Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Yoksulluk tembellik değilmiş

Yoksulluk tembellik değilmiş

Öncelikle şu “yoksul” sözcüğünü konuşma ve yazma dilinden çıkarmak gerek.

İnsanoğlu toplumsal olarak veya fert olarak çeşitli afetlere maruz kalabilir, kayıplar yaşabilir.
Bu hâl yoksulluk değildir, katı bir umutsuzluktur. Ve umutsuzluk İslam’a göre haramdır. O zaman İslam’da; “vakfın, infakın ve hizmetin” bir kıymeti kalmaz.
Bu sebeple; barınmaya, beslenmeye ve işe ihtiyacı olan insanları yoksul olarak ele almak doğru değildir.
Geçelim.
Dünyanın hemen her yerinde çok mağdur insan gördüm. Gördüklerime yardımların ne zorluklarla ve ne şekilde ulaştığına şahitlik ettim.
Yalnız Balkanlar’daki kadar onurlu ihtiyaç sahibi insanları başka yerde görmedim.
İhtiyaçlı insan bu kadar mı vakur sahibi olurmuş? Evet bu kadar olurmuş. Anlatayım.
Cuma günkü yazımda Balkanlar’ın yetimi Rojaye şehrinden söz etmiş, Deniz Feneri ile ihtiyaç sahibi insanlara yardım götürdüğümüzü yazmış, önümüzde günler devam edeceğim demiştim.
¥
Mesela oldukça ihtiyar bir hanımın evine yardım bıraktık. Ev dediysem eski bir evin merdiven altı, kirasız orada oturuyormuş.
Ama o merdiven altına giriş öyle temizdi ki, eski kapısının önü öyle çiçeklerle bezenmişti ki, “Burada oturan insan ihtiyaç sahibi olamaz” derdiniz.
Evet ihtiyaç sahibiydi ve evinde yiyecek bir şeyi yoktu. İçini ve dışını dünyaya kapatıp bir kenarda oturarak ağıt yakmamış, evinin önünü temizlemiş, çiçekler ekmişti.
¥
Bir başka muhtaç aileyi ziyaret ettiğimizde, güler yüzle şöyle dedi:
-“Düne kadar ihtiyaçlıydım ama birkaç gün yetecek yiyeceğim var, yan komşum daha muhtaçlı, lütfen ona götürün.”
Evladı Fatihan bu olsa gerek. Osmanlı terbiyesi böyle bir şey olsa gerek. Medeni insan davranışı bu olsa gerek.
Hele kıyafetlerinin temizliği ve düzgünlüğü. Bu manzara daha başkaydı. Ne fakirlikle ne muhtaçlıkla ilgisi yoktu. Kalplerinin temizliği yüzlerindeydi.
¥
Bu arada Rojaye şehrinin bir başka özelliğini de öğrenmiş olduk.
II. Dünya Savaşı ve Bosna Savaşı’nda savaş mağdurlarına ev sahipliği yapmışlar. Hem de ne ev sahipliği.
Hemen her evde onlarca mağdur insan aylarca kalmışlar ve birlikte yiyip birlikte içmişler.
İşte bunlardan birisi de Bosna Savaşı’nda bütün ailesini kaybeden ve Rojaye’ye sığınan kafilelere katılıp gelen, gideceği yeri olmadığı için Rojaye’de yaşayan hanımdı.
Başını sokacak kadar küçük barakasında ziyaret ettiğimiz hanımın verdiği ders önemliydi. Şöyle diyordu:
-“İnsan içindeki mücadele gücünü yitirmezse bir şekilde hayatını sürdürebilir ve ağlamadan da sızlamadan da iyilikler gelir onu bulur. Yeter ki, insan umutsuzluğa düşmesin”
¥
Evet işte bütün mesele; insanda var olan bu mücadele gücünün kaybolmamasıdır.
Kısacası, Deniz Feneri’nin yardımları bir kere daha yerini bulmuş oldu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi