Arakana sahip çık!
BM raporlarına göre, hiçbir ülkenin vatandaşı olmadığı için, temel insan haklarından mahrum bırakılan 12 milyon insan var. Bugünkü adı Myanmar olan topraklarda yaşayan Arakanlı Rohingya Müslümanları, bu listenin ilk sırasında yer alıyor.
Myanmar yönetimi, Arakanlı Müslümanların, 1948den sonra yerleşmiş Bangladeşli sürgünler olduğunu iddia ediyor ve etnik azınlık olarak kabul etmiyor.
Buna karşılık, yüz binlerce Arakanlı Müslümanın sığındığı Bangladeş yönetimi, bu insanların tarihsel olarak şu an yaşadıkları bölgenin halkı olduğunu iddia ediyor.
Arakanlı Müslümanlarla ilgili kesin olan tek şey ise, tarih içerisinde Myanmar ve Bangladeş arasında hareketli bir topluluk olmalarına rağmen, her iki ülke de bu insanları sahiplenmiyor.
Bangladeş yönetiminin kendisine sığınan Arakanlı Müslümanlara yaklaşımı oldukça düşündürücü. İçecek su, gıda ve eğitim imkânları oldukça sınırlı. İnsanlar, su ihtiyaçlarını kampların yakınında bulunan bataklıklardan temin etmeye çalışıyorlar. Tek odalı barakalarda yedi sekiz kişi birlikte kalıyorlar.
Bir iki tabak dışında hiçbir şeyi bulunmayan mülteciler, toprak üzerinde yatıp kalkıyorlar. Birkaç günde sadece bir öğün yemek imkânı bulabiliyorlar. Bu sebeple, kamptan çıkış yasağına rağmen, kaçak işçi statüsünde günübirlik işler için kampı terk etmek zorunda kalıyorlar.
Aslına bakılırsa, Bangladeş de fakir bir ülke. Ülkenin iş imkânlarının kısıtlı oluşu, yerel halk ile Arakanlı Müslümanlar arasında gerginliğe sebep oluyor. Örneğin, Kutupalong mülteci kampı yakınlarındaki Ukhia kentinde, işlerini ellerinden almakla itham ettikleri Arakanlı Müslümanların sınır dışı edilmesini talep eden heyetler oluşturulmuş.
Bangladeş yönetimi, Rohingya Müslümanlarına resmi mülteci statüsü tanınmasının daha çok mülteci çekerek, sorunu ağırlaştıracağı kanaatine sahip. Bangladeş Dışişleri Bakanı Dipu Moninin, Tekrar çok sayıda göçmenin Bangladeşe girmesini istemiyoruz yönündeki sözleri de bunu doğruluyor.
Bangladeşde istenmeyen yalnızca mülteciler değil. Mültecilere yönelik baskıları gündeme getiren ve yardım eden, insani yardım kuruluşları ve diğer sivil toplum örgütleri de çalışma izinlerinin iptali ve sınır dışı edilme tehlikesi yaşıyorlar. Uluslararası toplumun tepkisinden çekinen Bangladeş, tepkileri radikal İslamcılara yönelik operasyon bahanesiyle, savuşturmaya çalışıyor.
Bangladeşteki zorlu şartlar, mültecilerden bir kısmının, Taylanda yönelmesine sebep oluyor. Ne var ki, küçük botlarla Tayland kıyılarına ulaşabilenler, bu ülkede kabul görmüyorlar.
Tayland sahil güvenliği, Arakanlı Müslümanları zorla yeniden açık denize yönlendiriyor. Motoru çalışmayan teknelerle ve yiyeceksiz bir şekilde açık denize gönderilen bu insanların birçoğu boğularak yaşamını yitiriyor. Bir şekilde Tayland kıyılarına ulaşabilenler de, aynı şekilde geri gönderiliyor.
Arakanlı Müslümanların, kaçtıkları bir diğer ülke de, Hint Okyanusunun diğer yakasında bulunan Malezya. Çok daha zor ve tehlikeli bir yolculuk gerektiren Malezyada şartlar nispeten daha yaşanılabilir düzeyde.
Nüfusun yarıdan fazlası öz vatanlarının dışında yaşayan Arakanlı Müslümanların mülteci durumunda olduğu diğer ülkeler, Hindistan, Pakistan ve Suudi Arabistan. Pakistanda 300 bin ve Suudi Arabistanda 120 binden fazla Arakanlı Müslüman bulunuyor.
Arakanlı mültecilerin kamplarda yaşadığı gıda ve eğitim sorununun en önemli sebebi, Dakka yönetiminin yaptığı gibi, BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin göçmen akınını kayıt altına almasına müsaade edilmemesi. Resmi anlamda yasadışı göçmen olarak kabul edilmeyen yüz binlerce Arakanlı, Dünya Gıda Programının yardımlarından ve benzer kuruluşların eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor.
Yaşanan tüm bu sıkıntıların ceremesini çekmek ise yine en masumlara; çocuklara düşüyor. Myanmardan kaçış esnasında hayatta kalabilseler bile, kamplarındaki zor yaşam koşullarına ayak uyduramıyorlar. Kampların etrafındaki çocuk mezarları, çocuk ölüm oranının oldukça çok yüksek olduğunu işaret ediyor.
Mevcut tablo karşısında çağrımızı tekrarlamaktan başka çare yok: Bölgesel ve tarihi temellere sahip olan Arakan meselesinin çözüme kavuşturulması adına Malezya, Endonezya ve Bengaldeş, aktif ve yapıcı bir şekilde hareket etmeliler. Bu ülkeleri harekete geçirebilecek tek ülke Türkiyedir.
Arakan, Bengaldeş, Arakan-Bengaldeş sınırı, Tayland ve Malezyadaki Rohingya Müslümanlarının, gıda, sağlık ve eğitim ihtiyaçlarının giderilmesi, can ve namus emniyetlerinin sağlanması adına, Türk Dışişleri ve Türk halkı, Arakana sahip çıkmalı.
Aksi halde, bir yanı okyanus, diğer yanı Budist cunta rejimi ve işbirlikçikleri tarafından çevrilmiş Arakan Müslümanlarının, mevcudiyetini muhafaza etme şansı bulunmuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.