Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Türk-Kürt ya da Sünni-Alevi çatışması hangi “kahpe”nin işine yarayacak?

Türk-Kürt ya da Sünni-Alevi çatışması hangi “kahpe”nin işine yarayacak?

Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, çok güzel bir “tesbit”te bulunmuş...

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in; “Eski Türkiye’nin özlemi” içinde olduğunu ve eğer “Kürt meselesini provoke ederse, kendi rejimini kurtarabileceğini” düşündüğünü söyleyip, eklemiş; “Ama yanılıyor... Türkiye’ye misilleme için Kürtleri destekliyor ama Türkiye’si olanın bir başka devlete ihtiyacı olmaz, bunu bilmiyor.”
Gerçekten güzel bir tesbit...
Gerçekten de;
“Türkiye’si olanın, bir başka devlete ihtiyacı olmaz!”
Bu “tesbit”ten hareketle, Türkiye’de “kaos” çıkarmak ve Irak’tan sonra Suriye ve Türkiye’yi de “parçalamak” isteyip “kışkırtma çabaları”na hız veren ve buna “alet” olan salaklara ne demeli?..
Acaba onların “başka bir devletleri” mi var, ya da “başka bir devlet” mi kurmak istiyorlar?
Şurası açık ve net;
“Türkiye’den başka Türkiye yok!”
Ve ayrıca; Prof. Arıboğan’ın dediği gibi; “Türkiye’si olanın başka bir devlete ihtiyacı olmaz!”
O halde, yaşanan bu “kargaşa”nın sebebi ne ve bunu kimler kışkırtıyor?

NYT’DEKİ YORUM

Bizim Ajans Dİ, taa İzmir’den aradı, “New York Times’da yazılanlardan haberin var mı?” diye sordu.
Malûmunuz olduğu üzre; New York Times; tamamen “Yahudi sermayesi” ile çıkan bir gazete... Tek amacı da, “İsrail’in çıkarları”nı savunmak!..
Böyle bir gazetede, “Türkiye lehine” yazılar çıkmasını beklemek, “tekeden süt çıkmasını” ya da “öküzden buzağı doğmasını” beklemek kadar abes!..
Nitekim, yanılmadım...

“İsrail’in çıkarları”na hizmet eden “Yahudi sermayeli” bu gazete, Malatya’nın Doğanhisar ilçesine bağlı Sürgü beldesindeki “münferit” olayı büyütmüş de büyütmüş ve işi “Türkiye’de neler oluyor”a kadar vardırmış!..
“Tekeden süt, Malatya’dan yorum çıkmaz ama New York Times çıkarmış!..”
Türkiye’de yaşayan “Nusayri”leri ve “Ulusalcı” taifeyi de “Aleviler”e dahil edip, demiş ki; “Suriye’de iç savaş kanlı bir mezhepsel hesaplaşmaya dönüştükçe sınırın öte yanındaki Türkiye’de Alevi azınlıkla Sünniler arasındaki gerilim artıyor... Aleviler şiddetin yayılmasından korkuyorlar.
15-20 milyon olarak tahmin edilen ve ülkenin en büyük azınlıklarından biri olan Türk Alevileri, Suriye lideri Beşar Esed’in arkasında sıkı durmuyor gibi!..
Suriye’deki iç savaş, Alevi hakimiyetindeki hükümet kuvvetleri ile Sünni çoğunluk arasındaki kanlı bir mezhepsel çatışmaya dönüşürken, sınırın öteki tarafında Türkiye’nin Alevi azınlığı ile Sünni çoğunluğu arasındaki gerginlikler artıyor.”
 Oha... Ve de çüşşş!..;

Türkiye’deki “Alevi” nüfusu özellikle “yüksek” gösteriyorlar ki, Aleviler; “Biz neymişiz be abi?” deyip, yönetime başkaldırsınlar!..
Bunu, özellikle yapıyorlar...
“Türkiye’de 15-20 milyon Alevi, 20-25 milyon da Kürt var!”
Öyle diyorlar!..

