Uçağın Motoruna Kuş Sürüsü Kaçmış !
Neredeyse bir ay olacak…
Doğu Akdeniz’de düşen jetimiz ile alakalı her gün yeni bir gelişme oluyor. Önceki bildiklerimizi unutturacak yeni bilgilerle karşılaşıyoruz.
Dün savaşın eşiğine gelmiştik, bugün itibariyle ise gittikçe belirsizleşiyor her şey…
Resmisiyle gayri resmisiyle dün bildiklerimiz bugün hurafe halini alıyor! İçinde bulunduğumuz durumun inanılmaz yetersizlik ve basiretsizliklerle dolu olduğunu saklayan örtüler yavaş yavaş kalkıyor…
Genel de bu tip olaylarda, olayın vukuundan itibaren dezenformasyon muhtevalı haberler ile amel eder herkes. Hatta devleti yönetenlerin önüne sunulan raporlarda da dezenforme edilmiş bilgiler olur.
Olayın başlangıcından itibaren birçok kafa karıştırıcı şeyi yaşadık. Neyin ne olduğunu anlamaya yönelik zaman kazanma çabalarına şahit olduk. En önemlisi kimin elinin kimin cebinde olduğunu anlayana kadar, resmi ve gayri resmi malumat bombardımanı ile karşı karşıya kaldık.
Gündem üstüne gündem binse de, “Dünle beraber gitti düne ait ne varsa, bugün yeni şeyler söylemek gerek” edebiyatları dış politik manevra halini almaya başlasa da, kafaları kurcalayan sorular sürekli artıyor…
Şöyle ki:
1 - Şunu gayet iyi biliyoruz ki; Türkiye’de tüm hava hareketleri her an “Muharebe Yönetimi Hava Kuvvetleri Bilgi Sistemi” ile takip edilmektedir. Madem Türkiye’nin değişik yerlerinden alınan radar bilgileri anında Ankara’da Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki Bölge Harekât Merkezi’nde kaydedilmekte... Madem bu bilgilerde dost veya düşman olarak önceden izinler ile kodlanmış her türlü hava aracı, nerede olursa olsun kodları ve işaretleri ile görülmekte… Bu böyleyken jetimiz “Suriye hava sahasında mı düştü/düşürüldü” yoksa “uluslararası hava sahasında mı düştü/düşürüldü” tartışmaları ile yerli ve yabancı kamuoyunu meşgul ettik? TSK İstese uçağımızın an be an tüm hava izlerini irtifa bilgilerini ve sinyalin kaybolduğu noktayı anında grafiklerle Türk ve Dünya kamuoyu ile paylaşabilir ve haklılığımızı ortaya koyardı. Niçin bu bilgileri paylaşmadı?
2 - ABD ve Rusya’nın “biz olayın aslını biliyoruz” mealindeki bilgilerle Türkiye kamuoyunun dikkatini çekmeye başladı. Daha sonra kendi objektif gözlem ve verilerini Türkiye resmi kurumları ile paylaşmaya hazırız dediler. Türkiye'ye ait keşif uçağının düşürülmesiyle ilgili ilk raporları ve istihbarat bilgilerini değerlendiren ABD ve NATO yetkilileri, uçağın Türk hava savunma sisteminin test edilmesi gibi bir misyondan "fazlası" için havalandığı iddiasını ileri sürdüler. Yani diplomatik dilden sıyrılmış bir tabirle: Türk uçağının rutin bir eğitim uçuşundan daha fazlasını yaptığını, Suriye radar sistemini veya tepki süresini test etmek için hava sahasını ihlal ettiğini iddia ettiler.
İşin bir acı tarafı da burada başlıyor. Niçin "elimizde açıkladığınız bilgiler ile çelişen kanıtlar var, isterseniz paylaşırız" diyen Amerika ve Rusya’dan “işin aslını öğrenecek” noktaya düşürüldük?
Bu nasıl bir süreç yönetimidir? Bu nasıl kriz yönetimidir? Bilen beri gelsin!
3 - Türkiye, tarihinin en büyük krizini yaşadığı Suriye'nin “düşmanca” davranabileceği bir bölgeye, bırakın keşif amaçlı insansız hava aracı göndermeyi, envanterinde bulunan füze-uçaksavar tanıma sistemi bulunan bir uçak değil de düşen RF-4E’yi yolluyor?
4 - TSK yaptığı son açıklamada ise düşen uçağın Suriye tarafından değil, bir kaza sonucu kendisinin düştüğü yönünde şüpheleri olduğunu belirtti. İyi de bu Suriye niçin olayın hemen akabinde ‘Türk jetini hava sahamızı ihlal ettiği için biz vurduk’ diye resmi bir açıklama yaptı? Aksi ispatlanmadıkça İsrail’in manyetik bomba ile uçağımızı düşürdüğü, ABD ve Rusya’nın bunu bildiği ve Suriye kendi düşürmüş havasıyla Türkiye’ye güç gösterisi yaptığı bilgisi gerçek kabul edilecek! Uçağı düşüren silah sisteminin niteliği konusunun da net bir biçimde belirlenmediği bu aşamada “acaba kaza olabilir mi” sorusu hangi gerçeklerin üzerini örtmek için ortaya atılıyor?
5 - Son açıklamalar ışığında uçak eğer füzeyle düşürülmemiş ise, neden pilotlarla herhangi bir telsiz bağlantısı kurul(a)mamış? Pilotlar enkazda bulunduysa daha olayın gerçekleştiği günün hemen ertesinde pilotlara ait kask ve botlar bulundu haberlerini kim yaydı?
Hadi bu yalandı, uzmanların ve pilotların “kafadaki kaskın ve ayaktaki botun cesetten bağımsız ayrı bir şekilde bulunması” hakkında “imkânsıza yakın bir şey” demelerinin geride bıraktığı soru işaretleri ne olacak?
6 – Mühim bir ayrıntı daha var. Jetimizi Akdeniz sularında 10 günlük gezinmemize rağmen bulamadık. Ardından, Amerikan gemisi Nautilus’un 2 robot denizaltısı gemisi enkaza ulaştı! Ne büyük acziyet değil mi? Ne kötü hava şartlarında yüksek irtifalarda, ne de deniz altında derinlerde arama kurtarma yapabilecek teknolojimiz yok!
7 - Suriye bırakın savaş ihtimalinden ötürü korkmayı; bir yandan ben yaptım naraları atıyor, bir yandan da “İşte arşın işte Halep - Ya aşarsın ya biçersin - Baktın olmaz vazgeçersin” türküsünü dalga geçer gibi söylüyor. Türkiye komşularının dalga geçebildiği ezik bir ülke mi? Sınıra onca mühimmat yığdık, 26 Haziran tarihinde "yaklaşanı yakarım, uzak durmazsan topuğuna sıkarım" derecesinde kararlılık gösterisine giriştik… Eee şimdi ne olacak?
8 – Hükümetimiz son yıllarda asker mahreçli her sorunda veya krizde sürekli geri vites takmak zorunda kalıyor. Ordumuzun savaşma kabiliyeti ile alakalı çok kötü izlenimler yarattığı son günlerde Hükümetimiz TSK’nin kuvvet yapısını, komuta yapısını ve konseptini acilen değiştirme yoluna gitmeyi düşünüyor mu?
9 - Şimdi birileri “Füze dediniz fos çıktı, uluslararası hava sahası dediniz kof çıktı... Şimdi de baktınız NATO, ABD destek vermeyip el etek çekti: "Kaza ihtimalini gözetelim. Hem delillere bakınca sanki olay kaza gibi duruyor" diye yandan yandan, çaktırmadan çark etmeye başladınız yine... Neyin peşinde olduğunuzu anlamadık kardeşim, pilotaj hatası diyin yahut motora kuş sürüsü kaçmış ondan düşmüş deyin de millet rahatlasın” derse haksız mı sayılır?
10 – Konumuzla alakalı değil ama aklımdayken sorayım dedim: Yüksekova da 8 askerimizin şehit olmasının ardından bölgede başlatılan operasyonda kıstırılan 300 terörist vardı bir ara, ne oldu onlara? Bu bilgiyi manşetlere taşıttıran askeri yetkililerimizden ses çıkmıyor da…!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.