Nasıl Bir Allaha İnanıyorsunuz?
Adam böyle diyordu: İslam, Ruhsal ve bireysel bir inanç örgüsünden başka bir şey değildir; dünya, hayat, devlet, yönetim, toplum ve toplumsal ilişkilerle hiçbir ilgisi yoktur. Allah Rasulü'nün ölümü ile hem risalet, hem de devlet başkanlığı sona ermiştir. İster risaletinde, ister devlet başkanlığında hiç kimse onun yerine geçemez, ona halife olamaz. Kısacası İslamda devlet de yoktur , hilafet de.
Ve biz deböyle diyenlere sormuştuk, Nasıl Bir Allaha İnanıyorsunuz? diye.
Laiklik ve sekülerizm adına bu ülkede bağırıp çağıran sosyalist, komünist, faşist, Kemalist, liberalistler için de sormuştuk, çok merak ediyoruz, bunlar Allah Teala'ya inanıyorlar mı? İnanıyorlarsa acaba o Allah Kur'an'da bize kendini tanıtan Allah mı? diye.
Bu önemlidir. Çünkü demiştik, her tanrı denilen mahluk, bizim inandığımız Allah değildir.
İşte gerekçesi:
Onlar, eğer inanıyorlarsa nasıl bir yaratıcıya inanıyorlar bilemeyiz, ama bizim inandığımız Allah Teala, kendini bize Kur'an'da gayet açık seçik anlatmaktadır. İşte oradan aldığımız bazı gerçekleri aktarmak istiyoruz. Kuşkusuz bu gerçeklerle ilgili Kur'anda birçok ayetler vardır. Ama biz onlardan bir kaçını zikrederek yazımızı kısaltmaya çalışacağız.
Allah bütün evrenin ve içindekilerin ve bu arada elbette ki insanların da yaratıcısıdır: "O, Yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi. O, her şeyi hakkıyla bilendir."(Bakara 29)
"O, gökleri ve yeri, hak (ve hikmet) ile yaratandır"(Enam 73)
Bu kainatın hakimi, maliki, idarecisi, düzenleyicisi Allah'tır. Kainatta hakimiyet, tamamen O'na aittir: "Bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır."( Bakara, 107.)
"Şüphesiz ki Rabbimiz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilseniz ki, yaratmak da, emretmek de O'na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir."( Araf 54)
Kulları üzerinde hükmetme ve emretme hakkı da yalnızca Allah'a aittir: "Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah'a mahsustur.( Şura.10.)
"Ey iman edenler! Allah 'a itaat edin, peygambere itaat edin. Sizden olan ulü'lemr'e (idareci ve alimlere) de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Rasul'üne götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir."( Nisa 59.)
Allah'ın kanunlarından başkasına uymak, kesinlikle yasaklanmıştır: "Hayır! Rabbine and olsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu tam manasıyla kabullenmedikçe, iman etmiş olamazlar."( Nisa 65.)
"Onlar cahiliye (İslam dışı) hükmünü mü istiyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, hakimiyyeti, hükümranlığı Allah'tan daha güzel kim vardır?"( Maide 50)
"Kim ki Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar, kafirlerin ta kendileridir."(Maide 44)
Bütün peygamberler, son Allah Rasulü olan Hz Muhammed (sav) gibi, Allah'ın kanunlarını bize ulaştıran insanlardır. Onlar, aynı zamanda Allah'ın kanunlarını söz, fiil ve takrirleriyle açıklamış ve uygulamışlardır.
Bu yönleriyle onlar Allah'ın hakimiyetinin kanunî temsilcileridir. Onların, bu konuda emanetlerini yerine getirmemeleri, yani Allah'ın kanunlarını gizlemeleri, değiştirmeleri, bozmaları, aksini söylemeleri asla caiz değildir. Farz-ı muhal böyle yapacak olsalar, Kur'an'ın kesin ifadesine göre, anında Allah'u Teala tarafından parçalanırlar.(Hakka, 44-47.)
İşte yukarıdaki ayette de geçtiği gibi, Rasule itaat, Allah'a itaat gibidir ve farzdır. Dolayısıyla onların emir ve yasaklarına uymak kesinlikle gerekir: "Her kim Rasule itaat ederse, elbette ki Allah'a itaat etmiştir."
"Biz Peygamberleri Allah'ın izniyle ancak kendilerine itaat edilmesi için gönderdik."
"Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü, Allah'ın azabı çetindir."
Allah ve Rasulünün koyduğu kanunlar, üstün ve öncelikli kanunlardır. Anayasa hükmünde olan bu kanunlara itaat ve inkiyat, her müslümana kesinlikle farzdır. Böyle bir kanun karşısında hiç bir Müslümanın görüş beyan etmeye, itiraz veya bir başka kanunla değiştirmeye hak ve salahiyeti yoktur. Bunlar, ya alınmakla iman korunan, ya da atılmakla kafir olunan kanunlardır. Bir başka seçenek yoktur insan için: "Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim peygambere karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir.
"Bazı insanlar, "Allah'a ve peygambere inandık ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir. Onlar, aralarında hüküm vermesi için, Allah'a ve Peygambere çağrıldıklarında, bakarsın ki içlerinden bir kısmı yüz çevirip dönerler.
"Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resulüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak, "İşittik ve itaat ettik. " demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir."
"Allah ve Rasul'ü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur."
Bizim inandığımız Allah Kitabında böyle diyor, böyle istiyor.
Dediğine kulak asılmayan, emrine itaat edilmeyen bir Allah Teâlâya iman etmenin anlamı, gereği ve faydası nedir?
İnsan bunu düşünmeyecekse, akıl niye var?