Madımak yeniden karıştı
Danıştay, Madımak, Başbağlar...
Aynı soysuzun aynı oyunu.
Cumhuriyetin kuruluşundan beri derin yapılanmanın darbelerine maruz kalan devlet, Madımak tertibini açığa çıkaramadığı gibi, devamı olan Başbağlar için de muzaffer sayılabilecek bir sonuca varamadı. Gecenin şahidi olmaz, derler ya...
Başbağlar katliamı, akşam ezanında aynen öyle oldu. Vurdular kayıplara karıştılar, vurmadılar hüküm giydiler.
Çelişkiler hem Madımak için, hem de Başbağlar için sır perdesini hâlâ koruyor.
Madımak olayını kimler tertipledi?
Başbağlardaki masum insanları kimler katlettirdi?
Yeni Akitin ifşaatı oldukça ciddi.
Bu ifşaat, bazı çevrelerin doğru diyerekten Müslüman kesime dayattıklarını tersine çeviriyor. Yanlış hesap Bağdattan dönmez mi?
Üzeri 19 yıldır küllenmiş adli bir skandal ile karşı karşıyayız.
Şimdi soracağımız tek soru; boğulma mı, kurşunlama mı?
Kurşunlama iddia da olabilir, ne var ki devletin savcıları iddia üzerine hemen harekete geçmelidirler. Usule göre, bu çeşit bir iddia hazırlığa çoktan kaydedilmiş olmalıdır.
Devamı ise; iddia sahiplerini dinlemek, görgü şahitlerinin görüşlerine baş vurmak, olay sonrası çekilen fotoğrafları mercek altına almak, daha sonra da mezarları açmak.
Mezarlar açılmadan olur mu?
Tabii ki hiç olmaz... İki farklı görüşteki insanları karşı karşıya getirecek kadar ciddi olan bir iddianın sonucu ancak cesetler üzerinde yeniden inceleme yapmakla alınabilir.
Yoksa, karşılıklı atışmalarla bir yere varılamayacağı gibi ortalık iyice karışır. Kurşun yarası bellidir, duman ise zehirdir o da bellidir. Her ikisi otopsi sonucu kimyasal incelmelerle anlaşılır...
Öyle ya, oteli yaktılar, içerideki insanların boğulmasına sebeb oldular suçlamasıyla birçok insan cezaevlerinde yıllardır çile çekiyor.
Ya bu insanlar suçsuzsa!..
Diyeceksiniz ki nasıl oldu bu iş?
Zor da olmadı... Mahkeme, önüne gelen delillere göre karar vermesi usulü işlem, ama olayın arka planı da önemli... Türkiye Barolar Birliği, Ankara Barosu ile Aydınlık gazetesi başta olmak üzere birçok Alevi kökenli kuruluş ele ele vererek mahkemeleri baskı altına alarak sonuç alınmıştır. Hepsinin vurgu yaptığı yer, şeriat devleti özlemi!
Bu yargılamada bana göre, güç ile güçsüzler savaştı.
Maznunlar rejim adına yargılandılar, karşılarında sadece müştekiler yoktu, resmi ideolojinin ne kadar savunucusu, avunucusu, beslemesi, yetiştirmesi varsa hepsi vardı.
O yıllar ben de görevde idim.
Bir hakim olarak, eldeki delillere göre bu kişilerin cinayet suçunu işlediklerine asla inanmadım. Polis memuru, ben de bu kişiyi olay yerinde bağırırken gördüm demesi yetiyordu.
Bu ifadenin ceza olarak karşılığı idam...
Dosyayı okuyun, göreceksiniz aşağı yukarı tüm deliler olay yerinde bunu da gördüm şeklindeki şahit beyanlarına dayanıyor. Boğulma anını açık ve net anlatan yok.
Olayın en ilginç tarafı, güya camiden çıkanlar şeriat isteriz diye bağırmışlar.
İşte asıl yalanın kuyruklusu burada, birileri provokatörlük için belki de bağırmıştır, ama aklı başında bir Müslüman sokaktan veya laik rejimden şeriat istemez. Şeriat, yaşanır istenmez...
Ne zaman mücahidler müteahhit olmaz, ne zaman Müslümanlar ruhen ve de bedenen Allahın(cc) emirlerine sıkı sıkı sarılırlar, o zaman şeriat kendiliğinden gelir...
Şimdi bütün gözler yargıda... Hem Madımak, hem de Başbağlar cinayetini çözecek vatan evladı savcıların gayretine bu ülkenin acilen ihtiyacı var...
Görelim, dumandan mı boğuldular, kurşunlandılar mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.