Demokrasi dedikleri nevale tekbir sesi midir, sarhoş sesi midir?
Tekbir sesi ile sarhoş sesini yan yana koyarak özgürlük nitelendirmesi yapanların ileri sürdükleri argümanlar en başta alkol ve kadındır.
Tutturdular; benim özgürlüğüm, benim yaşantım.
Özgürlük; insan tabiatına ters düşmeyen, ve de çevre ile uzlaşma biçimi sergileyen eylemlerin yekunudur desek olmaz. İlle de alkol, kadın, bölücülük.
Edepsizlik, ahlaksızlık...
Az gelişmişler mi desek.
Toplum yapısına ben her istediğimi yapma hakkına sahibim anlayışından bakmak, insan onuru ile bağdaşmayan bir anlayışın saplantısı olduğunu köftehorlara bir türlü anlatamadık. Aşırılık giderek aile yapısını sıfıra indirdi.
Artık küçük yaştakiler bile fuhuş yapıyor, uyuşturucu kullanıyor.
Anlayış giderek nikah denilen kutsallığı da aldı elimizden.
Çakma özgürlük, nikahı da namusu da solladı gitti.
Hasan Cemal gibileri özgürlükçü ya...
Yürüyüşüne izin verilmedi diye arka çıkıyor BDPye.
Nasıl olsa akan kanda Hasan Cemalin bir kuruşu yok.
O yüzden reyting olsun diye özgürlük sazı ile terörü çalmak pek de fena fikir sayılmaz.
Bu yazarın gündemindeki başlık konuları alkol ile BDP.
Bunlar yoksa al sana demokrasi taşlaması.
Hasan Cemal (17.7. 2012 tarihli makalesi) demek ister ki ver izni, al başına püsküllü belayı. Adamlar kırmak dökmek mi istiyorlar, kırsınlar döksünler.
Canları asker mi öldürmek istiyor öldürsünler.
Demokrasi var ya!
Bilgi Üniversitesinin Santral Kampusunda uygulanan bira yasağı Hasan Cemale dokundu. Hayat tarzına çirkin bir müdahaledir, insanların özgürlük alanını kısıtlamaktır diyor hazret. Sarhoşluğun narası da özgürlük, insan sağlığını tehdit etmesi de özgürlük!
Özgürlük dersi verenlere bak.
Yıllardır bu ülkede Müslüman halk kamu haklarından kısıtlanırken neredeydiniz?
Halen de İsrailin bölgedeki saldırılarına söyleyecek tek bir sözünüz yok mu?
Alkol ile yatak değiştirmeye taktılar kafayı. Sarhoş narası olunca özgürlük, tekbir sesi olunca irtica. Diyelim ki tekbir sesinden kimseye bir zarar gelmez, ama alkol insanlık düşmanı, her kötülüğün anası. Terör ve de terörü destekleyenler de öyledir...
BDP Diyarbakırda çarşıları harap edemedi, cam çerçeveleri indiremedi, iş yerlerini kapattıramadı diye devlet baskısı mı oluyor? Canlı bomba olur hepinizi öldürürüz diyebilecek kadar gözü dönmüşlere bu devlet nasıl bir özgürlük sağlamalı ki akan kanlar dursun, göz yaşları dinsin?
Hukuk denilen ve hepimizin uyması gereken kurallar yok mu?
Bu kuralların yanlış olanlarını hep birlikte eleştiririz, ancak canımın her istediğini yaparım dersen senin yerin toplum değil, ormandır.
Git ormana, oradakilerle her türlü ilişkiye gir, kimseler sana karışmaz...
Toplum demek, düzen demektir. Gösteri ve yürüyüşler, kamu düzeni söz konusu olduğunda mülkiye amirleri tarafından kısıtlanır. Dünyanın her tarafında bu böyledir.
BDP, bana kısıtlama sökmez, devleti de tanımam demek istiyor.
Bu laf dinlemezlere izin verilse ilk önce zarar verecekleri Kürt halkıdır. Ve nitekim Öcalanın katlettirdiği 40 bin insanın yarısından çoğu çoluk çocuk Kürttür.
Yakılan makineler, tahrip edilen şantiyelerin faturası yöre halkına çıkıyor.
Baydemirin yumrukladığı devlet aracı da Diyarbakır halkının huzuruna yönelik bir saldırıdır. Panzer taşlanır, şantiyeler yakılırsa batıya bir şey olmaz, ama o yöre halkı geri kalır, işsiz kalır, terörün insafına kalır. Ver haraç, ver asker...
O yüzden diyorum, başımızdan aşağı sürekli salladıkları demokrasi tanımlamasına bir sefer daha bakalım. Ve de oturup şu soruya cevap arayalım; demokrasi dedikleri ayı sesi midir, insan sesi midir?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.