Arakanın gözyaşları
Arakanda yaşanan Budist vahşeti tüm hızıyla sürerken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Başbakan Erdoğanın eşi ve kızı ile birlikte, geçtiğimiz günlerde Myanmara gitti.
Budist yetkililerin müsaadesiyle konuşabilen Arakanlı Müslümanlar, gözyaşları içerisinde yaşadıkları sıkıntıları anlattılar. Birçok kişinin ilk kez şahit olduğu Arakanın gözyaşları aslında yüzyıllardır akıyor.
İlk olarak 618 yılında Saad bin Ebu Vakkas komutasındaki bir geminin sahillerine yanaşmasının ardından Müslümanlarla tanışan Arakan topraklarında, 1430 yılında Arakan İslam Devleti kuruldu.
Arakan için çile dolu yıllar ise, 1784de Budist Krallık işgali ile başladı. Bu dönemde yaklaşık 200 bin Arakanlı Müslüman, başta Bengal olmak üzere, bölge ülkelerine göç etti. Zorunlu göçe tabi tutulan binlerce Müslüman ise, Burmanın değişik bölgelerindeki tapınak inşaatlarında köle işçi olarak çalıştırıldı.
Budistlerle çarpışan bazı Arakanlıların, Bengaldeş sınırında bulunan Chittagong şehrine sığınmasıyla, Budist Burma güçleri ile İngilizler arasında çatışmalar başladı. Çatışmalar, 5 Mart 1824de İngiliz-Burma Savaşlarına dönüştü. Ardından İngiliz sömürge yönetiminin işgali geldi.
İngilizlerin Burma topraklarındaki varlığı, bu ülkedeki Budistlerdeki milliyetçilik hissinin gelişmesine ve Arakanlıları dışlanmasına yol açtı. 1930lu yıllarda Budist öğrenciler tarafından kurulan dernekler, Hint karşıtı gösterilerin ve Arakanlı Müslümanların hedef alınmasının yaygınlaşmasına zemin hazırladı.
Vatanlarını Burma işgalinden kurtarmak isteyen Arakanlılar ile Sömürge sınırlarını korumak isteyen İngilizler arasındaki ortak düşman ittifakı, İngilizlerin Arakanlıları milis güçler olarak kullanmasıyla, İkinci Dünya Savaşı esnasında da devam etti. Buna rağmen Budistler, Arakanlılara karşı, İngilizlerin dolaylı desteğini aldı.
Budistlere yönelik İngiliz desteğinin en önemli göstergesi, 27 Kasım 1931-12 Ocak 1932 tarihleri arasında Londrada düzenlenen Burma Konferansıdır. Bu konferansta, Budist Maghlar bir heyetle temsil edilirken, Arakanlı Müslümanların temsilcisi bulunmuyordu.
Konferans neticesinde, 1937 yılında otonom hakkı verilen Burmadaki siyasi yetkiler, Budist Maghların Thakins örgütüne verildi. Otonom hakkı verilmesinden bir yıl sonra baş gösteren Müslüman karşıtlığı, ilerde dozu artarak devam edecek olan baskı ve zulümlerin ilk adımı oldu.
Japon İşgalinin sona ermesi ve İngilizlerin bölgeden çekilmesin ardından, Thakins örgütü marifetiyle, Budist Maghlar silahlandırıldı. Örgüt, 28 Mart 1942 günü başlayan ve bir ayı aşkın bir süre devam katliamlarda, 100 bini aşkın Müslümanı katletti. 500 bin Müslüman da Arakanın kuzeyine göç etmek zorunda kaldı.
Modern Burmanın kurucu olarak kabul edilen Aung San önderliğinde bağımsızlığa gidilen süreçte, ulus-devlet yerine federatif bir oluşumu akla getiren yapılanma öngörülüyordu. Fakat 1947 yılında düzenlenen Panglong Konferansına, Müslümanlar yerine, yine Budist Maghlar davet edildi. Konferansta, etnik azınlıklara otonom hakkı tanıyan anayasa taslağı kabul edildi. Buna rağmen 1948 yılında gelen bağımsızlık, milliyetçilerin kaleme aldığı anayasa üzerine inşa edildi.
1961 yılında devlet başkanı U-Nunun, Budizmi bir araç olarak kullanmayı yeğleyen, Myanmarlı olmak Budist olmaktır sloganı politik anlamda yürürlüğe koyuldu. Ertesi yıl Mart ayında da askerler yönetimine el koydu. Bir sonraki devlet başkanı Ne-Win döneminde ise, tek ulus, tek dil, tek din sürecine geçildi.
Burma Başbakanlarından U-Sawın Arakanlıların, Burma kanı taşıdıklarını kanıtlayıncaya kadar dışlanmış muamelesi görecekleri yönündeki sözleri de Budist bakışını ortaya koyması açısından dikkat çekicidir.
Budist Burmalıların ülkedeki sayısal üstünlüğü ele geçirdiği 1969 yılında Budizm, devlet dini haline geldi. Azınlıklara ya da etnik unsurlara yönelik her türlü atıf yasaklandı.
1974 yılında Arakanlı Müslümanlar, Rohingya Vatansever Cephesi isimli yeni bir siyasi oluşuma gittiler. Ancak ordunun, bu oluşuma cevabı çok sert oldu. 1978 yılında, 200 bin civarında Arakanlı topraklarını terk etmek zorunda kaldı.
1990larda, Arakan Rohingya İslami Cephesi ve Rohingya Dayanışma Örgütü isimli iki silahlı teşkilat kuruldu. Ancak bunlar da pek etkin olamadılar.
Arakanda, son bir ay içerisinde yaşanan olaylarda binden fazla Arakanlı Müslüman katledildi. Nüfusunun yarıdan fazlası mülteci durumda yaşayan Arakan Müslümanlarına binlercesi daha eklendi.
Netice itibariyle, birçoğumuzun yakın zaman önce televizyon ekranları vasıtasıyla şahit olduğu Arakanlıların gözyaşları yüzyıllardır akıyor. Eğer kalıcı bir müdahale olmazsa, akmaya da devam edecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.