldi. Bu gelenlerin kime ne zararı oldu? Bediüzzaman Said Nursî’den söz edildiği zaman birileri bu meseleyi ideolojik olarak ele alıyor. Sen istesen de istemesen de Bediüzzaman potansiyeli var bu şehirde. İnanç turizmi Isparta için 100 fabrikaya bedel ekonomik fayda sağlayabilir. Türkiye’de sayısal olarak sırf Bediüzzaman üzerine yılda Isparta’ya 5 milyon üzerinde ziyaret potansiyeli var. Ve başkalarının değerlendirdiği gibi bunun içerisinde cumhuriyet ilkelerine aykırılık yok. Buna irtica amaçlı şey falan denilemez.”
Evet, “Nur Talebeleri”nin gerek Isparta’yı gerekse Bediüzzaman’ın yaşadığı başka mekânları ziyaretleri kime ne zarar vermiş? Ne yazık ki, bütün vaktini “dünya işleri” için harcayanlar, dünya işlerini de bilmiyorlar. “Sen istesen de istemesen de Bediüzzaman potansiyeli var bu şehirde” tesbitine, “bu ülkede ve dünyada” kelimelerini de ilâve edebiliriz...
Gerçekleri ifade eden ve bunda sebat edenlere tebrik ve teşekkür...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi