Akyabın feryadını işiten var mı?
Ramazan-ı Şerife üç gün kala Esed’in çeteleri Şebbihalar Suriye’de, Budist çeteler Arakan’da vahşice Müslüman kanı döküyorlar. İslam dünyası ise tüm bu olanlar karşısında çaresiz, tepkisiz ve etkisiz maalesef!
Her yönüyle bölgesel ve küresel bir kördüğüme dönüşen, önemi ve çapı oldukça büyük ve önemli bir devrim sürecinin ve müttefiklerine sırtını dayayan bir rejimin uyguladığı insanlık dışı katliamın yaşandığı Suriye’de henüz tünelin ucu görünmeden Arakan’dan yürek burkucu, vicdan kanatıcı haber ve görüntüler gelmeye başladı.
Suriye meselesi bile zihinlerde hakkıyla yer edinemez ve doğru okunamazken Arakan’a dikkat çekmek elbette oldukça müşkil!
İslam ülkeleri, kapı komşumuz Suriye’de akan kanı bir tülü durduramazken, on binlerce insan gözler önünde katledilirken müdahale edilemezken, Güney Doğu Asya’da, Bangladeş’in doğusunda, Myanmar (Burma)’nın batısında bulunan Arakan’a nasıl yardım edilecek? Mazlum ve mağdur Müslümanların gözyaşları nasıl dindirilecek?
Peki, Suriye bizim iç meselemiz de Arakan değil mi? Yahut Suriyeli Müslümanlar kardeşlerimiz de Arakanlı Müslümanlar kardeşlerimiz değiller mi?
Bölgeye defalarca giden İHH Yönetim Kurulu üyesi Said Demir Arakan’la ilgili vukufiyetli ve önemli bir rapor hazırladı. Bu çalışmadan istifadeyle bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
İstanbul’un fethinden sadece 23 yıl önce (1430) kurulan Arakan İslam Sultanlığı 1784 yılına kadar 26 kral tarafından idare edildi. 1784-1823 seneleri arasında Burma tarafından işgal edildi. Burma idaresi hem Arakanlı Müslüman Rohingya’lara hem de Arakanlı Budist Rahkinelere zulüm uygulayınca binlerce Arakanlı Hindistan’a hicret etmek mecburiyetinde kaldı. Daha sonra İngiliz işgal yıllarının ardından (1823-1937) Arakan’ın bağımsız olmaması için Burma yönetimi İngilizlerle de koordineli bir şekilde karanlık bir tertibi sahneye koydu. Burma yönetimi aynı soydan gelen ve daima barış içerisinde birlikte yaşayan Arakanlı Rohingya Müslümanları ile Rahkine Budistlerini birbirlerine düşürmeye çalıştı. Müslümanlara karşı kışkırtılan Budistlerin eliyle 28 Mart 1942’de 40 gün süren ve 150 bin kişinin ölümüyle neticelenen dehşetli bir katliam gerçekleştirildi.
Bundan 70 sene önce gerçekleşen 1942 katliamı zihinlerde öyle derin yaralar açtı, toplumda öyle nefret tohumları ekti ki ruhlara, bugünlerde yaşanan ve Arakanlı Rohingya Müslümanlarını sindirmeye, yıldırmaya, göç etmeye zorlayan dehşet verici hadiselere sebebiyet verdi. 2014 seçimleri öncesi Burma (Myanmar)’dan çıkarılmaya çalışılan Arakanlılar son katliamda binden fazla kayıp verdiler, yüz bine yakın insan evsiz kaldı. Yıllardır devam eden zulüm ve baskı politikaları sonucunda yüzbinlerce Arakanlı bugün mülteci konumunda. (28 bin kayıtlı 500 bin kayıtsız mülteci Bangladeş’te yaşıyor. Bangladeş’te de bir tür 28 Şubat rejimi uygulanıyor ve Arakanlıların asırlar önce Müslümanlaşmasına vesile olan bu ülkede dindarlara ve mülteci Arakanlılara zulmediliyor. Bu da Bangladeş hükümeti nezdinde çözülmesi gereken ayrı bir problem.)
Arakan, bugün korkunun hâkim olduğu, Müslümanların doğum ve ölümde vergi ödediği, köyden köye ulaşımda bile izin alındığı, can, mal ve namus güvenliğinin kalmadığı, Müslümanların memur olamadığı, motorlu taşıt, sabit ve cep telefonu kullanamadığı, normal vatandaş bile sayılmadığı bir açık hava hapishanesine dönüştürülmüş durumda.
İslam ülkeleri, uluslararası teşkilatlar, insani yardım ve insan hakları kuruluşları Arakan’ın başkenti Akyab’ın feryadına ve imdadına acilen cevap vermezlerse vahşi bir katliamın, kanlı bir zulmün sessiz ortakları olarak tarihe geçecekler!
Gelin bu Ramazan-ı Şerifi Suriye ve Arakan’a dua ve desteğe ayıralım!
Bu vesileyle tüm okurlarımın Ramazanını tebrik ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.