Gazetemize organize faşizan baskı
Yaşadığımız sorunların çoğunun altında insanların dual yaşaması yatıyor.
Söylemleriyle eylemleri arasında fark oluşan insanlar bir süre sonra maskeli yaşama bürünüyorlar.
Her kesimde bu mevcut.
İslamcı görünüp namaz kılmayanlar olabildiği gibi, demokrat görünüp antidemokratik yapılara var gücüyle destek olanlar çıkıyor.
28 Şubat’ta seçilmiş hükümeti “İrticacı” diye niteleyip “Demokrasi” ve “Demokrasi tehlikede” kelimelerini ağzından düşürmeyen Mustafa Balbay’ın maskesi düştüğünde, ortaya askerleri darbe yapmak için zorlayan biri çıkıyor örneğin.
O devrin Balbay’ları bugün revize olarak ama temelde aynı özle karşımıza çıkıyorlar.
“Tahammül edemiyorsanız, o zaman demokratik düzenle uzaktan yakından ilginiz yok demektir. Türkiye’de siyasi iktidar tahammül sınırlarını git gide aşağıya çekiyor. Uygulama pek çok konuda otoriterlik eşiğini aşmış durumda, genel seyir bu eşiğin sınırlarında dolaşıyor.”
Bu cümle, 28 Şubat’ta seçilmiş iktidar için söylenen, Balbay gibi isimlerin cümlelerine ne kadar benziyor değil mi?
Oysa 28 Şubat’ta söylenmedi, dün Ali Bayramoğlu tarafından yazıldı.
“İstibdat makamı” nitelemesiyle yazısını bitiren Bayramoğlu, Menderes’e karşı, Erbakan’a karşı yapılan propagandayı farklı bir cepheden, farklı makyajla yapıyor sadece.
Türkiye’nin kabuğunu kırmaya çalışan her lider için “istibdat-otoriterleşme-demokrat olmama” eleştirileri yapıldı, yapılıyor.
Bunların hepsinin de azığı yalan propagandadır.
Benim Post Jakobenler dediğim bu ekip öyle bir hava estiriyor ki, dışarıdan bakan Güneydoğu’da Olağanüstü Hal’den beter uygulamalar yapılıyor zanneder.
Oysa gidip halkla konuşunca ve genel tabloya bakınca gerçeklerin hiç de öyle olmadığı ortaya çıkıyor.
KCK’nın yasadışı olarak baskı ve zorlamalarla halktan vergi toplamasını tek kelime eleştirmeyen, burada hukuku hatırlamayanlar, KCK’ya operasyon yapılınca “istibdat” yaygarası koparıyor.
Yazısında iktidarı “hukuk merkezli” olmamakla suçlayan Bayramoğlu, yasadışı vergi toplama, ihalelerden pay alma, uyuşturucu üretim ve ticareti yapma konusunda PKK’ya hukuku hiç hatırlatmıyor nedense.
Gerçekleri böylece gözden kaçırırken Menderes’in gençleri kıyma makinesinden geçirdiği haberlerine benzer yalan propagandayla istibdat korosuna lojistik sağlıyorlar.
Örneği Taraf Gazetesi’nden vereyim.
24 Temmuz’da Adıyaman’da tutuklanan 6 KCK’lı için “Top oynadınız KCK’lısınız” başlıklı bir haber yaptı Taraf.
Habere göre bir grup genç sadece piknik yapıp top oynadıkları için tutuklanmışlar.
Olay böyle mi gerçekten diye sorguladığımda ise gerçekle karşılaşıyorum. Söz konusu kişiler PKK/KCK’nın gençlik yapılanması Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi DYGM üyelerinden oluşuyor.
6 kişi takip altındalarmış ve en uygun an o an olduğu için yakalanmışlar.
Kimse zarar görmeden ve çatışma çıkmadan.
Ama çarpıtmanın sınırı yok.
Piknikçi denilen kişilerin evlerinden çıkan yığınla molotof kokteylini söz konusu gazete piknik malzemesi görüyor olmalı.
Nasıl olsa o molotofların kendilerine atılma ihtimali yok.
Onlar otobüste evine gitmekte olan masum kız çocuklarını yakmakta kullanılacak.
Yalanın sınırı olmadığı gibi gerçekleri ortaya çıkarma çabaları da faşizan ve organize baskıya maruz kalıyor.
Madımak olayları Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık olaylarından.
Ve biz aydınlatılmasını istiyoruz.
Önceki gün Aydınlık, Taraf, Cumhuriyet ve PKK’nın sitesi ANF’nin “kirli” ittifakıyla karşılaştık.
Dün de karanlıktan beslenen bir grup azgın azınlık gazetemiz aleyhine protesto gösterisi yapmak istedi.
Provokasyon kokan bu girişime İcra Kurulu Başkanımız Mustafa Karahasanoğlu Ağabey’in cevabı netti: “Sivas’ta 19 sene önce ‘37 can orada yandı’ diyorlar. Ben şerefimi ortaya koyarak söylüyorum ki; oradaki 37 kişi yanarak can vermedi. Bunlardan bir bölümü kurşunlanarak öldürüldü. Dolayısıyla bizim yapmak istediğimiz hakikatin ortaya çıkmasıdır. Gerçekten orada insanlar yanmışsa, ‘Otopsi yapılsın’ diyoruz. Bu gerçek ortaya çıksın. Ama yanmadıysa, kurşunla vurulduysa, bunları kurşunla vuran kimlerse bunlar ortaya çıksın istiyoruz. Bundan niye gocunuyorlar?”
Bir olayın aydınlatılmasını istemek, bunun için çaba göstermek suç mudur bu memlekette?
Derin yapının “Madımak Oteli’ni Müslümanlar yaktı” söylemine koşulsuz inanalım mı?
Sizin PKK’nın “Top oynayanları tutukladılar” yalanına inandığınız gibi?
Oysa biz derin devletin de, Ergenekon’un da, PKK’nın da dediğine inanmıyoruz.
Biz gerçek neyse o ortaya çıksın istiyoruz.
Ortaya çıkan gerçeğin “demokrat” görünümlülerin maskesini düşürme olasılığı korkutuyor sizi sanırım... Bu panik niye?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.