En Büyük Bela Din Sömürüsü...
Bir Müslüman olarak benim gözümde en şerefli, en muhterem, en saygıdeğer, en eli öpülesice kimseler; İslama, İmana, Kur'ana, Şeriata, ahlaka, halka, memlekete Allah rızası için ihlâsla hayırlı hizmetler eden kimselerdir.
En şerefsiz, ahlaksız, rezil, sefil, pespâye kimseler de din ve mukaddesat sömürücüleridir.
Bu memleketin en büyük kanayan yarası din sömürüsüdür.
Din sömürüsü Türkiye'nin geleceğini karartmaktadır. Din hizmetleri kesinlikle şu iki şeye alet edilmemelidir: 1. Zengin olmaya... 2. Şahsî prestij ve nüfuz temin etmeye...
Dinî hizmet ve faaliyetler için toplanan paraların tamamı İman, İslam, Kur'an, Sünnet, Şeriat, ahlak, İmamet ve Ümmet için sarf edilmelidir.
İman İslam Kur'an ve diğer mukaddesat hizmetkârları iki sınıfa ayrılır:
HAS HİZMETKÂRLAR: Bunlar halktan kesinlikle maddî ve (dünya ile ilgili) mânevî ücret istemezler ve beklemezler. Verilirse kabul etmezler. Allaha ve ahirete dönüktürler.
ÖTEKİ HİZMETKARLAR: Bunlar din hizmetleri için ruhsat ve fetva ile geçim parası, ücret, maaş alabilirler ama asla ve asla bu yolla zengin olamazlar.
Nasıl subaylık zengin olmak için yapılmazsa, din hizmetleri de yapılmaz.
Din hizmetlerini alet ederek halkı soyan, toplanan paraların bir kısmını zimmetlerine geçirerek zengin olanlar mel'un ve menfur kimselerdir.
İslam ticaret, sanayi, ziraat, ithalat, ihracat, çeşitli dünyevi hizmetler yaparak zengin olmaya cevaz vermiştir ama din ticaretine, kadın ticaretine, riba ticaretine izin vermemiştir.
Kur'an, Sünnet, Şeriat Müslümanlığı zekâtla cami yapımına bile izin vermiyor.
İslamî hizmetler ve faaliyetler için Müslümanlardan toplanan paralarla hiçbir cemaat ve tarikat başkanının şahsî reklamı yapılamaz.
Hiçbir cemaatin ve tarikatın reklamı yapılamaz.
Hizmet paraları Kur'anın, Sünnetin, Şeriatın, hikmetin ışığında i'lâ-i Kelimetullah için harcanmalıdır.
İslamî hizmet paralarıyla hiç kimse lüks otomobillere binemez.
Bu paralarla hiç kimse lüks ve müzeyyen evler edinip Firavun gibi yaşayamaz.
İslamî hizmet paralarının bir lirası bile ziyan edilemez.
Din sömürücüleri, karı satanlardan daha alçaktır.
Din sömürücüleri İslam'ı içinden yıkmaktadır.
Din sömürüsü İslam'a ve Müslümanlara çok büyük zararlar veren dehşetli bir beladır.
Müslümanlar, bu korkunç ve tahripkâr beladan kurtulmak için Kur'anın, Sünnetin, hikmetin, geçmiş büyüklerin uygulamalarının ışığında çare ve çözüm arasınlar.
Allah rızasını kazanmak için, Resulullullahın biiznillah yapacağı şefaati ümid ederek, dünyevî değil uhrevî mükafat almak için; İslama, İmana, Kurana, Sünnete, Şeriata, Ümmete hizmet eden has ve salih hizmetkarların ruhaniyetleri üzerimize olsun. İnşaallah onların makbul duaları dairesi içinde oluruz.
Münafık sahte hizmetkarlar bizden uzak olsunlar.