Tıpkı, Nasreddin Hoca fıkrası gibi... Bilirsiniz; merhum Hoca, eve “1 kilo ciğer” almış da, hanımı o ciğeri bir akrabasına vermiş de, Hoca sorunca; “Kedi yedi” demiş ya!..
Hoca merhum da, hemen “kedi”yi alıp tartmış ve aynı kiloda olduğunu görünce hanımına sormuş ya; “Hatun; eti yiyen kedi bu ise bizim ciğer nerede, bu tarttığım ciğer ise, kedi nerede?”
Bu ülkede “35-40 milyon Alevi ve Kürt” varsa, acaba “Türkler” nerede?!?..
“Kışkırtma”ya gelince, “Alevi ve Kürt nüfus”u balon gibi şişiriyorlar!.. “Hak” talep ettiklerinde de, aynı çoğunluğu, bu defa “azınlık” ilân ediyorlar iyi mi?.

BUNUN ADI, VATAN HAİNLİĞİ!

Başbakan Tayyip Erdoğan, Pazar günkü televizyon programında; “Türkiye Cumhuriyeti, sadece terör örgütüne değil, terör örgütünün iplerini elinde tutan canilere de, örgütün iplerini elinde tutan düşman ülke ve çevrelere de haddini, hududunu bildirecek güçtedir” derken, hedefinde New York Times var mıydı bilmiyorum... Eğer varsa, herhalde New York Times’ın ipini ellerinde tutanlar da, bu sözlerden nasibini almıştır.
.........
Efendim, çok beylik bir lâf ama;
Kim ki, “Türkiye”den başka bir ülke arayışına giriyorsa, yaptığı “vatan hainliği”dir!.. “Bir kaşık suda fırtına koparmak” isteyenler de, “sanal dünya şehveti”ne kapılanlar da, birer “vatan haini”dir, “kahpe”dir, “çıfıt bir fahişe”dir!..
Kim ki, “gerilim”e yol açacak davranışlar içine giriyor ve kim ki bu “münferit” olaylardan “çatışma” çıkarmak istiyor, bunun adı, “Türkiye düşmanlığı”dır!..

ASLINDA NE OLDU?

Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, sadece Ramazan ayının başladığı günden bu yana, yani “son 20 günde” meydana gelen olaylardan bir “derleme” yapmış ve “algı yönetmeye” meraklı “medya”nın “provokasyon” kokan haberlerine değinmiş...
Hele hatırlayın o olayları:
¥ Muğla Dalyan’da otel işletmeciliği yapan bir vatandaş ile otelin havuzunda yüzen gençler arasında bir tartışma çıkıyor... Hadise, şehirde; “Türkler buraya giremez!” şeklinde bir dedikoduya dönüşünce tansiyon bir anda fırlıyor.
Neyse ki sağduyulu esnaf ve yöneticiler devreye giriyor, kardeşliğe halel gelmiyor.
Sonra anlaşılıyor ki, meselenin Kürt-Türk çatışmasını gerektiren bir yanı yok. Zaten kavganın iki tarafı da Kürt vatandaşlarımızdan oluşuyor; biri yıllar önce gelen, diğeri yakın zamanda göç eden bir aile...
¥ Malatya’ya bağlı Sürgü beldesinde Ramazan davulcusu ile bir aile arasında sahur vakti tartışma çıktı.
Sosyal medya üzerinden keskin ulusalcılık yapan birileri bu hadiseyi de ‘Alevi-Sünni çatışması’ diye takdim etti. Oysa davulcu tartışmadan bir gün sonra 50 ahbabını toplayıp tartıştığı ailenin kapısına dayanmıştı.
“Alevilere oruç tutmadığı için saldırıldı” diye sosyal medyada bir hava oluşturulmaya çalışıldı. Olayın mezhep meselesi olmadığı anlaşıldı ama sosyal medyanın azgın provokatörleri durumdan bir ders çıkarmadı; tahrike devam etti.

