Cemal Nar

Cemal Nar

Demek Anlamıyor Değiller

Demek Anlamıyor Değiller

Nasıl bir kibir ve kendini beğenmişliktir ki, biz söyleyince sorun ederek inkar ediyorlar. Ama acı manzaraları görünce bir insan olarak dayanamıyor ve düştükleri durumu zaman zaman kendileri de itiraf ediyorlar.

Tamam, kimseyi utandırmak istemiyoruz. “Biz demiştik” havalarına girerek kendini beğenmişlik, gurur, kibir ve övünme damarımızı da kabartmak istemiyoruz. Elimizden gelirse o yanlarımızı bütün bütün öldürmek istiyoruz.

Bir insana kalabalıkta kusurunu söylemek ve nasihat etmek, onu kusurundan kurtarmak gibi iyiliğini istemek değildir, biliriz. Nefsin binbir türlü hileleri vardır. Belki onu rezil etmektir asıl amaç böyle durumlarda, farkındayız.

Bir insanı kusurundan kurtarmak istiyorsak, tenhada tevazu ile yaklaşır, kendini savunma güdüsünün kabarmasına fırsat vermeyen nazik ve kibar bir dille anlatmaya çalışırız. Alırsa ne ala, değilse ne kendimize, ne de başkasına kahretmeyiz, ısrar bile etmeyiz. çünkü mesele kendimizi tatmin değil, bir hakikatın gerçekleşmesidir. Bize düşen tebliğdir, o kadar.

Ama bir Müslüman olarak gördüğümüz haksız ve çirkin muameleler bazen bizi konuşurken veya yazarken hikmetli, şefkatli, alçakgönüllü ve hayırhah davranmaktan alıkoyabiliyor. Duygularımıza yenilebiliyoruz üzüntümüzden. Bu da bizim insan yanımız, kemal yolunda kurtulmak istediğimiz bir kusurumuzdur.

Ya da bazen bir müslümana yapılması gereken davranışı, muhatabımızın üslup ve beyanına bakarak Müslümanlığından kuşku duyduğumuz için bırakıyor ve bize savaş açmış bir inkarcı gibi algılayarak, o duruma uygun düşen bir şiddetli üslupla ile, izzet ve onur ağırlıklı bir ton ile ifade edebiliyoruz.

Mesela Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın AB Parlamentosunda “Sadece azınlıkların değil, çoğunluk Müslümanların da ülkemde dini sorunları var” demesine gerek siyasilerden, gerekse yazar çizerlerden ne kadar tepki aldığını hatırlayalım. Bu konuda burada birkaç yazı yazmak durumunda kalmış ve ne kadar haklı olduğunun gerekçelerini anlatmıştık. Hatta birisinin başlığı şöyleydi: “Birand Anlamamış, Anlatalım mı?”

Evet, M. Ali Birand ince bir dille alay ederek “Anlamadım, bu ülkede müslümanların bir sorunu mu var?” diyordu. Sanki bilmiyordu.

Bu ülkede müslümanların dinlerini öğrenme sorunu var, yaşama sorunu var, yaşatma sorunu var, tebliğ etme sorunu var… Ama onlar “yok öyle bir şey” diyorlardı yıllar yılı.

Fakat gelin görün ki aynı yazar şimdi bakın ne yazıyor: “Geçen haftasonu, Hakkı Devrim’in laikliği, namaza gidenlere kötü gözle bakanları konu alan bir yazısını okudum. Kesip sakladım, zira aynı konuya değinmek istiyordum.

Gamze özçelik’in evlendikten sonra, deniz kenarında güneşlenirken, yeni eşi Uğur Pektaş’ın Cuma namazına gitmesi bazı gazetelerde konu edilmişti. Zaten sorun da bundan kaynaklanıyor. Bazılarımız için Pektaş’ın Cuma namazına gitmesi demek ki garip karşılanmış. Haberin vurgusuna bakılacak olursa, sanki Gamze gibi birinin, dindar biriyle evlendiğine işaret ediliyor.

Haber, kimi laik çevrelerin kaşlarını kaldırıp “Aman Allahım bugünleri de görecek miydik?” demelerini tahrik eder gibi bir dilde yazılmış.

Hakkı Devrim son derece doğru bir noktaya parmak basıyor. “Allah müstahakınızı versin... Laiklik diye diye size öğretebileceğimiz işte bu... Ben bunu, sizin analarınıza babalarınıza öğretme durumunda olan nesildenim. Asıl kabahatli biziz... Kürtlerin Kürtçe konuşmasını yasaklayarak; Laiklerin namaz kılan eşinden gocunmamasını yadırgayarak, bu zavallı durumlara biz düşürdük sizi...”

Aynı acıyı ben de hissediyorum.

Laiklik adına yapılanları, söylenenleri gözledikçe Hakkı beye nasıl hak veriyorum bilemezsiniz.

öylesine cahil kuşaklar yarattık ki, şimdi bunun cezasını çekiyoruz.

Kürt kardeşlerimizi dışlayarak, mümin insanlarımızı ticani diye damgalayarak işte bugünlere geldik. Bu kafayı değiştirmedikçe de, bataklıkta çırpınmayı sürdüreceğiz.”

İşte böyle Mehmet Ali Bey, “bu zavallı durumlara biz düşürdük sizi...” diyorsunuz.

Hangi hallere düşürmüşsünüz Müslüman çocukları, hadi bir daha itiraf et:

“Zavallı… cahil…acı verici…yadırgatıcı…ceza çektirici…damgalayıcı…”

Son cümleniz de can alıcı: “Bu kafayı değiştirmedikçe de, bataklıkta çırpınmayı sürdüreceğiz.”

Babacan da bunu diyordu işte a benim cancağızım, ama siz bir türlü anlamıyordunuz (!)

İşte biz, sizin yıllarca yapmadığınız bu görevlerinizi yapmaya çalışıyoruz. Yani çocuklarımıza ve halkımıza, elimizden gelirse bütün bir insanlığa İslam’ı öğretmeye çabalıyoruz.

Ve bu yüzden siz bize “dinci”, “gerici” “yobaz”, “çağdışı”, “siyasal İslamcı” vs. vs. diyorsunuz.

Ne büyük bir yanlış içinde olduğunuzu anlamış gibisiniz. Acaba bu cümlelerinizden tövbe ettiğinizi, pişman olduğunuzu, bir daha yapmamaya karar verdiğinizi anlayabilir miyiz?

Biz hep ümit içindeyiz. Allah Teâlâ’dan ümidimizi hiç kesmeyiz…

O dilerse size bile hidayet eder.





Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi