Dağlara bu imkânlar gökten mi yağıyor?
Terör örgütüne ağır silahlar başta olmak üzere para ve tüm imkânlar, gökten mi yağıyor?
Ovalarda ikna ve barışı sağlamadan dağa giden yollar kapanmaz. Ovalardaki aşiretler ve ağalar arasındaki iç barışı halletmek gerekiyor.
Devletin ve milletin bütünlüğünden yana olan her ehli vicdan yıllardır diyor ki;
-Devlet; iller, ilçeler ve köylerde, valisiyle, kaymakamıyla, müftüsüyle, vaazıyla, kanaat önderleriyle, aşiret reisiyle, ağalarla, varlıklı geniş ailelerin ileri gelenleriyle büyük bir barış projesi yürütmeli ve hayata geçirmeli.
.....................
Teröre destek olan siyasiler başta olmak üzere çeşitli kesimlere bakıldığında görülür ki, büyük toprak sahipleri olmakla birlikte bölge ekonomisini elinde tutanlardır.
Elbet bunlara laf anlatılamayabilir, düzenlerini, kazançlarını ve uşaklarını kaybet istemezler.
Ama bölgede Allahını, Peygamberini bilen ve devletin kendilerine el uzatmasını, barışa katkı sağlamasını bekleyen çok güçlü aklıselim sahibi çevreler de var.
Bu kesimler haliyle kendilerini yalnız hissetmekteler. Şimdiye kadar devletin dini meselelere uzak durmasından dolayı onlar da devlete karşı uzak durmuşlardır.
Artık dinimizle barışık bir devlete ve idarecilere sahibiz. Eğer bu fırsat iyi değerlendirilemezse bölgedeki terör ve benzeri problemler sürecektir.
Başbakanı, bakanı, müsteşarı, askeri, valisi, kaymakamı, müftüsü, vaizi, sivil kanaat önderleri camilerde buluşmalı, sofralara oturmalı ve bir araya gelip bu vahşetin bitmesi için ellerini taşın altına koymalılar.
..........................
Hemen akla geliveren bir şey söyleyeyim.
Mesela bugün Diyarbakır, Türkiyenin ve Ortadoğunun en huzurlu barış kenti olması gerekir. Neden? Peygamberler şehri de ondan.
Müslüman bir gözlükle baktığınızda, Peygamberler ve sahabelerin vatan edindiği bir coğrafyada terör olur mu? Hangi Müslüman olur diyebilir.
Diyarbakır ve havalisine bu kapıdan bile girilse, çok şeyin değişeceği aşikâr. Söylediklerim Müslüman yöre halkının barış projelerinden birisidir.
........................
Bu satırları yazarken yanımdaki arkadaşımın twitterine Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmezin twitterinden iki hadis geldi.
Birincisi; Allaha en uzak insan, kalbi katı olan insandır.
İkincisi; Kişinin kalbi düzgün olmadan imanı düzgün olmaz. Dili düzelmeden kalbi düzelmez.
Bir Müslümanın bir Müslümanla kucaklaşması için bu iki hadis yetecek ve sessiz çoğunluğun teröre karşı sesini çıkaracaktır.
Sessiz çoğunluk şunu diyor:
Devlet yıllardan beri bize hep uzak durdu. Yalnızca emir verdi. Bir çıkış yolu göstermedi. Devletin yüzünde şefkat değil, şüphe ve endişe gördük.
Son senelerde devletin şefkat yüzünü görmeye başladık ama yetmiyor. Yanımıza gelip, ellerini omuzlarımıza koysunlar, evimizde, elimizde ocağımızda ne varsa paylaşsınlar.
Biz, başgöz üstüne diyen bir inanca sahibiz. Yeter ki, omzumuzdaki el güvendiğimiz bir el olsun, arkamızda durulsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.