Paris geceleri
Beşar Esad'ın çocukluk arkadaşı Tümgeneral Manaf Tlass'ın Suriye'den kaçması, dolayısıyla sadece kendisinin değil babasının da on yıllarca hizmet ettiği Baas rejiminden kopmasıyla ilgili olarak Avrupa basınında yayınlanan haberleri okurken çok güldüm.
Hayır, haberlere değil, haberlerden birinin altına iliştirilen okur tepkisine. Şöyle diyordu:
"Bana göre Manaf Tlass, AB'nin Suriye'ye lüks ürün ihracına koyduğu ambargo nedeniyle firar etti!"
Gülmemin nedeni, okurun böylesine hınzırca bir gönderme yapması.
Kime gönderme? Sadece Şam'da neredeyse hayatı boyunca lüks içinde yaşamış Manas Tlass'a değil. Beşar Esad'ın babası Hafız Esad döneminde Suriye Savunma Bakanlığı koltuğundan hiç kalkmayan, ayrıca istihbarat örgütlerini de yöneten ve kurduğu şirketle Suriye ordusunun tek tedarikçisi olarak müthiş bir servet edinen babası Mustafa Tlass'a da. Biliyorsunuz, oğlundan önce o soluğu Paris'te aldı.
Sadece Mustafa Tlass'a da değil. Milyarder dul Nahed Ojjeh'e de. Mustafa Tlass'ın kızı, Manaf Tlass'ın ablası.
Nahed Ojjeh 1978'de Suriye kökenli Suudi Arabistanlı silah tüccarı Ekrem Ojjeh'le evlendi (O henüz 18 yaşındaydı, kocası ise 60'ını devirmişti), 1991'de eşinin ölümüyle genç yaşta başdöndürücü bir servete kondu.
Ve harcaya harcaya bitmeyecek bu servetle Paris'teki muhteşem malikanesinde Fransa'nın kalburüstü takımına "Dolce Vita" yaşattı. Kimler kapısını çalmadı ki?
"Eski Cumhurbaşkanı" sıfatına kendisi bile alışamayan Nicolas Sarkozy, eski Başbakan Dominique de Villepin, eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın Dışişleri Bakanı Roland Dumas (Bir dönem onun metresi olduğu iddiaları hayli yaygın), adının önüne artık hiçbir sıfat eklemeye gerek olmayan Dominique Strauss Kahn... İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres bile uğramıştı evine.
Edebiyat dünyasının tüm yıldızları, sanatçılar, satranç ustaları (O kadar meraklıydı ki bu akıl sporuna, bir dönem Paris'in en ünlü satranç kulübünü satın aldı, yığınla şampiyon yetiştirdi)...
Ve de elbette medya dünyasının tepe isimleri. Özellikle de geçmişte "Le Nouvel Obsetvateur" ve "Le Figaro"nun genel yayın yönetmenliğini yapan, bugün de "Le Point" dergisinin genel yayın yönetmeni olan Franz-Olivier Giesbert. O da en az dört yıl sevgilisi oldu Nahed Ojjeh'in.
Pardon, sevgilisi değil, düzeyli birliktelik arkadaşı.
"Le Monde" gazetesi önceki gün, o dört yıl boyunca Nahed Ojjeh'in evinde kalan Franz-Olivier Giesbert'in bir portresini yayınladı. Elbette, Manaf Tlass'ın Suriye'den kaçması vesilesiyle.
Uzun yazıda, Nahed Ojjeh ile Franz-Olivier Giesbert'in dostlarına yaşattıkları çılgın geceler ballandıra ballandıra anlatıldı. Biri şöyle:
Çiftin o dönemdeki sıkı dostlarının başında yazar Denis Tillinac, Havas'ın patronu Pierre Dauzier, editör Bernard Fixot ve eşi Anne-Giscard d'Estaing (Eski Cumhurbaşkanı Valery Giscard d'Estaing'in kızı) geliyordu. Bir çete olmuşlardı. Her gece Rue Marbeuf'teki (8'inci arondismanda, bir ucu V. George Bulvarı'na, diğeri Champs- Elysees'ye uzanır) Edgar'da yer içerler, oradan Nahed Ojjeh'in malikanesinin bulunduğu ABD Meydanı'na (16'ncı arondismanda) yürürler, yolda çılgınca bahislere tutuşurlardı. İddiayı kazanana bir canlı inek hediye edilirdi. Bir şartla: İneği gece boyunca Paris sokaklarında gezdirecekti!
***
En ilginci ne dersiniz?
Mustafa Tlass da, oğlu Manaf Tlass da, dul kızı Nahed Ojjeh de hâlâ Suriye diplomatik pasaportu taşıyorlar. Ve o pasaportlarla diledikleri gibi dolaşıyorlar. Hatta Nahed Ojjeh, Paris'te yaşadığı 1979'dan bu yana, Suriye'nin kültür elçisi, Baas rejiminin vitrini olarak tanımlandı.
Bu işte bir tuhaflık yok mu? Doğrusu içime bir kurt düşmediğini söyleyemem...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.