Faruk Çakır

Faruk Çakır

Dizi dizi dert

Dizi dizi dert

Türkiye, yaptığı icraatlarla İslâm dünyasına model olma ya da kötü örnek olma arasında gidip geliyor. Eksiklikleri olmakla birlikte demokrasi ile idare edildiği için model olabilecekken, bazı ciddî yanlışlarda ısrar ederek kötü örnek olma ihtimali de var.
İslâm dünyası ile aramızın iyi olması, hem bizim hem de onların menfaatine. Ancak, “ittihad-ı İslâm”ı istemeyenler de var. Onlar da her fırsatta aramızın bozulması için ellerinden gelen gayreti sarfediyor. Nitekim, “Ne Şamın şekeri...” diye başlayan “yanlış söz”ler bunun delili. Ayrıca, en büyük İslâm kongresi olan hacdan dönen bazı hacılarımızın, haccın güzelliklerini anlatmak ve başkalarının da oraya gitmesini teşvik etmek yerine, hep kötü misalleri anlatması, çerden, çöpten bahsetmesi tuzağa düşüldüğünün işareti sayılmaz mı?
Halkın ekseriyetinin Müslüman olduğu bu ülkelerde, geçmişte ecdadımızın adil davranması dolayısıyla lehimize bir hava her zaman olmuştur. Fakat, Lawrence gibi çalışan ve bu dostluğu düşmanlığa çevirmek isteyen kişiler o ülkelerde de vardır. Ülkemizdeki bazı vatanseverler, “Onlar bizi arkadan vurdu” diye Müslüman komşularımızı toptan mahkûm ederken, kurulan tuzağa düşen bazı İslâm ülkelerinin vatandaşları da “Dedeleriniz bizi sömürdü” diyebiliyor. Aslında bütün bunların uluslar arası ifsat şebekelerinin bir tuzağı olduğunu görmek lâzım.
Hatırlanacak olursa son yıllarda ‘Türk dizi’leriyle Arap ülkelerine çıkarma yapmış durumdayız. Ekseriyeti müstehcen olan ve Türkiye’deki sosyal hayatı doğru yansıtmayan bu diziler, o ülkelerde gündem oldu. Tabiî ki bu gündem olma müsbet mânâda değil, olumsuz yöndeydi. Hatta, Arap ülkelerinde birisine hakaret etmek isteyenin, “Dün seni Türk dizisinde görmüşler” demeye başladığı da yapılan yorumlar arasındaydı. Ürdün’de de ‘dizi’ tartışması alevlenmiş. Gerçi haberde bu dizilerin yerli mi yoksa Türkiye’den satın alınan diziler mi olduğu açıklanmamış, ama fark etmez. Ürdün Müslüman Kardeşler Teşkilâtı Başkanı Muhammed Bedi’nin, Ramazan ayı boyunca birçok televizyon dizisine ‘takva’ya zarar vermesi gerekçesiyle tepki göstermesi dikkate değer.
Muhammed Bedi, yayımladığı mesajda Ramazan ayını takva ayı olarak değerlendirmiş ve ‘dizi’leri, insanı takvadan uzaklaştıran sebepler arasında saymış. Bedi, şöyle demiş: ‘’Sadece Ramazan ayı için 70 dizinin yayımlanması makul olabilir mi? Oruçlu bir kişi bu dizileri takip etmek için bunca vakti nereden bulacak? Bütün bunlar insanın vaktini çalmak ve takva sahibi olmasını engellemek için kasıtlı birer plandır.’’ (AA, 26 Temmuz 2012)
Ürdün’de durum buysa, acaba diğer İslâm ülkelerinde nasıldır? 70 ayrı diziyi takip eden biri, ‘aklını’ kaybetmez mi? Ülkemizdeki dizi sayısından haberdar mıyız ve bu dizilerin kaçı Ramazan ayının manevî iklimine uygundur? Ürdün’deki duruma itiraz edip halkı ikaz eden bir “Bedi” çıkmış. Peki, aynı şekilde Türkiye’deki “diziler eliyle değerlerin linci”ne kim itiraz edecek?
Ramazan, eğlence ve israf ayı olmadığı gibi ‘dizi izleme ayı’ da değildir. O halde ‘dizi’ler eliyle milletin aklını ve kalbini çelmek isteyenlere birilerinin uygun lisan ile itiraz edip, milleti uyandırması lâzım. Hal ve gidişe bakılırsa bunu ciddî mânâda yapan etkili ve yetkili bir isim görülmüyor. Elbette zaman zaman RTÜK ve benzeri kuruluşlar insanların TV’lerden yana şikâyetlerini dile getiriyor ve “TV’ler biraz dikkat etsin” diyor, ama bu sözler bir netice vermiyor. Televizyonlar bildiğiniz gibi, insanların aklını ve fikrini çelmeye, onları maneviyattan uzaklaştırmaya devam ediyor.
Keşke mümkün olsa da bu diziler insanları ahiret hayatını düşünmeye, ona hazırlık yapmaya dâvet eder hale gelse. Keşke, bu mübarek oruç ayını iyi değerlendirmek gerektiği yolunda yayınlar yapılsa. Keşke, oyuncular film icabı da olsa Ramazan’ın geldiğini hatırlasa, hatırlatsa ve millete güzel örnek olsa... Onlar bunu yapmıyorsa, bir ikaz edici çıkıp bunu hatırlatsa...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi