Sinir uçlarımıza dokunacaklar
Bu işler böyle olacak. Biraz sancılı olacak. Canımız biraz yanacak. Kabullenemeyeceğimiz sözler duyacağız.
İsyan edeceğimiz kararlar verecek hakimler. Nereye kadar tahammül edebildiğimizi test edecekler. Ama bitecek..
TARAFLI KIŞKIRTMA
KCK Davasından tahliye çıkmayınca, Taraf Gazetesi; "Kürdistan'da Tahliye Yok" diye başlık attı. Beklediği reaksiyonu gösterdik. Kızdık, bağırdık-çağırdık, aşağıladık, hırpaladık.. "Paçavra" dedik, "kimin tarafı?" diye sorduk.. Son tahlilde, Taraf, bu manşetle çıktı ve geçti gitti.. Dün ise yine birinci sayfasından bir rakam yayınladı aynı gazete.. "6 Ayda 178 Şehit Verildi".. Oysa 6 ayda 56 güvenlik görevlisini şehit verdik biz.. Peki ya diğer 122 kişi?.. Haberi okumaya başladığınızda, "şehit" kelimesinin, (aynen burada yaptığım gibi) tırnak içinde verildiğini görüyorsunuz. Ana spotta da ürkek bir tanım yapılmış.. Denilmiş ki; "Her iki kesimin de kayıplarını şehit olarak adlandırdığı savaşta 6 ayda 178 kişi öldü".. Yani demek istiyor ki, "biz şehit demiyoruz. Ama operasyonda ölen PKK'lılar için birileri şehit diyor".. Neresinden bakarsanız bakın bir süreç bu. Sinir uçlarımıza dokuna dokuna gidecek. İtidalli olması gereken biz olacağız. Tahammül etmesi gereken biz olacağız. Daha bunun gibi neler çıkacak karşımıza..
KCK DAVASI
Sinir uçlarımıza dokunan gelişmeler yaşanabileceği gibi normalleşme sürecinde olumlu sayabileceğimiz gelişmeler de bekliyoruz biz. Taraf Gazetesi'nin, PKK'lıları şehit olarak vermesi ya da Türkiye'nin bir bölgesinden Kürdistan diye söz etmesi ne kadar sürece olumsuz katkı yapıyorsa, aynı şekilde KCK tutuklamalarında da ben çok iyi niyetli bir tutum takınıldığına inanmıyorum. Bir derin el var, Zana ile Erdoğan görüştüğü güne denk getirip operasyonlar yapabiliyor. Bağımsız yargının komple bu şekilde hareket ettiği ya da haksız tutuklu yargılama kararı verdiğini ima etmek değil niyetim. Ama TBMM Başkanı'nın "yargı da mesajı almış olmalı" sözüne, "mesaj falan almadık" diye karşılık verildiğine inanıyorum. Bu mesele, her ne kadar ısrarla terör meselesi ile birlikte anılıyorsa da, aslı-esası bir Kürt meselesidir. Ve terör bunun bir sonucudur. Mücadele ettiğimiz hem de silahlı mücadeleye kararlılıkla devam etmek zorunda olduğumuz terörün yanında, terörü doğurduğuna inanılan konuların da müzakere edilmesi kaçınılmaz. Ancak her iki durumun da birbirine şans vererek gitmesi lazım. Nasıl ki Dağlıca'da 8 şehit verdiğimiz baskın, bir provokasyon ise BDP'li yerel politikacıların gözaltına alındığı operasyonlar da aynı etkiyi uyandırıyor insanlarda. Gerçek niyet o olmasa bile, sanki yargı, yürütme ve yasamanın, sulh ile çözebileceği bir durumda, tarafları karşı karşıya getirmenin yollarını arıyor gibi görünüyor. KCK'dan tahliye talep edilenler hakkındaki delilleri ya da neyle suçlandıklarını bilmiyorum. Eminim hakimin o kişileri serbest bırakmamasının haklı ve de hukuki nedenleri vardır. Ama algı çok başka.
ERGENEKON TAHLİYELERİ
KCK'da tahliyesi talep edilenler reddedilirken, Ergenekon'da veya Balyoz'da tahliye çıkarsa, bana çok sürpriz olmayacak. Zira her iki dava konusunda hakimlerin verdiği ve de vereceği kararın sosyolojik arka planları üzerine çok yazı yazacağız daha.. Benim cevabını merak ettiğim soru tutuklu milletvekillerinin durumu daha ziyade. Örneğin CHP'den milletvekili seçilen Haberal ve Balbay serbest kalır da, BDP'den milletvekili seçilenler serbest kalmaz ise ne olur? En hafif tabir ile ifade edeyim, yanlış olur.. CHP, MHP ve BDP, cezaevlerinden tünel kazmaya kalktıkları için suçludurlar. Bile bile millet iradesinin tutsak edilmesine göz yumdukları için sorumludurlar. YSK durumları şüpheli bu kişileri seçime soktuğu için işin tarafıdır.. Burada en masum mekanizma, bu kişilerin yargılandığı mahkeme bana göre. Çünkü o mahkeme kimseye söz vermedi. Ama şu anda en çok işin düştüğü yer de o mahkeme.. Bakalım sonuç ne olacak.. Kalın sağlıcakla