* İkinci yazı
Gayretsiz Müslümanlar
1. Bir kimse İslâmiyet'in bütün farzlarını, vaciplerini, müekked sünnetlerini kabul etse sadece inkâr edilmesi kişiyi küfre götüren bir hükmü, değeri inkâr etse kâfir olur.
2. Resulullâh Efendimizin (salât ve selam olsun ona) sünnetini, emir ve yasaklarını, öğütlerini inkâr eden, o da kâfir olur.
3. Şeriat'ın tâzim edilmesini (ululanmasını, hürmet edilmesini) istediği bir şeyi tahkir eden (aşağılayan) kâfir olur.
4. Şeriat'ın tahkir edilmesini (alçak görülmesini) istediği bir şeyi yücelten, o da kâfir olur.
5. Zaruriyât-ı Diniyye'den birini inkâr eden kâfir olur.
6. Küfür örtmek demektir, kâfir gerçekleri örten, gizleyen, inkâr eden kişidir.
7. İsim ve kimlik vererek belli bir şahsın kâfir olduğu ancak vazifeli ve selâhiyetli müftünün fetvasıyla, bu fetvanın yine vazifeli ve selâhiyetli kadı tarafından tasdikiyle ve bu hükmün İmâm-ül Müslîmîn tarafından kabul edilmesiyle olur.
8. İsim ve kimlik gösterilmeden, kural olarak, "şu sözü söyleyen, şu hareketi yapan, şunu inkâr eden kâfir olur.." denilebilir ama fetva ve kaza yetkisi olmayanların isim vererek tekfir etmeleri kesinlikle caiz değildir.
9. Kendisine ahir zaman Resûlü'nün daveti, tebliği, dini, kitabı, Şeriat'ı ulaşıp da bunları tasdik etmeyen, bunlara imân etmeyen insanlar kâfirler zümresi içindedir.
10. Her mü'min aynı zamanda Müslim'dir (Müslümandır) ama her Müslüman görünen, mü'min olmayabilir.
11. İslâm dünyasında iki dinliler vardır. Dıştan Müslüman görünürler. Gerçekte ise dinleri başkadır. Bunlar münafıktır.
12. Müslümanların, ilim, kültür, imkân, fırsat, zenginlik sahibi olanları bütün insanlığı, anlayacakları lisân ve üslûpla İslâm'a ve Tevhid'e çağırmakla yükümlüdür. Bu vazifeyi yerine getirmezlerse sapıklıkta kalan insanların vebâli onların üzerine olur.
13. İslâmiyet kâl ve hâl ile tebliğ edilir. Hâl olmadan, sadece kâl etkili olmayabilir.
14. İslâmiyet'i tebliğ edebilmek için onu aslına uygun şekilde öğrenmiş olmak, bilmek ve yaşamak gerekir.
15. Cemaat, tarikat, hizib, fırka, klik, sekt holiganlığı, militanlığı ve asabiyeti bir tür ırkçılıktır ve gerçek İslâm'la bağdaşmaz ve uyuşmaz.
16. Ümmet şuuruna sahip olmayıp, parça asabiyetine saplanmış olanlar İslâm'ı anlamamışlardır. Ve böyleleri doğru dürüst tebliğ ve davet yapamaz...
17. Kâmil mürşitlerin sohbetleri ve nazarları en güzel ve en etkili tebliğ ve davettir.
18. İnandıklarını ve bildiklerini hayatlarına uygulamayan kimselerin tebliğ ve davetleri etkili olmaz.
19. Müslümanlık yüksek ahlâk, yüksek karakter, hikmet, mürüvvet, fütüvvet demektir. Bunlara sahip olmayanlar halkı irşâd edemez.
20. Gıybet ve tecessüs, Kitab, Sünnet, ve icmâ ile haramdır; bu üç kebire'yi (büyük günahı) küstahça, utanmazca, hayasızca, fütursuzca, aşikâre işleyen fâsıkların başarılı tebliğ ve davet yapmaları mümkün olamaz.