¥ Kışkırtma bütün vahşetiyle devam ederken Eskişehir’de Hacı Bektaş-ı Veli Vakfı, bir toplantı yaparak Malatya’da yaşandığı iddia edilen mezhep kavgasını protesto etmek istedi. Neyse ki Vakıf Başkanı eylem sırasında sinsi planı doğru okuyarak şu açıklamayı yaptı:
“İçimizde tanımadığımız bilmediğimiz daha önce hiç görmediğimiz bazıları var. Bunlar provokatör. Bizi birbirimize kırdırmak istiyorlar.”
¥ Şişli Ayazağa’da “İnşaat işçileri kızlara laf attı!” denerek başlayan tartışma mahalle sakinleri ile inşaat işçileri arasında taşlı sopalı kavgaya dönüştü.
“Kürt işçileri linç ediyorlar...” iddiası hadiseyi bir anda etnik çatışmaya doğru sürüklüyordu ki meselenin laf atma üzerine çıkan tartışmadan kaynaklandığı kısa sürede açıklığa kavuştu.
¥ Çorum’da 31 Temmuz günü bir iddia atıldı ortaya... Güya su içen iki Alevi genç linç edilmek istenmiş.
Bu tip hadiseleri sosyal medyada yayanların arasında “ulusalcı gazeteciler”in sürekli boy göstermesi düşündürücü.

Üstelik olayın fotoğrafı(!) da paylaşılıyordu sosyal medyada.
Sonra anlaşıldı ki o olay da yalan, o fotoğraf da!..
Linç fotoğrafı diye sunulan malzeme 30 Ağustos 2006’da Lübnan’a asker gönderilmesini protesto eden bir örgütün eyleminde çekilmişti.
Her hadiseye kışkırtıcı bir yangın memuru gibi yaklaşanlar hiç mi utanmaz, hiç mi sıkılmaz!
¥ Bir vahim senaryo daha:
1 Ağustos günü Edremit’te halkı korkuya sevk eden bir bilgi yayıldı.
İddiaya göre; Güre beldesinde bir sitede Alevi vatandaşlara ait 7 dubleks eve çarpı işareti konulmuş.
Bütün Türkiye’yi endişeye sevk eden bu hadisede de yine karşımıza maksatlı bilgilendirmeler çıktı.
Olay incelendiğinde anlaşıldı ki bölgede 126 villa bulunmaktadır ve bunun yaklaşık 30’u Alevi vatandaşlarımıza aittir. Çarpı işareti konulan 7 kapıdansa sadece 2’sinin Alevi vatandaşımıza ait olduğu ortaya çıkmıştır!..
Meçhul çarpı işaretlerinin Alevi-Sünni çatışmasına vesile yapılması da yeni değil maalesef.
Adıyaman’da bazı evlere çarpı konulunca yine benzer iddialar ortaya atılmıştı. Yapılan incelemede anlaşıldı ki bir internet firması altyapı çalışmaları yaparken bu işaretleri koymuş ve böyle vahim bir anlaşılmaya sebep olabilecekleri hiç düşünülmemiş.
Adıyaman’daki işaret konuşulurken İstanbul Sarıyer’de kapısına çarpı işareti konulan bir Alevi aile şikâyetçi olunca soruşturma başlatıldı. Sonra gerçek ortaya çıktı ki o meşum işaretleme işini şikâyetçinin yeğeni yapmıştır!..

MUSA SOW’A UYARI MI?

Hadi, bunlara “olay” değil, “niyet beyanları” ya da “algıları yönetme” çabası diyelim...
Peki, şunlara ne diyeceğiz?..
Öyle ya;
Bir de “madalyonun öteki yüzü” var ve bu yüzde de “Müslüman”lar baskı altında...
Meselâ, Musa Sow olayı...
Gazeteler yazmıştı...
Senegal’de 2011 yılının futbolcusu seçilen ve 2011-2012 sezonunun devre arasında Fenerbahçe ile 4,5 yıllığına sözleşme imzalayan Musa Sow, Fenerbahçe Yönetimi’nin uyarılarına rağmen oruç tutmakta ısrar edince, takımı tarafından gözden çıkarıldı... Hal böyle olunca, Fenerbahçe bu kez “Oruç Skandalı” ile kendinden bahsettirdi.
İşin bir başka cephesi daha var. Takım, bir taraftan antrenmanlarda performansı düştüğü sebebiyle oyuncusunun oruç tutmasına karşı çıkıyor diğer taraftan Musevi futbolcularına hafta sonu verdiği özel izin ile akıllarda soru işaretleri bırakıyor.
Ayrıca aynı takımın, Noel öncesi yabancı futbolcularına izin verip, 2 hafta kısıtlı kadrolar ile maç yaptığı da biliniyor.
Tabii ki, dini ne olursa olsun herkesin ibadet özgürlüğü olması konusunda bir itirazımız yok... Madem ki bir güzellik yapılacak, bu herkese eşit şekilde yapılsın.
Neyse ki;
Fenerbahçe’den bir açıklama yapılıp; “Son günlerde medyada, futbolcumuz Moussa Sow ile ilgili çok sayıda asılsız haber yer almaktadır. Bu haberlerde iddia edildiği gibi teknik heyetimizin, Sow’un oruç tutmasıyla ilgili herhangi bir tasarrufu ve bu durumdan kaynaklanan bir kadro tercihi söz konusu değildir. Bu yönde yapılan haberler, medya mensuplarının kendi yorumlarından ibarettir, itibar edilmemesini rica ederiz” denildi de, tepkiler dindi...
Ama, herkes de biliyor ki;
“Ateş olmayan yerden duman çıkmaz!”

