İtidal çağrısı
Fransız İhtilali'nin tetiklediği milliyetçilik dalgasının Osmanlı devleti içindeki etnik gruplara sirayeti konusunda İngilizler bir taraftan Ruslar bir taraftan ellerinden geleni arkalarına koymamışlardır.
Kabul etmek gerekir ki bu dış propagandanın etkisinden en az etkilenen hatta etkilenmeyip karşı tavır koyanlar Kürtler olmuşlardır.
Hatta Lozan müzakereleri sırasında Kürtlerin Türkiye'den koparılması konusundaki girişimi bizzat Kürdistan ileri gelenleri sert bir beyanname ile reddetmişlerdir. Yeni Türkiye'nin kuruluşu Kürtlerin de içinde bulunduğu anasır-ı İslamiyyenin dayanışması ile tahakkuk etmiştir.
Cumhuriyet kurulduktan sonra anasır-ı İslamiyye yerine ulusçuluk politikası devlete hâkim olunca inanç eksenli birlik ve beraberlik yerine Türk olmayan unsurların ikinci sınıf vatandaş olması benimsenmiş ve tabiatıyla sadece Türk olmayan unsurlar ve hatta Türk bile olsa resmi ideolojiyi benimsemeyen kitleler öz vatanlarında parya muamelesi görmeye başlamışlardır.
Diğer birçok sorunla birlikte Kürt sorununu besleyen faktörler tek parti döneminde ve aynı zihniyeti paylaşan askeri darbe dönemlerinde büyümüş katmerleşmiş ve sonunda PKK ile somutlaşmıştır.
Son yirmi yılda özellikle son on yılda demokratikleşme istikametinde atılan adımlar sayesinde PKK'nın argümanları teker teker elinden alınmış, anadilde eğitim gibi birkaç talep de tartışılmaya başlanmış, sorunun çözümü için açık gizli adımlar atılmış ama bu kez terör örgütü çözümün önünün tıkayan tavırlar geliştirmeye başlamıştır.
Gaziantep dahil son eylemleri mercek altına yatırıldığı zaman PKK'nın Kürt sorununa çözümden ziyade kimi çevrelere taşeronluk yaptığı açıkça görülmektedir.
Eylemlerin Kürt halkının hiçbir sorununa çare üretmediği aksine sürekli hasım ürettiği Kürt-Türk kavgasını körüklediği de ortadadır.
Öyle anlaşılıyor ki, PKK'yı kullanarak birileri halkı sokağa dökmek istiyor. İstiyorlar ki bu eylemlerin arkasından halk gazaba gelsin, Türkler Kürtlere saldırsın, kargaşa çıksın ve terör amacına bir adım daha yaklaşsın.
Terör örgütü bu yanlışı yaparken aslında siyasi temsilcilerinin onları uyarması gerekirken tam tersini yapıyor olmaları, teröristlerle sarmaş dolaş poz vermeleri ve bunu da savunmaları şehit cenazeleriyle duygusallığı had safhaya ulaşmış milyonları öyle dolduruyor ve tahrik ediyor ki hani dokunsan patlayacak diye tabir edilir ya halk o raddeye getirilmiş durumda.
Allah'dan topluma sağduyu hâkim oluyor da korkulan sosyal patlamalar frenleniyor.
Bu bağlamda büyük oranda basınımızın, sivil toplum örgütlerimizin ve BDP dışındaki siyasi partilerimizin sağduyulu ve itidalli tavırları patlamaya hazır kitleleri sakinleştirdiğini söyleyebiliriz.
Böylece birilerinin beklediği etnik çatışmalar yaşanmıyor, aksine kardeşlik duygusu ağır basıyor ve o birilerinin kaos beklentileri suya düşüyor.
İşte bu bağlamda terör örgütünün eylemlerine en büyük sosyal tepkiyi koyması beklenen ve Türk milliyetçiliğinin savunuculuğunu bayraklaştıran MHP ve ülkücü camianın sağduyulu tavrını da takdir etmek gerekir.
MHP lideri Devlet Bahçeli beyin terörle mücadelede hem hükümete destek vereceğini ilan etmesi hem de mensuplarının sokağa dökülmesine izin vermemesi tarihi bir duruştur.
MHP liderinin itidal çağrısı terörle mücadelede güvenlik güçlerinin silahlı mücadelesi kadar önemlidir.
Terör sıradan bir cinayet değildir, siyasi hedefi olan bir şiddet sarmalıdır.
PKK'nın siyasi hedefi ise ortada. Türk-Kürt kavgası çıkarmak, bölünmeye zemin hazırlamak ve özellikle bugünlerde Türkiye'nin karışmasından medet uman çevrelere hizmet etmek.
PKK'nın ve PKK temsilcisi siyasilerin tüm tahriklerine rağmen, mensuplarına itidal tavsiye ederek kirli oyunları bozan herkes bu ülkeye hizmet ediyor demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.