Yoksulluk tembellik değilmiş
Öncelikle şu yoksul sözcüğünü konuşma ve yazma dilinden çıkarmak gerek.
İnsanoğlu toplumsal olarak veya fert olarak çeşitli afetlere maruz kalabilir, kayıplar yaşabilir.
Bu hâl yoksulluk değildir, katı bir umutsuzluktur. Ve umutsuzluk İslama göre haramdır. O zaman İslamda; vakfın, infakın ve hizmetin bir kıymeti kalmaz.
Bu sebeple; barınmaya, beslenmeye ve işe ihtiyacı olan insanları yoksul olarak ele almak doğru değildir.
Geçelim.
Dünyanın hemen her yerinde çok mağdur insan gördüm. Gördüklerime yardımların ne zorluklarla ve ne şekilde ulaştığına şahitlik ettim.
Yalnız Balkanlardaki kadar onurlu ihtiyaç sahibi insanları başka yerde görmedim.
İhtiyaçlı insan bu kadar mı vakur sahibi olurmuş? Evet bu kadar olurmuş. Anlatayım.
Cuma günkü yazımda Balkanların yetimi Rojaye şehrinden söz etmiş, Deniz Feneri ile ihtiyaç sahibi insanlara yardım götürdüğümüzü yazmış, önümüzde günler devam edeceğim demiştim.
¥
Mesela oldukça ihtiyar bir hanımın evine yardım bıraktık. Ev dediysem eski bir evin merdiven altı, kirasız orada oturuyormuş.
Ama o merdiven altına giriş öyle temizdi ki, eski kapısının önü öyle çiçeklerle bezenmişti ki, Burada oturan insan ihtiyaç sahibi olamaz derdiniz.
Evet ihtiyaç sahibiydi ve evinde yiyecek bir şeyi yoktu. İçini ve dışını dünyaya kapatıp bir kenarda oturarak ağıt yakmamış, evinin önünü temizlemiş, çiçekler ekmişti.
¥
Bir başka muhtaç aileyi ziyaret ettiğimizde, güler yüzle şöyle dedi:
-Düne kadar ihtiyaçlıydım ama birkaç gün yetecek yiyeceğim var, yan komşum daha muhtaçlı, lütfen ona götürün.
Evladı Fatihan bu olsa gerek. Osmanlı terbiyesi böyle bir şey olsa gerek. Medeni insan davranışı bu olsa gerek.
Hele kıyafetlerinin temizliği ve düzgünlüğü. Bu manzara daha başkaydı. Ne fakirlikle ne muhtaçlıkla ilgisi yoktu. Kalplerinin temizliği yüzlerindeydi.
¥
Bu arada Rojaye şehrinin bir başka özelliğini de öğrenmiş olduk.
II. Dünya Savaşı ve Bosna Savaşında savaş mağdurlarına ev sahipliği yapmışlar. Hem de ne ev sahipliği.
Hemen her evde onlarca mağdur insan aylarca kalmışlar ve birlikte yiyip birlikte içmişler.
İşte bunlardan birisi de Bosna Savaşında bütün ailesini kaybeden ve Rojayeye sığınan kafilelere katılıp gelen, gideceği yeri olmadığı için Rojayede yaşayan hanımdı.
Başını sokacak kadar küçük barakasında ziyaret ettiğimiz hanımın verdiği ders önemliydi. Şöyle diyordu:
-İnsan içindeki mücadele gücünü yitirmezse bir şekilde hayatını sürdürebilir ve ağlamadan da sızlamadan da iyilikler gelir onu bulur. Yeter ki, insan umutsuzluğa düşmesin
¥
Evet işte bütün mesele; insanda var olan bu mücadele gücünün kaybolmamasıdır.
Kısacası, Deniz Fenerinin yardımları bir kere daha yerini bulmuş oldu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.