BAŞKA TÜRKİYE YOK!

Bunlar gibi, daha nice örnek var... Meselâ, sahibinin bir “Alevi” olduğu bilinen Aras Kargo’da “başörtülü” birinin çalışması yasak!.. Bırakın “oruç” tutmayı, “namaz” kılmak ve hatta “Cuma Namazı”na gitmek de yasak!..
CarrefourSa’da, “başörtülü” birinin çalışması kesinlikle yasak!..
Bodrum’da; Tankay Yapı Kooperatifi Site Yönetimi, site sakinlerine şöyle bir yazı gönderiyor; “Evinizi kime kiraya verdiğinizi mutlaka görünüz. Hiçbir vatandaşımızı hor görmüyoruz ama kişi kalitesi iyice düşmüş durumdadır. Sitemizde, türbanlı, çarşaflı, çevreye uyum sağlayamayan kiracılar mevcuttur.”
Bu yazıyı gönderen “site yönetimi”nin çoğunluğu da “askerler”den oluşuyor iyi mi?!?..
Tablo ortada...
Bu ülkede “zorluk” çeken, “baskı” gören sadece “Aleviler” ve “Kürtler” değil...
Gördüğünüz gibi, “Sünni Müslümanlar” da zulme maruz kalıyor...
Ama, sesleri çıkmıyor.
Çünkü; “Türkiye’den başka Türkiye yok!”
Ve herkes, bu ülkeyi seviyor...
Bu ülkede, her kim “etnik veya dini ayrışma” çabası içindeyse, her kim ki New York Times’ın emellerine hizmet ediyorsa, Allah belâsını versin!..
Lütfen oyuna gelmeyin,
Provokasyonlara alet olmayın!
Unutmayın, başka Türkiye yok!..


Yahudi Baharı’na doğru mu?
“Astığı astık, kestiği kestik” işler yapan ve asla hesap vermeyen “terör devleti İsrail” galiba duvara dayandı.
Bugün 1. sayfamızda okuyacağınız gibi;
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Almanya ziyareti sırasında, “İsrail’in müttefiklerine ne kadar yük olduğu ortaya çıkacak... Onlar da ‘İllallah’ demeye başlayacak” demişti.
Abdullah Gül’ün dediği gibi; ABD, Fransa, İngiltere ve BM, peş peşe İsrail’in ırkçı politikalarını kınayan açıklamalar yaptı.
Son olarak; İngiltere’nin İsrail Büyükelçisi Matthew Gold demiş ki; “Dünya Siyonist rejimin işlerinden bıktı. Siyonist artık en nefret edilen rejimlerden biri.”
Herhalde hatırlarsınız...
Fransa’nın Nice şehrindeki G-20 Zirvesi esnasında, “açık unutulan mikrofon”dan Sarkozy’nin şu konuşması duyulmuştu:
“Netanyahu’yu görmeye tahammül edemiyorum!.. Bu adam yalancının teki!”
ABD Başkanı Obama; herhalde ondan da dertli olmalıydı ki, şu karşılığı verdi; “Sen bıktın belki, ama bir de beni düşün!.. Ben onunla her gün muhatap olmak durumundayım!”
“Arap Baharı... Kürt Baharı” derken, bir süre sonra “Yahudi Baharı”nı konuşmaya başlarsak, hiç şaşırmayın!..
Çünkü İsrail iyice bıktırdı!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi