Eğitimde süre mi artsın, kalite mi?
Eğitim konusunu çok tartıştık, belki kıyamet kopuncaya kadar da daha iyi olması niyetiyle tartışmaya devam edeceğiz. Bilindiği üzere, önümüzdeki eğitim yılında 4+4+4 diye isimlendirilen yeni bir sistem uygulanacak
28 Şubat sürecinin dayattığı 8 yıl kesintisiz eğitim bu defa kesintili olmak üzere toplamda 12 yıla çıkacak. Sistemin iyi yönleri olduğu gibi mahzurlu yönleri de olduğu daha önce çok konuşuldu. Her halde uygulamadan sonra ortaya çıkacak sıkıntılar için sistemde düzenlemeler yapılır.
Bir başka tartışma konusu da eğitimin süresinin artacağı yönündeki iddia. Gerçi bu iddia bakanlık tarafından doğrulanmadı, ama okulların açık olduğu gün sayısı artsın diye düşünenler de vardır. Doğrulanmayan haberlere göre Bakanlık, 43 gelişmiş ülkeyi incelemeye almış ve ilkokul 1den 8. sınıf sonuna kadar şu ana kadar uygulanan yıllık 720 saat ders süresinin az olduğu ortaya çıkmış. Gelişmiş ülkelerde bu süre 190 ile 220 gün arasındaymış. Diyelim ki tatil süresi kısaldı, öğrencilerin okulda bulunduğu gün sayısı arttı. Peki bunun neticesinde arzu edilen kaliteli eğitime ulaşılmış olacak mı?
Umumî anlamda tatilleri seven bir ülke görüntüsü verdiğimiz doğru. Ama bu tatilleri millet mi istiyor, yoksa sistemin bir hatası mı, o konu tartışmalı. Ramazan ve Kurban Bayramları haricinde başka bayram tatilleri de yapıyoruz. Üstelik bu resmî bayramların genellikle millet nezdinde bir karşılığı da yok.
Elbette okulların açık olduğu, eğitimin devam ettiği günlerin sayısı da önemlidir, ama ondan daha önemli olan eğitimdeki kalite değil midir? Varsayalım ki eğitim süresini, gününü, ayını hatta yılını; muasır medeniyet seviyesine ulaşan ülkelerle eşitledik, eğitimdeki problemlerimiz bitmiş olacak mı? Günü çoğaltmak yerine, biraz da kaliteyi arttırmayı düşünsek, eğitim sistemindeki tek adam yetiştirme anlayışını geride bıraksak çok daha iyi etmiş olmaz mıyız?
Eğitim, ömür boyu devam eden bir konudur. Ancak sistemi kurarken sadece başka ülkelerle kıyaslayarak değil de ülke gerçeklerini de dikkate almak lâzım. Gerek iklim şartları ve gerekse diğer sosyal şartlar, birebir başka ülkelere uygulanan sistemin kopyalanmasına mani olabilir. Bugünkü durumda bile pek çok bölgede okullar fiilen geç başlıyor ve erken bitiyor. O yaştaki çocukların bir kısmı tarlalara, bir kısmı yaylalara gitmek mecburiyetinde. Hayır, biz buna kesin olarak mani olacağız! demek doğru olur mu?
Başka ülkeleri inceleyen uzmanlar, o başka ülkelerde tek tip sistem uygulanmadığını da görmezler mi? Her ülkenin ve her bölgenin kendi iklim ve sosyal şartlarına göre eğitim yılı ve günü tesbit ettiğini, eğitimin ülke genelinde aynı günde başlamayıp, aynı günde bitmediği, bu hususta esnek bir uygulama olduğu görülmez mi? Türkiyenin doğusu ile batısında aynı iklim ve sosyal şartlar yok ki! Bu durum göz önüne alınsa ve okula başlama ve bitiş günleri farklılık arz etse ne olur? Toplam ders saatini arttırmak icap ediyorsa, bunu ders saatlerini kış aylarında daha fazla yoğunlaştırarak yapamaz mıyız?
Bütün dünyada sistem değişiyor. Artık çocukları daha fazla okulda tutmak yerine, çocukları hayatın içinde tutarak eğitmek tercih ediliyor. Talim Terbiye Kurulu eski Üyesi Prof. Dr. İrfan Erdoğan bu hususta şöyle demiş: Okulun verimliliği artık dünyada sorgulanan bir durum. Okul 50 yıl önce verimli işlemekteydi. Ancak teknolojideki yeni gelişmelerle birlikte okul etkisini kaybetti. Bırakın okulun kapasitesinin ve etki alanının genişletilmesi, küçülmesi bile gündeme gelebilir. Bu açıdan okulun sistematik olarak müfredat ve öğrenciden aldığı zaman dahil küçülmesinin gerektiğini düşünüyorum. Yani okul eski dönemlerde olduğu gibi bireyin hayatında sanıldığı kadar çok etkili değil artık. Artık bilginin dağıtımı ile ilgili daha farklı bir mekanizma var. (Vatan g., 13 Haziran 2012)
Eğitim sistemini yeniden düzenlerken okulun etkisini azaltalım ve hayatın gerçeklerinin etkisini arttıralım derim!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.