21. Bazı hâllerde Allah-û Teâlâ hazretleri yüce İslâm dinini fâsık ve fâcirlerle de teyid eder.
22. İslâm'ı kimler hakkıyla tebliğ edebilir?.. Resûlullâh'ın ahlâkına sahip olanlar... Selef-i Sâlihin'in ahlâkıyla ahlâklı olanlar... İcâzetli, gerçek din âlimleri... İcâzetli gerçek fakihler... Mürşid-i kâmiller... Evliyaullâh...
23. İlimsiz, irfansız, kültürsüz, medeniyetsiz, hikmetsiz davet ve tebliğ olmaz. Yapılırsa, verimli olmaz.
24. Müslümanlar İslâm'ı, imânı, Kur'ân ahkâmını, Peygamber sünnetini insanlara tebliğ etmenin, ulaştırmanın değerini ve sevabını bilmiş olsalardı, evlerini mallarını, eşyalarını satıp parasıyla bu hizmetleri yaparlardı.
25. Davet ve tebliğ hizmetleri ihlâsla yapılır. Binaenaleyh bu yolla zengin ve maldar olmak haramdır. Sadece geçim imkânı olmayan hizmetkârlara geçinebilecekleri kadar ücret ve maaş ödenmesine fetva ve ruhsat verilmiştir. Zengin olmaları için verilmemiştir.
26. Bugün dünyada kendi dinleri için canla, başla hizmet eden taifelerin birincisi Yehova Şahitleri'dir... Listenin en gerisinde sanırım Müslümanlar yer almaktadır...
27. İslâm Dünyası'nda çıkan petrollerin parasıyla, değil Müslümanları, bütün insanlığı mânen ve maddeten kurtarmak ve selâmet sahiline ulaştırmak mümkündür. Yazık ki, bu yapılmamaktadır.
28. Türkiye Müslümanları tek bir ümmet hâline gelmeli, başlarına bir İmâm-ı Kebir seçmeli, ümmet çapında dört başı mâmur bir hizmet ve faaliyet plan ve programı hazırlamalı ve hem yurt içinde, hem İslâm Dünyası'nda, hem insanlık âleminde insanları doğru yola çağırmalıdır. Bunun için muazzam enstitüler, yayınevleri, vakıflar, medya kurumları tesis edilmeli, her yıl en az yüz lisanda yüz milyonlarca broşür, kitap, dergi, kaset yayınlanıp dünya çapında dağıtımı yapılmalıdır.
29. İşte yeni bir Ramazan'a bir ay kaldı ve İslâmî kesimde ciddi bir hizmet faaliyeti yok... Bazıları 100 bine yakın camiye klima cihazı koymak için çırpınıyor. Ramazan'da israflı, şatafatlı, günahlı, lüks iftar ziyafetleri verilecek... Beş yıldızlı, içkili, domuzlu otel ve restoranlarda ziyafetler tertiplenecek... Papazlarla, hahamlarla, patriklerle kucaklaşıp öpüşülecek... Bunlar faaliyet ve hizmet değil hezimettir.
30. Batı dünyası ve Japonya, teknik, pozitif ilimler, bayındırlık hizmetleri bakımından İslâm dünyasından yüksektedir. Onların imâna, yüksek ahlâka, mürüvvete ihtiyacı vardır. Biz Müslümanlar bu konularda onlara örnek ve önder olamıyoruz.
31. Ashâb-ı Kirâm efendilerimiz, İslâm'ın ilk asrında korkunç güçlüklere göğüs gererek bilinen dünyanın en uzak yerlerine gitmişlerdir. Hatta bir rivâyete göre Amerika'ya bile gittikleri iddia edilmektedir. İnsanlara İslâm'ı tebliğ etmek için feragat ve fedakârlıkla hizmet etmişlerdir. Onlardaki gayretin binde biri bugünün imkânlı Müslümanlarında yoktur. Bu ne korkunç bir eksiklik ve ayıptır?