Marmara İletişimde neler oluyor?
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Yusuf Devran göreve geldiğinden bu yana, bir kesimin sistemli saldırısına hedef oluyor. Çok açık aslında, gelmesiyle birlikte rahatı bozulanlar, ideolojik kılıflar üretip kamuoyunda itibarsızlaştırma çalışması yürütüyorlar. Bazı öğrenciler bile bile buna destek oluyor. Hatta kendi bedenlerinin, geleceklerinin, itibarlarının bu işte kullanılmasını sağlıyorlar. Sanıyorum bunu bir çeşit “dava” gibi görüyorlar. Yaptıkları eylemi de “intihar saldırısı”.. Yusuf Devran’a saldıran her öğrencinin arkasından bir eski akademik personelin çıktığını gördük bugüne kadar. Her şey gözümüz önünde cereyan etti zira. Ekşi sözlüklerde, twitter’da sosyal ağlarda verildi kavga. Dolayısıyla her konuya hakimiz. Üstelik de çoğu mahrem, kendi içlerinde halledip bitirmesi gereken kavgalar iken.. Hangi birini sayayım burada?..
TUTUKLU ÖĞRENCİLER
Son olay Bakırköy Kadın cezaevinde tutuklu bulunan bir öğrencinin, Marmara İletişim Dekanlığı’na defalarca dilekçeyle başvurmasına rağmen ders notlarını, sınav tarihlerini ve sınav sonuçlarını öğrenemediği iddiasıydı. Emine Akman isimli öğrenci ayrıca, fakülte yönetimini, girdiği 1 vize ve 8 final sınavını girilmemiş gibi göstermekle suçlamıştı. 24 Temmuz (basında sansürün kaldırılışının yıldönümü?) “Basın bayramı” günü servis edilen bu haberle, Yusuf Devran’a bir balta darbesi daha vurulması hedeflenmişti. Ancak bu sefer de balta yine taşa isabet etti. Zira Devran, hızla Emine Akman’ın not durum belgesini yayınladı. Ne öğrencinin iddia ettiği gibi girilmemiş sınavlar vardı ne de işlenmemiş notlar. (üstelik iyi de not almış) Başta da dedim ya çok mahrem işler bunlar ama bir nedenle böyle ortalığa dökülmüş durumda. Ben bırakın not durum belgemin gazetelerde basılmasını, adımın bile böyle yazılara konu olmasından rahatsız olurdum herhalde..
TEŞEKKÜR ETMELERİ GEREKİRDİ
Yusuf Devran göreve geldiğinde birkaç radikal değişiklik yaptı İletişim Fakültesi’nde. Bunlardan biri profesörlerin derslere girme mecburiyetiydi. Bugüne kadar adı kapıda yazılı olmasına rağmen çocukların hiç görmediği profesörler akademik kadrodaydı. Onlar derslere gelmeye başladılar. Çocuklarla tanıştılar. Büyük bir medya merkezi tesis etti okulda. Hani hatırlarsınız yine fırtınalar kopartmışlardı; “Yusuf Devran fakültenin haber ajansını kapattı” diye.. Küçücük, iki masa bir sandalyeli haber ajansını kapattıktan sonra, çoğu ulusal tv ve radyo ile rekabet edebilecek bir kompleks kurdu. İçinde, kapatıldığı iddia edilen haber ajansının da olduğu, geniş bir haber merkezi ile uygulama yapılabilecek stüdyo ve çalışma düzenlerinin de olduğu bir medya merkezi.. İletişim öğrencileri başka hiçbir medya grubuna ihtiyaç duymaksızın burada çalışmalarını sürdürebiliyorlar. Merak eden (tercih dönemi bugünler) gidip kampusu gezsin. Bir de ne yaptı Yusuf Devran biliyor musunuz? Tutuklu öğrencilerin tutuklu bulundukları cezaevinde sınava girmelerine olanak sağladı. Bugüne kadar ellerinde kelepçelerle kolluk kuvveti eşliğinde arkadaşlarının arasından geçerek sınav yapılan salonlara giren öğrenciler artık cezaevinde sınava giriyorlar. Bu gerçek bir sosyolojik travma idi. Bugüne kadar müdahale edilmeyen. Önemsenmeyen. Ama bizzat tutuklu öğrencinin psikolojisini önceleyen ve dahası diğer öğrencilerin durumunu da gözeten bir düzenlemeydi bu. Bunun için Devran’a teşekkür edilmesi gerekiyordu oysa ki..
BU DA GEÇER
Yusuf Devran’a iş üzerinden saldıramadıkları için böyle meseleler üretiyorlar. Başta da dedim bazı öğrenciler de bunu bir dava zannediyorlar... Oysa Marmara İletişim’in eğitim kalitesini yükseltmek adına geceli-gündüzlü çalışan bir hocaya bu ithamlar, en hafif tabir ile ayıp oluyor. Aynı okulun saygın eğitimcilerinden birinin, Doç.Dr.Ali Murat Yel’in, Emine Akman olayıyla ilgili değerlendirmesiyle bitireyim yazıyı.. Diyor ki Ali Murat Yel; “Demek gazeteciliğin öğretildiği okulun öğrencileri bile yeterince araştırma yapmadan haber yapmayı/yaptırmayı marifet sayıyor”.. Durum budur. Kalın sağlıcakla.