Bugün tarihî bir gün
Tarihî bir gün bugün. 9 Temmuz..
Bir kenara yazın.. Çünkü bugün, 2007den bu yana kararlılıkla devam eden bir süreçte kırılmanın yaşanıp yaşanmayacağını göreceğiz. Ümraniyede bir evde bulunan el bombalarıyla başlayan Ergenekon Soruşturmalarında ciddi mesafe kat ettik. Art arda atlattığımız darbe girişimlerini öğrendik. Binlerce aydının, entelektüelin nasıl gözaltına alınacağına dair planları gördük. Milyonlarca yurttaşın stadyumlara toplanacağını, kendi camimize bombalı saldırı yapılacağını, kendi uçağımızı düşüreceğimizi öğrendik. Bu öyle bir travmaydı ki; bizim için, kabullenmemiz hayli zaman aldı. Cumhuriyet Gazetesinin (ölen) patronu ve Ankara temsilcisi, çıkıp Biz kendi gazetemize bomba atmış olamayız ya diyebildi.. Danıştay Baskını gerçekleşip de Hürriyet; Türkiyenin 11 Eylülü başlığıyla çıkınca başta gazetemiz olmak üzere dindar mütedeyyin kesimin nasıl toptan hedef alındığını gördük. Hiç hak etmediği halde öldürülen ya da hayatları kararan insanlarla tanıştık.. Ergenekon hesaplaşmaları bu açıdan çok çok önemliydi.. Sivil siyasete nasıl müdahale edileceğini gördük. 27 Nisan müdahalesini ve Abdullah Gülü Köşke çıkarmamak için kurulan tezgâhları yaşadık.. Ömrünü iyiliğe adamış olan Fethullah Gülenin sevenlerinin nasıl silahlı terör örgütü mensubu diye sunulacağına dair kan donduran planları okuduk.
ERGENEKON BİTİYOR MU?
Bugün mahkemeler bazı kararlar verecek. (Yani sanıyorum bugün, ama en geç yarın..) Aralarında İlker Başbuğun da olduğu, tutuklu milletvekillerinin de olduğu, Ergenekon, Balyoz gibi davalardan yargılanan, derin çetelerin yöneticisi ya da üyesi olmakla suçlanan bazı isimlerin tahliye taleplerini değerlendirecek hâkimler. Belki de bazı isimleri tahliye edecek. Çünkü kamuoyunda oluşan hava, TBMMnin bunu siyaseten çözdüğü yönünde..
SERBEST KALMALI MI?
Meseleye Silivrideki davalar penceresinden baktığımızda tutuklamanın cezaya dönüştüğü algısını kuvvetlendirecek bir atmosferde olduğumuzu herkes söylüyor. Burada da çözüm, tutuksuz yargılama olarak gösteriliyor. Oysa öncelenmesi gereken yargılamanın hızlandırılması. Şike Davasının misal, başı sonu belli olduğu için, 7-8 ayda başladı ve bitti. Oysa şikenin tarihi, Türk futbol tarihinden herhalde fazladır. Yargılamanın tutuksuz yapılması esas olmalı amenna.. Ama esas davanın hızla sonuçlandırılması sağlanmalı.. Dolayısıyla bugün verilecek olan flaş tahliye kararları, dava sonuçlanmadan yaşanacak bir zafer havasını da beraberinde getirecektir. Davayı sonuçlandırın, ne karar verirseniz verin. Ama, yıllardır tutuklu kalmaları gerekir kararı verilen kişilerin, şimdi ortada hiçbir delil ya da şüphe değişikliği yokken serbest kalmaları, ciddi bir kırılmayı beraberinde getirecektir.
NE YAPTI TBMM?
Parlamentodan bir paket geçti.. 3. Yargı Reformu diye kısaca andığımız bu pakette, ceza usül yasasının tutukluluk ile ilgili kısımlarında değişiklikler yapıldı. Burada tutuklama için somut gerekçelerin yazılması şartı getirildi. Adli kontroldeki üst sınır kaldırıldı. Tutuklu olanların ev hapsine alınması ya da denetimli serbestliğin diğer yolları (günlük imza atmak vs.) seçenek olarak sunuldu.. Buna dayanarak da bazı mahkemeler bazı kararlar verdiler. Örneğin İzmirdeki davaya bakan mahkeme, TBMMdeki bu değişiklikten, (TBMM Başkanı Cemil Çiçekin tabiriyle) mesajı aldı ve 17 kişiyi serbest bıraktı. Ama örneğin Faysal Sarıyıldız ve 30 KCK tutuklusunun tahliye talepleri ise, o davalara bakan mahkeme tarafından reddedildi.. Demek ki TBMMnin mesaj vermesi yeterli değilmiş. Gerçekten bir karar almak istiyorsa ona göre bir düzenleme yapmalıymış.
YARGI - YASAMA
Beğensek de beğenmesek de erkler ayrımını benimseyen parlamenter sistemle yönetiliyoruz. Belki de en kısa sürede bu garip yapının değişmesi gerekecek. Zira sistem, ne erkleri birbirinden ayırabiliyor ne de sorun çözüyor. Koskoca TBMM Başkanı, Yargı mesajı almış olmalı demekle yetiniyor. KCK Davasına bakan yargı da almadık biz mesaj falan diye cevap veriyor. Bugün Silivriden gelecek olan sesi bekliyoruz merakla. Bakalım mesaj gitmiş mi, gitmemiş mi? Peki yasama acaba neden mesaj yolluyor da doğrudan çözmüyor meseleyi? Örneğin Balbay, Haberal ve Engin Alanı serbest bırakmak istiyorlarsa eğer neden Anayasanın 83. maddesini değiştirip, hâkim kanaatine işi bırakmaksızın sonuca gitmiyorlar? Benim anladığım kadarıyla TBMMnin mesajı da net değil. Yasama organı, eğer tutuklu vekiller serbest kalırsa, Hâkim öyle takdir etmiş. Biz onun için yapmamıştık bu değişikliği diyecek, eğer serbest kalmazlarsa Mesajı alamadı bu hâkimler diyecekler. Biz de yargı bürokrasisi ile yasama arasında bir kavga olduğu yorumunu yükselteceğiz. Herkes çok açık biliyor ki; KCK davası sanıklarının da aralarında olduğu binlerce siyasi tutuklu, TBMMde yapılacak olan müdahalelerle serbest kalabilir. Bunun yapılmıyor olmasının ne anlama geldiğini de sanıyorum bugün göreceğiz.