Irmak kendi yatağında akar!
İlginç bir dönemden geçiyoruz. Birileri yıllardır açılmasını beklediğimiz kapının anahtarını çevirdi, kapıyı açtı. Türkiye'nin gidişatını derinden etkilemiş, görünüşe göre bundan sonra da etkileyecek olan ne kadar kilitli sır varsa tek tek açığa çıkıyor. Ortaya çıkan o sırların toplamı bu ülkenin örtülerinden arınan yakın tarihidir aslında. Kaybedilen yılları geri kazanabilecek miyiz, o belli değil... Ama neden ve nasıl kaybettiğimizi bilmek hepimiz için çok önemli bir kazanç... Bu sebeple hepimizin içinde bir serinleme, bir heyecan var şimdi. Türkiye'de karanlıklara ışığın sızması umutlandırıyor insanlarımızı. Bu heyecan, bu ferahlık duygusu, yerini bir kere daha hayal kırıklıklarına bırakmaz umarım.
Elbette bize büyük bir hayal kırıklığı yaşatabilecek o sonuçsuzluğu dört gözle bekleyenler olduğunu unutuyor değilim. Maalesef bu ülkenin karanlığını daha şimdiden özleyenler de var. Aydınlıkta yaşayamıyor onlar, alışık değiller gerçeğin her şeyi berrak biçimde görünür hale getirmesine. Görünmezlik istiyorlar, karanlığın yapıp ettiklerini gözlerden kaçırmasını umuyorlar. çünkü gizleyecek çok ayıpları, bu millete karşı işlenmiş çok günahları var. Dünya durmadan değişirken, toplum başkalaşırken, her şey daha kolay görülür, duyulur hale gelirken, onlar sadece geceyi yaşayan yarasalar olarak varlıklarını sürdürebileceklerini sandılar. Oysa karanlığa dair söyledikleri sözler, uzun zamandır o eski inandırıcılığından uzaklaşmıştı sokaktaki insan için. Mantıkları eksildikçe ellerinde olmadan cüretkârlıklarını arttırdılar onlar da. Gizleri aşikâr oldukça açıktan konuşmaya, posta koymaya başladılar koskoca bir millete karşı. Oysa tarihten biliyoruz, bu psikoloji sonun başlangıcıdır, hep öyle oldu, yine öyle olacak. Bunu binlerce sayfalık delile değil, zamanın getirdiklerine ve sokaktaki insanın gidişatına bakarak söylüyorum. Toplumların akış yönünü cebren ve hileyle değiştirmek mümkün değildir. önüne setler çekebilir, barajlar kurabilirsiniz. Ama o akış er ya da geç o setleri de, barajları da aşar. Muradı denize ulaşmaksa ulaşır. Bugüne kadar önüne bir engel çıktığı için istikametini değiştiren bir halk görülmemiş, durulmamıştır. Ama böyle olacağını uman aymazların sefil tarihi gözümüzün önünde duruyor.
Ben kendi ömrümle sınırlı akışım içinde bu gerçeği yaşayarak öğrenmiş bulunuyorum. Altmışlı yıllardan bu yana doğal gidişatını sekteye uğratacak nice karanlık kumpas kuruldu bu milletin önüne. Evet çok vakit kaybettik, evet çok ağır bedeller ödedik, evet acılar çektik. Ama toz duman ortadan her kalktığında gönül ferahlığıyla gördük ki Türkiye'nin istikametinde milimetrik bir sapma bile yaşanmamıştır. Bu milletin asırlar öncesinden başlayan yolculuğunda o istikamet bir tabii mecra olarak yaşamış, asla değişmemiştir. Ne kadar karanlık olursa olsun günü birlik kirli kumpaslarla bu mecraı değiştirmenin imkânı yoktur. çünkü malum, ırmak akışını yitirmediği sürece yol üstündeki bütün kirleri de temizler.
Takvim yapraklarından herhangi birini milat ilan etmek gibi bir arayış içinde olmadım hiçbir zaman, kaçındım bundan. Bu milletin tarihi seyrinin kısa zaman kesitlerinde tersine çevrilemeyecek kadar kadim ve sağlam bir seyir olduğuna inanıyorum. Ruhumuzun daraldığı en zorlu zamanlarda bile umudumuzu canlı tutacak olan şey budur. Endişeye mahal yok, ırmak daima kendi yatağında akar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.